Satış yok translate English
327 parallel translation
Maç sırasında kesinlikle satış yok.
Positively none sold during the contest.
Küçük yazı boyutu, derin kelimeler, satış yok.
Oh. Small print, big words, no sales.
- Satış yok.
- No sale.
Üzgünüm Tavius, özel satış yok
I'm sorry Tavius, no private sales
Satış yok.
There is no sale.
- Üzgünüm dostum, satış yok.
- Sorry, mate, no sale.
Satış yok, satış yok!
No sale, no sale!
Satış yok!
No sale!
Satış yok.
No sale.
- Satış yok!
- No sale!
Satış yok, ikimiz de arka tarafta olacağız.
No sales, we'll both be in the back.
Satış yok mu?
No sale?
Uygun şartlar yok, benim yeni kablosuz patlayacım için formül şatışını düşünün.
Under no circumstances would I consider selling you the formula for my new weireless explosive. Col. A. Nutt
Eyalete silah sokmayı yasaklayan bir kanun yok biz de istediğimizi satın alırız.
There's no law against bringing guns into the state. We can buy all we want.
Sloganlar ve satış konuşmaları, sabah, öğle, akşam ve senle Egelbauer sürüsünde insan gibi konuşan yok!
Slogans and sales talks morning, noon and night... and not one human sound out of you and your whole flock of Egelbauers!
Ben her gösteride yok satıyorum, o atılmak üzere ama 50-50 kırışmak istiyor.
I'm selling out every performance, he's going to be thrown out and he's willing to split 50-50.
Koskoca şehirde bir lokma yiyecek satın alacak hiçbir yer yok.
There's not a morsel of food to be bought anywhere in the whole town.
- Altın çıktığından beri... herkes her şeyi değerinin dört katına satıyor, senin de onlardan farkın yok.
- Ever since that gold strike... everybody's charging four times what things is worth, and you ain't no different.
Kumotori Dağı tablosu satış listesinde yok.
The painting of Mount Kumotori is listed as not for sale.
Burada satılık bir şey yok.
Nothing's for sale here.
Yapacak işim yok. Hanımefendi tekrar ediyorum, bende satılık hiçbir şey yok.
I said it's not for sale.
Bir satır bile bir şey yok.
There's nothing, not a line.
Dünyada paranın satın alamayacağı hiçbir şey yok.
There's nothing in the world money can't buy.
Satılmamış bir tane bile yok.
Not a single one of them in an unsold state.
Hayır, yanlış izlenimim yok, çünkü halka bu çöpü satın al diyorsun.
Man, you got the wrong impression. No, I ain't, because you tell people to buy this garbage, mister!
Daha bir şey satın alan yok.
Nobody's bought nothing yet.
- Satış fişi falan yok mu?
- Wasn't there a sales slip?
- Reklam veya satış yapmana gerek yok.
- Don't have to pitch me, sell me... don't have to ask me.
Kaplama satıcısı da yok.
No aluminum siding salesman.
Yasal olarak bizim, çünkü sizde satış belgesi yok!
It's legally ours because you don't got no proof-of-purchase!
Üçüncü dünyada evden eve satış gibisi yok.
Nothing like door-to-door sales to third world households.
Satış yapmam konusunda bir sorun yok, değil mi?
It's not a question of whether I can sell, huh?
Başka şeylerden farkı yok. Satış satıştır.
Like everything else, selling is selling.
Orda satın alacak birşey yok ki.
There's nothing to buy there.
Sigorta işlerinden, satış vergilerinden... işletmeden ya da işçi maliyetinden hiç anlamam. Şirket kazancı gibi... resmi şeylere kafam basmaz, o yüzden cebime giren ellerin haddi hesabı yok
I knew nothing about insurance, or sales tax, or the building code, or labor costs, or the power company, or purchasing, or linens.
Kokain de yok, satış da.
No coke. No sale.
Satış için komplo da yok.
No conspiracy to sell.
Seri numarası yok, satış kaydı yok.
No serial number, no sales record. All it does is go, "Ping."
Satış mı? Yok. Kusura bakmayın ama.
No, ma'am.
- Yok, fırça satıcısı.
- No, it's the Fuller Brush man.
Dünyada senden başka satın alınabilecek biri yok mu sanıyorsun?
You think you're the only person in the world that's been bought?
Acımasız bir hırsız, sefil evine değerli eşya bulmak için zorla girdi. Ama onun yerine cesur bir ayakkabı satıcısı buldu. Sonunda hepimiz için, artık soyulmak yok diyen adam.
A ruthless intruder brok e into his shabby home in search of loot but instead found one brave shoe salesman who, for all of us, finally said, "No more."
Bu kadar heyecan verici bir yalın açgözlülük gösterisini bölmekten nefret ediyorum ama bu istasyonun yok oluşuna doğru savrulduğu hakkında sizi uyarmak benim tek hakkım ve satın aldıklarınızdan zevk alacak kadar hayatta kalmanız pek mümkün değil.
I hate to interrupt such a thrilling display of naked avarice but it's only right of me to warn you that this station is hurtling towards its doom and it's unlikely that you will survive to enjoy your purchases.
- Satışlara zararı yok değil mi?
- He's not hurting sales, is he?
Güzel eleştirileri var ama satışı yok.
Great reviews, no sales.
Ona semer vuran tembel bir karısı yok tabi beş para etmez çocukları, kavun gibi bir prostatı ve en kötüsü, Ben kadın ayakkabısı satıyorum.
Except he's not saddled with a lazy wife worthless kids, a prostate like a melon and worst of all, I sell women's shoes.
Aslında ayakkabı satışı yok.
There really is no shoe sale.
- Onlara ihtiyacın yok. Hiç kızının bir dersine girdin mi?
Have you ever sat in on one of your daughter's lectures?
Satışı gerçekleştirdiğine dair bir delilimiz yok.
We have no evidence that he made the sale yet.
İnsanlarınıza gelince, ülkenin Kraliçelerini ne kadar sevdiğini görmek için İskoçya günlüklerinizin satışından ötesine bakmanıza gerek yok.
As for your people, look no further than the sales... of your Highland journals... to see in what affection the nation holds their Queen.
Durum buysa, sence de çok az satırı yok mu?
If that's the case, don't you think she's got too few lines?
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65