Tabii ki biliyorum translate English
489 parallel translation
Tabii ki biliyorum.
Well, certainly.
- Tabii ki biliyorum.
- Why, of course.
Tabii ki biliyorum.
Why, I ought to.
- Tabii ki biliyorum.
Well, of course I know.
Tabii ki biliyorum.
- Sure I know where youcan find her.
Tabii ki biliyorum!
Of course I know that!
Bunun yalan olduğunu biliyorsun. Tabii ki biliyorum.
Of course I do, and I told them so!
Tabii ki biliyorum Brad.
Sure, I know, Brad.
Tabii ki biliyorum onları.
Of course I know about them.
Tabii ki biliyorum, evladım.
Oh, of course I do, my dear.
Tabii ki biliyorum.
Of course I know that.
Tabii ki biliyorum!
Although I've never been there before.
Tabii ki biliyorum.
Of course I know.
- Tabii ki biliyorum.
– Of course I do.
Evet tabii ki biliyorum.
Yes, of course I do.
Tabii ki biliyorum.
Yes, sir, of course I have.
Tabii ki biliyorum, sen bir balıkçısın.
Excellent well, you're a fishmonger!
Tabii ki biliyorum.
I do, of course.
- Tabii ki biliyorum.
Of course, I know what it is.
Tabii ki biliyorum.
Sure, I do.
- Tabii ki biliyorum.
- I sure do.
Bu elbiseyi kimin verdiğini tabii ki biliyorum.
Of course I know who gave me this dress.
Tabii ki biliyorum.
Of course I do.
Tabii ki biliyorum.
Sure I know who he is.
Tabii ki, öyle olduğunu biliyorum.
Of course it does. I knew it would.
Tabii ki melekler aldı, bunu biliyorum.
- It is not possible.
Tabii ki, ne yapacakları konusunda sizin şu anda bildiğinizden fazlasını biliyorum. Sırtımı döndüğüm için beni bağışlayın.
Of course, as I know more about what they're going to do... than you do at the present, I hope you'll excuse my back.
Tabii ki biliyorum.
Sure, I know it.
- Tabii ki biliyorum.
- Of course I do.
- Tabii ki anlıyorum, her parçasını biliyorum.
- I sure do, I know every part. - You do?
Tabii ki moronun karısına ne dediğini biliyorum.
Certainly I know what the moron said to his wife.
- Tabii ki verirlerdi, biliyorum ama..
- Of course, we'd know.
Tabii ki Kroner deneylerini biliyorum.
Of course, I know the Kroner experiments.
- Tabii ki, biliyorum.
Of, course, of course, yes!
Tabii ki ne yaptığımı biliyorum.
Of course I know what I'm doing.
Kime baktığını biliyorum ama,... Zachary'i buradan götürdüler. Tabii ki peşindeki adamlarla çatışmadan,... teslim olmadı...
I know who you're looking for, but
Tabiî ki, bunu biliyorum.
Sure, I know that.
Ülkeniz İngiltere hakkında o kadar az şey biliyorum ki... tabii dünyanın en cesur milleti olduğunuz dışında. Böyle müttefiklerimiz olduğu için çok şanslıyız.
I know so little of your country of England except that you are the bravest nation in the world and that we are fortunate to have such allies.
Tabii ki, Profesyonel görünmek için, iki misli çabalıyorum. Benim için tek önemli olan, parçalamak ve kesmek... çünkü biliyorum ki, eğer diğer iki rahip rahatsızlığımdan kuşkulanırsa... ve ben herhangi bir şekilde, bu tekrarlanan, kokuşmuş işin... hiç bir iyi tarafı olmadını ima edersem... bir sonraki kurban ben olurum.
Of course, I redouble my efforts to look professional... cutting and snipping for all I'm worth... mainly because I know that if those two others so much as suspect my distress... and the implied doubt that this repetitive and smelly work... is doing any social good at all... then I'd be next over the stone.
Bizi Kuyutorman'ın ucuna götürüyorlar. Tabiî ki oradaki kayalara bırakıp, çarpmamız için. Biliyorum!
They're taking us to the edge of Mirkwood Forest to dash us against those rocks, I know it!
Gerçek bir şansımızın olmadığını biliyorum tabii ki, eğer şansımız olsaydı, her ne olacaktıysa.
and that "real life" is more important than loving. What does it matter? I know we don't really have a chance whatever might have become of us if we'd had the chance.
Evet, tabii ki kim olduğunu biliyorum, Rick Walker.
Hey. Of course I know who you are, Rick Walker.
Tabii ki, her şeyi biliyorum.
Of course. I knew everything.
Bunu biliyorum ve kendilerini sonrasında daha iyi öpmek için bize ihtiyaçları var, lafın gelişi tabii ki.
I know it and they always need us to kiss them better afterwards, in a matter of speaking of course.
- İngilizce biliyorum. Tabii ki anladım.
I speak English... she understands perfectly, your honor.
Tabii ki kapar, günde 10 sterlin alıyordur, ben sebebini biliyorum.
'Course he does. Probably on a tenner a day, and I know what for.
- Tabii ki yapmam gerekeni biliyorum.
- Of course I knew my ABCs.
Tabii, şimdi biliyorum ki, aybaşı öncesi sendromu yaşıyormuşum.
Of course, I know now I was suffering from premenstrual syndrome.
Tabii ki ne istediğini biliyorum.
- Of course I know what he wants. I've heard it a hundred times.
Tabii ki bunların mantıken yanlış olduğunu biliyorum.
Of course, intellectually, I know it's all wrong.
Tabii ki onu biliyorum.
Of course I know him.
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki var 74
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki hayır 476
tabii ki seviyorum 29
tabii ki öyle 97
tabii ki var 74
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18