Sen o translate English
30,049 parallel translation
O kazıdakinin de sen olmadığın gibi.
Just like it wasn't you back on that dig.
Sen o küçük kızın babasısın.
You're the father of that little girl.
- Sen o değilsin.
You're not him.
- Sen olamazsın ama o olabilir.
But you can.
Düşünüyorum da bahar döneminde baloya gidebiliriz ve sen o şirin smokini giyebilirsin.
I was thinking, in the spring... we could go to prom, and you can wear that adorable tux.
- O kolyenin sahiplerinden biri sen olabilirdin, biliyorsun.
You know, you could be someone who owns that necklace. What?
Sen ondan... Kendini o canavarlara teslim etmesini istiyorsun...
What you want... for him to turn himself in to those monsters...
- Ben o iğrenç şeylerle yüzleşirken sen neredeydin?
Where were you then, while I faced peril at the hands of those abominations?
O zaman acayip boka batmış olmalısın sen.
Then you must be monumentally screwed.
Sen gelmeden önce bodrum katına inip o silahın şarjörünü boş şarjörle değiştirdim.
Before you arrived, I went down to the basement, and switched the magazine in that gun with an empty one.
O sen değilsin.
Look, it's not you.
Sen peşimden gelip hızımın bir kısmını kullanır ve kendininkiyle birleştirirsin, yeterli hıza ulaştığında da o şeyi Hız Gücü'nün derinliklerine fırlatırsın.
You trail behind me, siphon off some of my speed, combine it with your own, and when you have enough, throw that thing deep into the Speed Force.
Yani eğer sen seçmeyeceksen, o zaman çocukların kendi aralarında karar vermesine izin vereceğiz.
So, if you're not gonna choose, then I guess we'll just let the boys settle it amongst themselves.
Sen... orada o geçidin sonunda beni bekliyor olacaksın ve biz o gün birlikte bir hayata başlayacağız.
You... are going to be waiting at the end of that aisle for me and we are going to start our lives together that day.
Pekâlâ dedektif, eğer sen burada olmazsan bir sonraki aşama çok daha kolay olur. - O yüzden nazikçe gitmeni isteyeceğim.
Okay, Detective, this next part will be much easier if you're not here, so I'm gonna politely ask you to leave, okay?
Sen de tam Boris'le muhabbeti olacak insan tipi var. O yüzden kendisinin yanına gidip anlaşma yapmaya çalışman gerek.
Well, you are exactly the kind of person that Boris would deal with, so I need you to approach him,
O zaman seni bırakmak adilce geldi ki sen beni birçok kez bırakmıştın.
At the time, leaving you seemed fair since you left me so many times.
O zaman sen kötüsün.
Then you are evil.
- O dedi ki... - Sen evlat edinilmişsin.
She said - - You're adopted.
Hepsi O'nun suçu, ve sen yanlış bir şey yapmadın!
It was all her fault, and you did nothing wrong!
O zaman neden hesabı sen ödemiyorsun?
Then why don't you pay the bill?
Ama bunun bize ilk yalan söyleyişin olmadığını da biliyorum o yüzden sen bize neler olduğunu anlatana kadar buradayız.
But I know this isn't the first time you've lied to us, so we're gonna stay here -... until you tell us what's going on. - This isn't an interrogation.
- Çıkmıyoruz. - O zaman sen ne yapıyorsun?
Then whatareyou doing?
Belki bunu yapmak senin için kafa açar, sen de o zaman anlarsın.
M-maybe it'll get you high like it does for me, And then you'll understand.
O duvarda yazanlar gibi biri değilsin sen.
All that crap written on the walls, that's not you.
Sen o uyuşturucu satıcısısın, değil m?
You're that drug dealer, right?
O seni, sen de Alex'i istiyorsun.
He wants you. You want Alex.
- O yüzden... Yani üstünü sen mi değiştirdin?
So... you changed him?
O da cevap olarak, "Sen kimsin?" yazdı.
