Tabi ki translate English
14,374 parallel translation
Tabi ki seninleyim.
Of course I'm with you.
Tabi ki öyle.
It absolutely is.
Joel, bu çok yaralayıcı olurdu tabi ki ama ben sana güveniyorum çünkü seni seviyorum.
Joel, I would be very hurt by it, of course, but I trust you because I love you.
- Ve sonra, tabi ki...
- And then, of course...
Tabi ki bütün kuzenlerin biliyor.
Well, of course all the cousins know about it.
- Tabi ki.
- Yeah.
Tabi ki ama iş almıştık!
Of course, obviously, but we had jobs booked!
Tabi ki suçlamalıyım.
Sure, I can.
Tabi ki.
Of course.
Tabi ki biliyorsunuz.
Of course you know it.
Ajan Borin, evet, tabi ki.
Agent Borin, yes, of course.
- "Squeeze" tabi ki.
"Squeeze."
Tabi ki yanında, gözümü üzerine dikmiş bir halde değildim ben de.
Course I wasn't there to keep tabs on her.
Tabi ki.
Sure.
Hayır, hayır, tabi ki hayır, buna izin vermem.
No, no, of course not, I won't let it.
Tabi ki onu seçersin çünkü adam sıçtığım erkek arkadaşın.
You obviously picked it because he's your frickin'boyfriend.
Tabi ki getirdim.
Of course I did.
Senin söyleyemeyeceğin birşey. Ama tabi ki, Kimse senden fazlasını beklemedi, Değil mi?
That's more than you can say, but then again, no one ever expected much from you, did they?
- Tabi ki öyleyim.
- Of course I am.
- Tabi ki zorundayız!
- Of course we have to!
Tabi ki senden nefret etmiyorum.
Of course I don't hate you.
Tabi ki biliyordum.
Of course I knew about it.
Tabi ki senin için buradayım.
I'm here for you.
Ben de istemiyorum tabi ki.
No, neither do I.
Tabi ki umrumda.
Of course I do.
Leo ve benim yüzümden değil, tabi ki.
Not... not because of Leo and I, obviously.
Tabi ki.
Oh, of course.
Tabi ki onu hayatından çıkarmak istedi.
Of course she wanted to bail on her life.
- Tabi ki. Eğer bize Suger Cascade'nin parasının yerini bulmamızda yardım edersen.
Sure, if you can help us find the First National Bank of Suger Cascade.
Tabi ki alıyorsun.
Of course you are.
Hayır, tabi ki yok.
No, of course not.
- Tabi ki de.
- Of course.
- Tabi ki var.
- Of course.
Tabi ki. Yani bunun sizin araştırma cesetlerinden... biri olmasının imkanı yok?
So, there's no chance that this is one of your research corpses?
Tabi ki tedirgindim.
Well, of course I was agitated.
- Tabi ki de öyledir.
- Of course you're not.
- Isabella Stewart Gardner, tabi ki.
- Isabella Stewart Gardner, of course.
- Tabi ki bilirdin.
- Of course you would've.
- Tabi ki.
- Of course. Yeah.
Tabi ki de biliyorum.
Of course I do.
Tabi ki de öyledir.
Of course he was.
Tabi ki de.
Of course.
- Tabi ki de.
- No problem.
Evet, tabi ki.
Yes, of course.
Tabi ki yapamazsın.
Of course not.
- Hayır, tabi ki de öldürmedim.
- No, of course not.
- Tabi ki de.
- Sure thing.
- Tabi ki hayır.
- Of course not.
- Önemli tabi ki.
- It's decided.
- Tabi ki.
Here, here, here.
- Tabi ki.
- Of course.
tabi ki yok 20
tabi ki öyle 33
tabi ki değil 21
tabi ki hayır 106
kirk 419
kırk 72
kira 164
king 176
kısa 87
kimi 527
tabi ki öyle 33
tabi ki değil 21
tabi ki hayır 106
kirk 419
kırk 72
kira 164
king 176
kısa 87
kimi 527