Katî translate English
469 parallel translation
Krallığını yüz üstü bırakacağına dair katî haberler aldım.
- Money? I have definite information that you plan to abandon your kingdom.
O polis frekansını sadece tehlikeden katî uzak olduğunuzda kullanın.
Use that police wavelength only when you're absolutely in the clear.
Beni bırakmamasını gerektiren kati bir nedeni var o yüzden gururunu düşünecek lüksü yok.
There's a definite reason why she can't let me go... and that's why she doesn't have the luxury to care about any self-respect.
Bay Halton, bu işe kati olarak nokta koymak konusunda ısrar ediyorum.
Now, Mr Halton, I insist that we settle this, once and for all.
Otopsiyi yapan cerrahın kendisi bile söyleyemediğinden bu konuda kati bir delil bulunmuyor.
There is more than a reasonable doubt about it... since even the autopsy surgeon himself couldn't tell.
Dalïs-bombalama pilotlarïna eski moda katï bir yakalïk verin.
Provide each dive-bombing pilot with an old-fashioned stiff collar.
"Yüksek, sïkï, eski moda, katï bir yaka."
"High, tight, old-fashioned stiff collar."
Ama kati konusmadiniz.
But you didn't say positively.
Kati yumurta sevmedigim gibi insanlari bekletmeyi de sevmem.
Bad habit of mine. Hard-boiIed eggs.
Madem kati yumurta sevmiyorsunuz, o halde kabuklarina da basmayin.
Oon't trip over the shells on your way out.
Ben mukayeseli değil kati sonuçlar peşindeyim.
I'm interested in absolute, not comparative results.
Kati olmak gerekirse, hikâyemiz 4 Mart 1944'te başladı.
To be exact, our story began on March 4, 1944.
Belki Kati ya da Nena ile birlikteydi.
Perhaps he was with Kati or with Nena.
Hatırlayın, kati bir şekilde centilmenlerin centilmeni olarak yetiştirildiniz.
Remember, you've been rigorously trained as a gentleman's gentleman.
Doğru. Ama üç milyar elektron volttan kurtulacak kadar yoğun olan bir organizmanın kati nükleer maddeden yapılmış olması şart.
That's true enough, but any organism...... dense enough to survive three billion electron volts...
Karşılığında o makine gezegendeki herhangi bir noktaya anında kati madde gönderebilir.
In return, that machine would instantaneously project solid matter... ... to any point on the planet.
Alt kati guevene alin.
Cover downstairs.
Iki kati ya da hiç.
Double or nothing.
Derken bir seri kati kontrol başladı.
Then began a series of intensive tests.
- Kati kararınız nedir?
- You're definitely not going?
Baskerville Konağı'ndaki ilk günüme içelim ve kati inancıma bu aile laneti denen şey efsaneden başka bir şey değildir ve Cehennem Köpeği gece bu çalılığa bir daha asla korku getirmeyecek.
Let us drink to my first day at Baskerville Hall... and to my firm belief... that the family curse is nothing but a legend... and that the hound of Hell will never again bring fear... to those on the moor at night.
Kati gizlilik içinde olacağız.
We'll have complete privacy.
Bakın bu kategoriler oldukça kati.
You see, these categories Are very specific
Xavier, mahkemeye tutuklanmana neden olan kati saldırının açıklamasını yapacak mısın?
Now, Xavier, will you give... an account to this court of the precise offense that led up to your arrest?
O sırada, arabanın üstüne taş yağmaya devam ediyordu. Richard ve sen sanki benimle konuşur gibiydiniz. Sanki bana buradan kesin olarak ayrılamayacağımı söylüyordunuz ve günün birinde kati dönüş yapacaktım.
Rocks kept bouncing off the car the whole time, as if you and Richard were talking to me, telling me I was bound to come back someday for good.
O mektubu gördüm. Kati bir şey yazmamışlardı.
I saw it myself, and I didn't think it was very definite.
Kesinlikle ve kati surette katılmıyorum!
Emphatically and categorically!
Fakat, her şeye rağmen en yakın komşumuz Dünya benzeri bir gezegenin muhtemel kaderiyle ilgili kati bir uyarıdır.
But our nearest neighbor, nevertheless, is a stark warning on the possible fate of an Earth-like world.
Mahsulün kalkmasına da daha çok var. Ananın fikri kati mi?
