O ölmüş translate English
1,464 parallel translation
Şüpheliye sıra gelinceye kadar o ölmüş.
By the time they got to the suspect, he'd passed on.
- Ama o ölmüş.
- But he's dead.
O ölmüş, Joe.
She's dead, Joe.
O ölmüş.
He's dead.
Üç saat önce onu kazıp çıkardık, O ölmüş.
We dug him up three hours ago, he's dead.
O--o ölmüş.
She's--she's dead.
O ölmüş.
She's dead.
O ölmüş.
- It's about your father. He's dead.
Eğer onu orada bırakırsak, o ölmüş demektir.
If we leave him with them, he's a dead man.
O ölmüş.
Uh... She died.
O ölmüş.
She's... dead.
O ölmüş olsa bile sizin burada olmamanız gerek
Is it for that reason that it is here really?
O ölmüş olabilir, ama öğretileri bizde ve öğrencilerinde yaşamaya devam edecek.
He may be gone, but his teachings live on through us, his students.
O kız bu odada ölmüş.
She died in this room.
Demek istediğim doğal yollardan ölmüş olabilir bunun dışındaki her şey tersini söylüyor. O kadarda hızlı olma.
Oh, no, not so fast.
Elliot Collier adını kullanan adam o kimliği 1989'da ölmüş bir gencin sigorta numarasını çalarak yarattı.
What do you mean by "so-called"? The man using'the name Elliott Collier created that identity by stealing'the social security number of a teenager who died in 1989.
Nasıl ölmüş olursa olsun, Ned, o hep senin baban olarak kalacak.
However he died, Ned, it ain't gonna change what he was to you
O bunu yaptığında kadın çoktan ölmüş ya da etkisiz hale getirlmiş olmalı.
She must have already been dead or incapacitated when he did that.
O zaten ölmüş, senin kariyerinin de... onunla birlikte ölüp ölmemesine karar vermek için son dakikan.
You're over, boy! She's already dead, you've got the next minute to decide if your career dies here with her.
Kardeşi hakkında konuşma şekli, sanki o şimdiden ölmüş gibi.
The way she was talking about Mrs. Huber, it was like she was already dead.
Sadece kardeşi aşırı dozdan ölmüş.
Except, you know, her brother o'D.
O asla... Karınız 2 yıl önce ölmüş.
She would never... your wife has been dead for 2 years.
Kardeşimi tedavi edip federallere teslim edersen, o da istediklerini yaparsa hastaneden çıksa bile ölmüş olacak.
If you release my brother to the government, and he does what they want, even if you fix him, he's dead.
Of be, bu o, ölmüş.
Oh, boy. If this is him, he's dead!
O beş yıl önce ölmüş.
He died five years ago.
Altı yıl önce ölmüş, Ve şimdi ilk şüpheli o.Evet.
He's been dead for six years, and he's my primary suspect. - Yeah.
Pekala, dostum, o eve beş dakika önce gelmiş olsaydım, şimdiye ben de ölmüş olabilirdim.
I'd be dead right now, too. This man I sent you to find narrowly escaped.
Eminim benim o kazada ölmüş olmamı diliyorsundur, ha, bebeğim?
I bet you wish I were dead in that crash, huh, baby?
O, ölmüş.
He's dead.
yani ben o zaman ölmüş ve gömülmüş olacağım.
by which time, I'll be dead and buried.
İyi bir adamdı ve hayatımın bir parçasıydı.Artık yok.Umarım huzur içinde ölmüş ve Hancock Park'taki o heybetli, altı yatak odalı, dört banyolu koloni tarzı evi elden çıkartmamıştır. Garajının üstünde fazladan bir ofis taksim misafir odası olan evi.
I just pray he died peacefully and held on to that stately six-bedroom, four-bath Colonial in Hancock Park with the bonus office / guest room over the garage.
O kadını ölmüş bil.
She's as good as dead.
o 100 yıl önce ölmüş onu nasıl bulacaksın?
He died over a hundred years ago, how are you supposed to talk to him?
O ölmüş olamaz.
That is all but impossible.
Eğer ölümünü anlamsız bulursanız, o zaman gerçekten ölmüş olur.
He can only truly be forgotten if you make his sacrifice meaningless.
O kadar ki, canlı balığın bedeli ölmüş taze balığın bedelinden on kat fazla. Pazar yerindeki balıklar gittikçe daha da küçülüyor. Dr Yvonne Sadovy burada satılan yavru miktarından endişeli.
High above the struggling cub, his mother leaves a trail of destruction as she feeds... pushing over the bromeliad's frog ponds, and showering the forest with cloud water.
O zaman zaten ölmüş sayılır.
Look, then she's dead anyway.
Bence kadının yanında onu öldürmüşler, bu yüzden o da ölmüş
In these circumstances... The woman here... he / she didn't know if we.
Fakat o zamana kadar ölmüş olacak.
But he will be dead by then.
Neyse ki o zamana kadar biz çoktan ölmüş olacağız.
Thank God we won't live to see it.
Bütün mürettebat ölmüş. Bir kaç at buraya yüzebilmiş. O zamandan beri buradalar.
The entire crew died, but a few horses swam here to safety, and they've been here ever since.
O zamana kadar ölmüş olacak.
She'll be dead by then.
Ölmüş o.
He's quite dead.
Hayır, dostum, ölmüş o.
No, man, he looks dead as shit.
Eğer o canavar olsaydı şu anda ölmüş olurduk.
If it was that monster, we'd already be dead.
Gelip o küçük dansını yapacak ve... alacak hesabına yazdığı, 40 yaşını aşkın... ve artık bittiğini farketmiş artist de pekala ölmüş olabilir.
He'll do his little dance, and chalk it up to another failed actress who realized after 40 she might as well be dead.
Bu siktiğimin heriflerini şimdiden ölmüş bil adamım. Anladın mı?
Those fucking guys are walking dead men, O.K.?
O yatakta ölmüş olabilirler.
They may have died in that bed.
O zamana ölmüş olur.
She'll be dead by then.
O şey ölmüş olsa iyi olur!
That thing had better be dead!
O yüzden, Zomcon olmasaydı, hepimiz ölmüş olabilirdik.
So without Zomcon, we'd all be dead.
ölmüş 552
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
olmuş 102
ölmüş mü 150
olmuş mu 16
ölmüştü 64
ölmüştür 17
ölmüşler 29
olmuş yani 32
olmuş bil 39
ölmüş olamaz 20
ölmüş olmalı 19
o olmaz 68
o olmazsa 16
o olmadan 38
o olmasaydı 39
o ölmedi 53
o olmalı 51
o ölmeyecek 18
o ölmeli 16
o olmaz 68
o olmazsa 16
o olmadan 38
o olmasaydı 39
o ölmedi 53
o olmalı 51
o ölmeyecek 18
o ölmeli 16