Kıskançlık mı translate English
553 parallel translation
Yoksa kıskançlık mı?
Or jealousy?
- Kıskançlık mı?
- Jealous?
Delilik mi, kıskançlık mı, intikam mı?
Insanity? Jealousy? Revenge?
Kıskançlık mı bu?
Is it jealousy?
Kıskançlık mı, politika mı?
Jealousy or politics? Which?
- Kıskançlık mı?
Is it jealousy? Money?
Kıskançlık mış, huh, huh.
Jealous, huh, huh.
- Kıskançlık mı?
- Jealousy?
Kıskançlık mı yoksa?
Jealousy?
- Aşırı kıskançlık mı?
- Jealousy?
Birazdan kıskançlığa kapılacağım.
I should be jealous pretty soon.
Eğer genç bir erkek olsaydım, kıskançlıktan deliye dönerdim.
If I were a young man, I'm dashed if I wouldn't be jealous.
Burada kalacağım, bu pis kıskançlığına rağmen.
I'm going to stay now in spite of your petty jealousy.
Herhalde bunu kıskançlık olarak yorumlamamalıyım.
I can't possibly interpret this as jealousy.
Kıskançlıktan çıldırmıştım.
I was crazy with jealousy.
O kadar gurur duyuyorum ki bazen kıskançlıktan çatladığımı düşünüyorum.
I'm so proud that sometimes I think I'll burst.
Onu Lola'nın başkasıyla olduğuna inandırdım böylece kıskançlık krizine girecekti, sonra onun nerede olduğunu söyleyecektim.
I kept hammering into him that she was with another man... so he'd go into one of his jealous rages, and then I'd tell him where she was.
Benim kıskançlığımdı beni bu hale getiren böyle acımasız ve aksi yapan ve sanırım beni terketmekte haklıydın.
It was my jealousy that made me like I was... hard and cruel-like... till I guess you had to leave me.
"Brignon'un açıkça onunla ilgilenmesinden rahatsız olmuştum ama kıskançlığımın haklı olup olmadığını söylemeyi reddediyorum."
"I was disturbed by the attentions " being paid to her by a certain Brignon, " but I refuse to say if my jealousy was justified
kıskançlığım tutmuştu.
I was jealous.
Bu kıskançlık meselesi... Onu tanımıyorsun.
Well, this jealousy thing - You don't know him.
Çocukça kıskançlıklarınıza yardım etme niyetinde değilim.
I don't intend to add my contribution to your childish jealousies.
Haydi bana şu kıskançlığından bahset bakalım.
Come on now, tell me all about your jealousy.
Tüm yapman gereken kıskançlığımın tek nedenini ona söylemen.
All you have to do is to give him genuine cause to be jealous of me.
Biri benim nişanlımla fazla ilgilenseydi, kıskançlıktan çıldırırdım.
I've known people to get awfully jealous if someone paid too much attention to their girl.
Bu düşünce yüzünden kıskançlığım nefrete dönüştü.
And with that thought, my jealousy turned to hate.
Sonra onu kaybettim ve bu durum kıskançlığımı daha da alevlendirdi.
Then I lost him. That burnt out my jealousy.
Sen kıskançlık ve garezle dolusun, yaptığım işin tümüyle akıl işi olduğunu bildiğin halde benim konsantre olmamı engelliyorsun.
You're filled with envy and malice towards me because I work with my mind... so you make it impossible for me to concentrate.
Başka bir şey yoksa gidip Rosalie Teyzemi kıskançlıktan çatlatacağım.
I eat so well, I should think my Aunt Rosalie would die of envy... if nothing else.
- Aranizda kıskançlık var mı,?
- Is there any jealousy between you?
Kıskançlık, kravatında güzel durmuyor, hayatım.
Jealousy doesn't look well on your tie, dear.
Kıskançlıktan çatlayacağım.
I'm green with envy.
İlk defa, bir kadının kıskançlığı hayatımı kurtardı.
This is the first time that I'm saved by a woman's jealousy.
Kıskançlığından bıktım.
I am sick of your jealousy.
Kıskançlığın sonu... Kelimeyi bulamadım.
But in the end, jealous men end up...
Boyamayı bıraktığını duyduğumda kıskançlığım geçti.
When I heard you had given up painting, the envy went.
İnsanlarla olan tüm ilişkilerimde kullanacağım. Buna kıskançlık da dahil.
I want it for all my dealings with people, including that.
Kıskançlıktan çatladım.
I'm wracked with jealousy.
Bu saçma kıskançlığa bir son verip şu topu alır mısın?
Will you stop this insane jealousy and get that ball.
# Kıskançlıktan mı öleyim?
Should I die of jealousy?
yani, eziyet, kıskançlık ve zulüm içinde yaşamak zorundayım.
" so that I have to live amid vexation, envy, and persecution,
"Kıskançlığa kapalıyım ama bir dosta her zaman açığım," diyor.
It says, "I am shut to envy, but always open to a friend."
Sadece kıskançlığım.
It is just my jeaolousy.
Daima kıskançlıktı çünkü bu yarışları kazanmak için itibarımı alırım!
It's always been jealous because I get credit for winning those races!
Kıskançlık yüzünden kendini Klingonlara mı sattı?
And he sold out to the Klingons because of jealousy?
Kızgınlık ya da kıskançlık duymadığımı bilmeni isterim.
I want you to know I'm not angry or jealous.
Ama hayır, adını ağzıma aldığım anda kıskançlığınla ruhumu paramparça ediyorsun.
But you must tear my soul out, with your jealousy at the mention of her name.
Aptal kıskançlığın yüzünden başımı derde... sokabilirdin, farkında mısın?
Do you realize that, with your stupid jealousy... you could have gotten me into trouble?
Albumün sahibi olduğun için sana halen biraz saygım var, fakat kıskançlık krizlerin beni karşına geçmeye zorluyor.
I still had some remnant of regard for you. as the owner of the stamp album, but your envious outbursts set me against you.
Kıskançlığını çekebilecek ruh halinde değilim, Bay Hackett.
I'm in no mood for a jealousy tantrum, Mr Hackett.
Artık ne kıskançlığım kaldı, ne de gururum.
I've no more jealousy and no more pride.