English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ O ] / Olmayacak mı

Olmayacak mı translate English

6,103 parallel translation
- Gerçekten de bize bir şey olmayacak mı?
Promise that leaves us free? Promised.
Çitleri onarmak için bütçede bir şey olmayacak mı?
You've nothing in the budget to fix the fence?
Artık menajerim olmayacak mısın?
Wait, you're not gonna be my manager anymore?
Bir daha burgerimiz ve kızartmamız olmayacak mı?
Can't we ever have burgers and fries?
Vermezsem olmayacak mıyım?
And I won't be if I don't?
- Lord Flintshire sizinle olmayacak mı?
Won't Lord Flintshire be with you?
Yeniden kaçsam bile aklımın bir köşesinde bu hep olmayacak mı?
Even if I run away again, isn't that still on my head?
Tariq'ın kardeşim adına aldığı her kararda Jamal'ın "hayır, yeter" demeye aciz olduğu her seferde ne kadar uzağa kaçarsam kaçayım, elim yine de kana bulaşmış olmayacak mı?
Whenever Tariq acts in my brother's name, whenever Jamal is too weak to say, "no, enough," won't there be blood on my hands no matter how far away I run?
Yani ateşe başladıklarında insanların yanında olmayacak mısın?
So when they start shooting, you won't be standing with the people?
Jenkins, yardımcı olmayacak mısın?
Jenkins, you gonna help me out here or what?
Yeni bir mezarı bile olmayacak mı?
it... she doesn't even get a fresh grave?
- Bütün gün burada olman sorun olmayacak mı?
Is it okay to be here during the day? Who cares.
Başka bir fırsatımız olmayacak.
- Ten a.m. There won't be another chance.
Artık öyle olmayacak.
I'll have you know that I'm working on that.
Sana ihtiyacım olmayacak.
I won't need you.
Düzgün bir kahvaltı ve öğlen yemeği yiyin. Sonra bir bardak çaydan fazlasına zaman olmayacak. Telafi etmeye çalışacağım.
Eat a proper breakfast and lunch, there won't be time for more than a cup of tea later.
Şiddet olmayacak, adamım.
No violence, dawg.
Hiçbirşey olmayacak. Fish, adamım, söz veriyorum.
It's gonna be straight, Fish, man, I promise.
Muhtemelen zamanımız olmayacak. Öyle görünüyor.
Yeah, we're probably not going to have time.
Her şeyi planladım. Hiçbir şey olmayacak.
I have planned everything and nothing will happen.
Onu vururken yardımına ihtiyacım olmayacak.
I don't need your help shooting him.
Bu yüzden her şeyi içime atıyorum ve söyleyeceklerimin boktan farkı olmayacak artık.
So I'm taking it all up to myself and it's- - - There's no way for me to say anything but shit now, which is all that's coming out of my mouth. This is-
Yatak odasında erkek olmayacak dedik ama belki de bunu tekrar düşünmeliyiz. Çünkü onu salondan çıkarmak zorundayım.
I know we said no boys in the bedroom, but maybe we should rethink it'cause I got to get him out of my family room.
Görünüşe göre bir daha bunlara ihtiyacım olmayacak.
Looks like I won't be needing these any more.
Pazartesi günü okula gittiğimde yine hiç arkadaşım olmayacak.
When I get back to school on Monday, I'm back to having no friends.
Eğer bize söyledikleri doğruysa Frank bu yaptığımın pek de önemi olmayacak.
If what they told us is true, Frank... this won't matter much.
Ben kolej için paraya ihtiyacım olmayacak.
I won't need money for college.
bizim çıkarımız... uyuşturucu pazarlıkları kulüpte olmayacak.
Our benefit... is that the drug deals don't happen in the club.
Hiçbir zaman benim payım olmayacak Geordie.
They'll never be "my lot", Geordie.
Yiyecek kuponlarımı bitirdiğim için o konuda bir sıkıntımız olmayacak.
Meals are provided, it's a lot easier now that I've come to the end of ration book.
Kimse size yardım etmeyecek, arkanızdan ağlayanınız olmayacak.
No one's gonna help you, no one will miss you.
Vic, birlikte bir hafta sonu geçirmek yerine işe gitmeyi tercih ediyorsan, bu olmayacak... böyle demek istemediğimi, biliyorsun, Sean.
Vic, if you'd rather go to work than spend a weekend with me, I'm not gonna... that is not what I mean, and you know it, Sean.
Bundan sonra bu savaş alanı kurtarma işleri ben buradayken olmayacak.
This whole kamikaze battlefield surgery crap is not gonna fly anymore now that I'm here.
Şimdilik buna itirazım olmayacak.
I'll concede that point to you.
Bir şey olmayacak ben burada seninleyim...
Oh, you're gonna be just fine. I'm right there with you
Her ne istiyorsan ya da ne yapacağımı düşünüyorsan, mümkün olmayacak.
Whatever you want, whatever you think I will do, that won't be possible.
Bunu yapmasını istersem Logan'dan bir farkım olmayacak.
I ask him to do that, then I'm no better than Logan.
Zayıflığım kurşun gibi ağırlaştırıyor beni, ve eğer müsaade edersen Tanrım, o en dipsiz kuyuya dalacağım, bütün o dürüstlüğümün ise, beni cehennemden korumada bir örümcek ağının, düşen bir kayayı engellemesinden hiçbir farkı olmayacak.
My wickedness makes me as heavy as lead, and if you should let me go, Lord, I will plunge into the bottomless pit, and all my righteousness would have no more influence to uphold me and keep me out of hell than a spider's web would have to stop a falling rock.
Ve bir daha asla böyle bir fırsatımız olmayacak.
And we will never get such an opportunity again.
Liam, sana bir şey olmayacak, tamam mı?
Liam, you're gonna be fine.
Liam, bir şey olmayacak, tamam mı?
Liam, you're gonna be okay. All right?
Yanlış bir izlenim uyandırdıysam üzgünüm ama böyle bir şey olmayacak.
I'm sorry if I misled you, but it's not going to happen.
Sana yapacağım şey ise Sammy o da acıma olmayacak.
And what I'm gonna do to you, Sammy... Well, that ain't gonna be mercy, either.
Kitabın etkisi geçtiğinde gelecek neslin mavi saçı olmayacak ve kendime Fransa'da bir şato alacağım.
When the affection finally filters down to the next generation, with no blue hair, I'm gonna buy myself a chateau, in France.
- Harika, sizin yardımlarınıza daha fazla ihtiyacım olmayacak.
Great, I won't be needing your services any longer.
Minnettarım ama artık paranıza ihtiyacım olmayacak.
I'm grateful, but I'm not gonna need your money anymore.
Çünkü bu sabahki olay bir daha olmayacak dedin ama ben hâlâ olmasını umut ediyorum.
'Cause you say what happened this morning will never happen again, and I'm still hoping that it will.
Bir noktadan sonra Dünya'ya dönmek için gerekli kaynağımız olmayacak.
Once we pass that point of no return, we won't have the resources to be able to go back to Earth.
Kocamın çıktığımdan haberi bile olmayacak.
And my husband won't even notice I'm out.
Benim aklımda ise sadece ona ne olacağı sorusu vardı. Hiçbir şey olmayacak tamam mı?
She will be fine, okay?
Ben halen suçlamaların tamamen düşmesini sağlayacak güzel sonuçlar üzerinde çalışıyor olacağım ve duruşma olmayacak.
I'm still gonna have to work some magic to get the charges dropped completely, but there won't be a trial.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]