Sıkıntı yok translate English
1,646 parallel translation
Hatun taş gibi. O yüzden sıkıntı yok.
She's hot as shit, so it's fine.
- Sıkıntı yok. - Eyvallah.
I'm fine with this.
- Hiç sıkıntı yok.
Absolutely fine.
Neyse, sıkıntı yok.
Um... Anyway. Cool.
Cihazlarla ilgili bir sıkıntı yok.
There's nothing wrong with the tech.
Sıkıntı yok.
It's all good.
Sıkıntı yok.
It's nothing.
Bana iki türlü de uyar o yüzden onun dinine geçmekte sıkıntı yok.
I could really go either way, so... I'm fine about converting to her faith.
Sıkıntı yok mu?
Fine?
Bu gece kalmanda sıkıntı yok ama yarın çok işim var ve şimdi evine gidersen iyi olur.
I... it's fine that you stayed the night, but I have a really busy day today, so... you should probably go home now.
Evet, sıkıntı yok.
Yeah. Right.
Sheldon sıkıntı yok.
You know what, Sheldon, it's okay.
Ama gayet katılar yani o yüzden sıkıntı yok bence.
You know, b-but they're very firm, so you've got that going for you.
Halen sıkıntı yok değil mi?
Is this still cool with you?
Sıkıntı yok.
I'm cool.
Sıkıntı yok adamım.
No worries, mate.
Yer fıstığı, yer fıstığı yağı mantar veya kimyon ile hazırlanmadığı sürece sıkıntı yok.
As long as they're not prepared with or near peanuts, peanut oil, mushrooms or cumin.
Kitabımı beğenmemende bir sıkıntı yok.
It's totally fine that you didn't like my book.
Sıkıntı yok.
You're good.
Ama artık kullanmadığım için sıkıntı yok.
But I'm not using, so that's good.
- Her şey yolunda. Sıkıntı yok.
- Everything's fine, don't worry.
Patrick, silah taşımakta hiçbir sıkıntı yok.
Patrick, there is nothing wrong with guns.
Hayır, hayır sıkıntı yok.
No, no, I'm right good.
Ama dinle sıkıntı yok.
But, look, this is not a problem.
Yani, evet. Bir sıkıntı yok.
So, yeah, it's fine.
Sıkıntı yok.
They're fine.
O konuda sıkıntı yok.
I'm not worried about that.
Evet, sıkıntı yok.
Yes, it's all cool.
- Sıkıntı yok.
- No worries.
Hayır, teklifin için sağ ol Lacey ama belimde sıkıntı yok.
No, thanks for the offer, Lacey, but there's nothing wrong with my back.
Sıkıntı yok.
It's good, all right?
Seninle takılmadığım müddetçe, aramızda sıkıntı yok.
As long as you and I aren't hanging out anymore, she and I are cool.
Benim için sıkıntı yok.
He's fair game.
- Sıkıntı yok.
I'll live.
Sıkıntı yok Sadece anahtarlarımı arıyorum.
Don't worry, they're just in my keys.
korkuyorum. görmemte çok sıkıntı yok.
When they used to crowd around me, I was scared. But since I've had some peace, it's kind of okay seeing them.
Ama benimkini harcamanda sıkıntı yok?
Oh, so you're okay to waste mine?
Çocukta bir sıkıntı yok.
The boy's story is watertight.
Bunun üstüne, kız kardeşinin katiline olan takıntısını tüm dünyaya anlattı. Yani, zayıf noktasını bilen insanların sayısında bir kıtlık yok.
On top of that, he shared his obsession with his sister's killer with the world, so there's no shortage of people who know about his Achilles'heel.
Aslında, bunula ilgili sıkıntım yok.
Actually, I think I am okay with it.
Şu an ev nasıl bilmiyorsun. En ufak kırıntı yok yağ lekesi bile yok, her yer çamaşır suyu kokuyor.
You don't understand what it's like at home right now... no crumbs, not even a grease smudge, everything smells Cloroxy.
Bölüm'ü yok etti işte, sıkıntı ne burada?
She did destroy Division. What's wrong with that?
Katilleri alaşağı etmekle ilgili bir sıkıntım yok.
I have no problem taking down killers.
İşleriniz yoluna herhalde, bir sıkıntınız yok umarım?
I assume things are all well at the office, yes?
Ne tür sıkıntılara yol açtığından haberin bile yok.
You have no idea the problems you've caused.
Öyle bir sihirbaz ki tüm sıkıntılarınızı yok edecek.
Someone who can make all your problems... disappear.
- Arkasında durmakla bir sıkıntım yok.
I have no problem standing by it.
Her ikisinin de finansal yönden hiçbir sıkıntısı yok.
- Neither one of them has a monetary concern in the world.
İkinizin birlikte olması sorun değil. Bu konuda bir sıkıntım yok.
Not the fact that you were dating, I don't have a problem with that.
İsa'nın, Grace'in güzel görünmesi konusunda bir sıkıntısı yok.
Now, now. Jesus has no problem with Grace looking her best.
Beyin sarsıntısı yok, kırık da yok.
No concussion, no broken bones.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65