Kıskandın mı translate English
828 parallel translation
- Pierre, kıskandın mı yoksa?
- Pierre, are you jealous?
- Kıskandın mı?
- Jealous?
Kıskandın mı?
Jealous?
Kıskandın mı?
Are you jealous?
Beni kıskandın mı, Lizzie?
Don't you envy me, Lizzie?
- Kıskandın mı?
- Are you jealous?
Kıskandın mı? Bu zeminin altında bir havuzun olduğunu biliyor musun?
Did you know there's a swimming pool under this floor?
N'ooldu yoksa kıskandın mı?
What's the matter, are you jealous?
Kıskandın mı, Joe?
Jealous, Joe?
Kıskandın mı, dostum?
Jealous, my friend?
- O kadar kıskandın mı?
- Are you that jealous?
Hilary Carson'u kıskandın mı?
Were you jealous of Hilary Carson?
Kıskandın mı?
You jealous?
Ne o kıskandın mı yoksa?
Is this about jealousy?
Kıskandın mı?
- Jealous?
Kıskandın mı yoksa..
You seem jealous...
Kıskandın mı yoksa?
What's the matter? Are you jealous?
Kıskandın mı?
Jealous, you?
Kıskandın mı koca adam?
Jealous there, big guy?
- Kıskandın mı?
- Eat your heart out.
- Kıskandın mı?
Jealous?
- Ne oldu? Kıskandın mı?
- What, you're jealous?
Bunu erkek arkadaşımın eski çıktığı kadını kıskandığım için istemiyorum herhalde.
It's not'cuz I'm jealous of a woman in his past...
- Hanımını kıskandığını düşünüyorum Nancy.
- I believe you're jealous of your mistress.
Ben sadece senin 19 yaşını kıskandım, ama geçti artık.
I was only jealous of your 19 years. It isn't a jealously that lasts.
- Şampanyanı çok kıskandım. - Hoşçakalın.
I do so envy you your champagne.
Yaptıklarımın hepsi seni kıskandırmak içindi.
All those things I did were just to make you jealous.
Bak Jo... İnanır mısın, incindiğim ya da kıskandığım için gelmedim buraya.
If I can make you believe I'm not here because I'm hurt or jealous.
- Baron kıskandın mı?
Baron?
- Kıskandınız mı? Bu yüzden mi?
- Were you jealous, is that why?
Söyle bana, bunu beni kıskandırmak için yapmadın mı?
Tell me, didn't you do it only to make me jealous?
Bu soğuk, kaba tavrımızın altında sizi kıskandığımızı düşünmekten zevk alıyorsunuz, değil mi?
Under these cold, bad manners of ours, you love to think we're simply green with envy for you, don't you?
Her durumda dövüşe ne derece istekli olduğumu... ve de... senin beni kıskandığını kanıtladım.
That I had stock in an open range I was willing to fight for. And I proved... I proved that you are jealous of me.
Tüm bu zamanlar senin yaptığın işi kıskandım. Tüm bu zamanlar senin yaptığın işi kıskandım.
All this time I've been jealous of your work.
Kıskandım mı sandın?
Do you think I'm jealous?
Başka kadın veya erkeği kıskandığımızdan mı?
Jealousy about another man or woman?
- Ne o, kıskandın mı?
- And now they annoy me!
Buradan Pocatello'ya kadar tüm eksik etek sarışınların ve dar görüşlü tezgâhtarların Oregon Kid'i kıskandıklarını bilmek seni şaşırtır mı?
Would it surprise you that the Oregon Kid is the envy of every small-minded ribbon clerk and shirttail towhead from here to Pocatello?
Yaşlı bir denizci çapkını kıskandırmama kim yardım eder?
Which one of you will help me make an old sea dog jealous?
Cidden beni kıskandın.
I'm jealous too.
Kıskandın mı Isis?
Are you jealous, Isis?
- Siz onu hiç kıskandınız mı?
- Have you ever been jealous of her?
Sakın kıskandım deme bana.
Don't tell me you're jealous?
- Kıskandın mı?
Are you jealous?
Çünkü eğer kıskandıysan sanırım bu küçük hapları satın alabilirsin belki bu sayede yatakta tıpkı benim gibi genç olduğun zamanlardaki enerjiyi bulursun.
'Cause if you're jealous I believe you can buy these little pills that give you back your pep in bed you lost when you were young like me.
- Bayım, Paris'in bütün kızlarını kıskandım
Oh, sir, i shall be the envy of every girl in paris.
Bailey saçmalığı derken uygar dünyanın kıskandığı muhteşem İngiliz yapımı köprüden bahsettiğini sanıyorum.
When you refer to Bailey crap, I take it you mean that glorious precision-made British-built bridge which is the envy of the civilized world.
Siz benim mutluluğumu kıskandınız ve bozmak istediniz.
You have envied me my peaceful happiness and hastened to disturb it. But I'm sacrificing myself to it!
Kıskandığım insanların kıskandığı kişi olacağım.
I'm going to be the envy of all the people I envy.
Kıskandınız mı?
Jealous?
Bazen seni kıskandığımı itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum. Frank mektuplarından çok zevk alırdı. Yazdığın bazı şeyler onun espri anlayışına çok yakındı.
At times, I don't mind telling you, I was very jealous of you... as Frank so enjoyed your letters... and they, or some, were so like his sense of humor.