And she just texted back, "who dis?"
O yüzden, "Sen kim olduğumu düşünüyorsun?" yazdım.
So i'm gonna text, "who you think dis is?"
O kitabı ikiye mi böldün sen?
Did you just rip that book in half?
Sen ise çıkmışsın ortaya ama ikisini de yapamıyorsun. O zaman amacın ne lan?
But when you're out here and you can't do both, what the fuck are you doing, bro?
Sen enjekte ediyorsun, ve birisi aşırı dozdan ölüyor. Bu adam öldürmektir.
You inject somebody, they O.D., that's manslaughter.
O zaman. Sen çok kötü bir kumarbazsın.
Then you are a very bad gambler.
- Oldu o zaman sen de her evden çıkışını Foursquare'e yazma o zaman. İlgi Meraklılarının Ağa Babası gibi.
- Well then, stop Foursquaring yourself every time you leave the house, like the Mayor of Thirsty Town.
Sen de Coconut Çıtırı'ndan yedin. Ama çocuk filan değilsin!
This fool know he eat Coconut Crunch-O's, and you ain't no kid!
Gerçekçi olana sen karar ver o zaman.
Then you decide what is realistic.
Bence, sen de bizim o hale dönmemize yardım edeceksin.
I think, you're gonna help me return that much to us at least.
Sen abarttığını düşünürken, o bunu söyler...
Which you think is an overstatement, but then he goes on to say that...
Noah, arkadaşlarımız öldürüldü ve o kimseye hiçbir şey söylemedi, sen de dâhil!
Noah, our friends were being killed, and she didn't say anything to anyone, including you!
Biliyorum, fakat sen de biliyorsun tatile gitmedi onlar, o zaman Noel olmuş olacak.
I know, but, you know, They didn't go on this trip, and then it'll be christmas.
Kardo, sen bu kızdan pompayı yadırgamıyorsan o da seni destekleyecek.
Brah, she's taking that "D" on the reg ; it's her job to support you.
Köprünün altında ezilip ölen de benim oğlumdu. .. o köprü için partin rüşvet aldı, bunun için sen rüşvet aldın!
The bridge under which my son was crushed to death your party took a bribe for it, you took a bribe for it!
Daha büyük bir güçtü ve sen ve o, buna direnemediniz.
Just a greater power and you and her helpless to resist.
Sen ve ben arkadaş olamadık, o yüzden gelmenize çok sevindim.
You and I did not part as friends, so I'm all the more obliged to you for coming.
Ama o haltların parasını sen veriyorsun.
But you're paying for those lines, asshole.
Bak... O adamları buraya sen getirdin.
Look... you brought these guys here.
Sen hep o hayran olunan ve takip edilen adam olacaksın.
You will always be that man that's admired and followed.
Sen gittikten sonra 2. Dünya Savaşı'ndan kalma patlamamış bir bombanın, gerçekten, orada olduğu keşfettik. O yüzden etrafından dolandık.
But after you'd left, we discovered there is an unexploded Second World War bomb, seriously, right where the track was, so we had to go round it.
O zaman sen yoluna ben yoluma, bir daha görmeyelim birbirimizi.
Then go your way and never be seen again.
Sen ve mürettebatın o gezegendeki Mikkei araştırma tesisine, prototip bir beyaz delik bombası yerleştirdikten sonra 15.000'nin üzerinde insan öldü.
Over 15,000 people died after you and your crew delivered a prototype white hole bomb to a Mikkei research facility on that planet.
sen öyle san 131
sen osun 16
sen öyle diyorsan 53
sen oku 28
sen olmasaydın 39
sen öldürdün 24
sen orada kal 30
sen olamazsın 19
sen otur 63
sen öleceksin 19
sen osun 16
sen öyle diyorsan 53
sen oku 28
sen olmasaydın 39
sen öldürdün 24
sen orada kal 30
sen olamazsın 19
sen otur 63
sen öleceksin 19