That's still a long way off, is your mother sure?
- Ancak elinizde daha kati bir şey varsa...
Unless, of course, you have something more definite to go on.
Ebedi hayatta yeniden canlanacağımızın kati inancıyla, sana yalvarıyoruz merhameti sonsuz Tanrım.
In the sure and certain belief in resurrection unto the eternal life.
Her zaman sağ bıçağı ve çatalı kullan ve eğer hangisini kullanacağını bilmiyorsan bana bak ve kati surette psikolog ve onun duygusal çelişkilerinden söz etme.
Always use the right knife and fork and if you don't know which one to use watch me and never under any circumstances talk about your psychologist and his emotional contradictions. Understand?
Kati sadelik.
Utter simplicity.
Tabiatımız hakkındaki cehaletimiz kati.
We're totally ignorant of ourselves.
Kati.
Kati.
Ülkemizi denetleyecek, kontrol altına almaya çalışacak her girişimi kati surette reddediyoruz.
We decidedly reject any attempt at supervision, any attempt at inspection of our country.
Simdi giyin ve yemege katI.
Now dress and come in to supper.
AI gazozunu da katI bana.
Bring your soda pop over here and sit for a while.
Hesap günü geldiğinde bizi sadece kati inancımız kurtarabilir.
Only the most strict discipline will save us in our hour of trial.
Fakat, bu konudaki isteğini, o kadar kati ve nazik bir dille anlattı ki hayır diyemedim.
But she expressed her wish with such grace and firmness that I cannot refuse it.
Bu durum bekleniyordu ancak kati bir zafer için kazanmak için donatılmamışlardı.
One expected that it earned a alone decisive battle, but it was not equipped for this.
Sözünü sakınmıyordu ve Hitler'den kati surette çekinmiyordu.
It was rough in its commentaries e did not save Hitler.
Norveç münazarası, Avam Kamarası'nda geçirdiğim otuz dört yıl boyunca katıldığım en kati sonuçlu görüşmeydi. Zira, tek bir tümen koca hükümetin çöküşüne sebebiyet vermişti.
The debate on the Norway was only decisive debate that attended, in 34 years as member of the House of the Common ones, therefore one was about the only division that it provoked the fall of a government.
Auchinleck savaşın kaderini. ve kati sonucu belirleyecek olan El Alameyn'i şans eseri seçmemişti.
It was not by chance that Auchinleck chose El Alamein for the battle decisive in Egyptian territory.
Temmuzda, Çöl Savaşı'nın belki de en kati safhasında Auchinleck onu durdurdu.
In July, the battle more decisive of the War of the Desert Auchinleck hindered its objective.
Japonya için kati surette hayatî bir savunma alanıydı.
It was a defense area absolutely vital for Japan.
Bunun kati amacı, bir karara varmalarını temin etmek ve aynı zamanda imparatorun durumu hususunda içimizde yaşanabilecek fikir ayrılığına meydan vermemekti.
The objective of this age to guarantee to them that they would have this decision, e, at the same time, not to start a controversy between us on the position of the Emperor.
Bu kadar az sayıda U-Botla Atlantik'teki savaşta kati bir sonuç elde etmek mümkün değildi.
With a number so reduced of submarines any decisive success in the Battle was impossible terms Atlantic it.
Ancak hem yaygin hem de yogunlastirilmis gösteride, kati mükemmelliklerini küstahça ileri sürenvarliklar sonunda degisir ve yalnizca sistem oldugu gibi kalir :
What affirmed with the most perfect impudence... its own definitive excellence changes, however, in the diffuse spectacle - though it does so as well in the concentrated spectacle - ant it's the system alone which must continue :
Biz o olayı çok tiksindirici buluyoruz... ve senden özellikle rica ediyoruz, bu kurala kati suretle uymalısın.
We find the subject most repellent... and we must ask you to observe this rule at all times.
Kati suretle... annemi görmesine... veya ayrılmadan önce evde olay yaratmasına meydan verilmesin.
And in no event is she to be allowed to see my mother or create any disturbance at the house before she leaves.
katı 27
katie 297
katia 37
katil 463
katılıyorum 578
katiyen 107
katiller 205
katil o 25
katılmıyorum 104
katıl bize 24
katie 297
katia 37
katil 463
katılıyorum 578
katiyen 107
katiller 205
katil o 25
katılmıyorum 104
katıl bize 24