Tabiî ki translate English
55,883 parallel translation
Ama tabii ki ben de...
And, of course, I'm...
Tabii ki bu kasetin güçsüz bir kanıt olduğunu biliyordum ama başlangıçtı.
On its own, I knew the tape would be somewhat flimsy, but it was a start.
Tabii ki.
Of course.
Evet, tabii ki.
Yes, of course.
Tabii ki...
Yeah, of course.
Tabii ki Bay McGill.
Oh, of course, Mr. mcgill.
Rahatsızlık yaşadığım doğrudur, tabii ki.
There was a degree of discomfort, that's true.
Tabii ki her zaman rahatsızlık duyuyorum.
There's always some discomfort, yes.
Tabii ki ama neden ben?
Sure, but why me?
İstemiyorum tabii ki ama dosyalama ve kahve getir götürü dışında ihtiyacım yok.
I don't want to, but... I don't need her for more than filing and getting coffee, and I can do that myself.
Tabii ki size hak veriyorum.
Well... that's... that's perfectly understandable.
Yapabilirsin tabii ki.
Sure you can.
- Tabii ki hayır.
Of course not.
Ben tabii ki hiçbir şey anlamıyorum ama istersen bakabilirsin.
I can't make heads or tails of it, but you are welcome to look.
- Tabii ki, sensin sonuçta.
Of course. It's you.
Tabii ki sorularınız olacak, bundan doğal bir şey yok.
You got some questions. It's only natural.
- Tabii, ama görünen o ki...
- Well, sure, but I gotta take...
Tabii ki gidebilirsin.
Sure, you can go.
Şunu bil ki, kabalık etmedim ama sert çıkıştım tabii.
I just want you to know, I was not unkind, though I was quite firm.
- Sette tabii ki. Neden?
It's on the set, of course.
Tabii ki çekebiliriz.
You're goddamn right we can.
- Tabii ki.
- Sure.
A, Şey, bu bir özür değil tabii ki.
It's, uh, it's no excuse.
Tabii ki
Of course.
Tabii ki. 8 buçuk dakika nasıl?
Of course. How's eight and a half minutes?
Tabii, neden geçirsin ki.
Yeah. Why not?
Yani emin olamayız tabii ki fakat son konuma ve hareketlerine bakarak, olma olasılığı yüksek.
I mean, I can't be sure, but based on his past location and movements, it's a high probability.
Tabii ki gülümserler.
Well, of course they're smiling.
- Tabii ki olmadı.
Sure as hell didn't.
- Tabii ki Bayan Davis.
Well, of course, Miss Davis.
Hayır, tanıştığımızı sanmıyorum Tabii ki hatırlıyorum.
Uh, no, I don't think we've met. Of course I remember them.
Tabii ki göndermeyi durdurdum.
Of course I intercepted them.
Tabii ki. Daha önce teklif etmediğim için kusura bakmayın.
I'm sorry I didn't offer sooner.
- Seninle konuşabilir miyim? - Tabii ki.
- Can I talk to you?
Tabii ki senin yanındayım.
Of course I'm with you.
Tabii ki evet.
Uh, yeah, of course.
Tabii ki hayır.
Of course not.
Tabii ki sana yardım ediyorum, baba.
Of course I'm helping you, Dad.
- Tabii ki.
- Yeah.
ve tabii ki bu hafta sonu okula dönüş yarı resmi dans şeyi var.
Oh, and of course there's the Back-to-School - semiformal dance this weekend. - Oh!
Tabii ki denemek isteyen herkese yer var, ama Betty'nin tabağında şu an çok yemek var Ve Vixen olmak tam zamanlı bir olaydır.
Of course, anyone's welcome to try out, but Betty's already got so much on her plate right now and being a Vixen is kind of a full-time thing.
Tabii ki seni seviyorum Betty.
Of course I love you, Betty.
Tabii ki yapacaktı, sen onun öğrencisisin.
Of course he would, you're his student.
Tabii ki de.
Of course.
Tabii ki biliyordun.
Of course you did.
Yani tabii ki.
I mean, of course.
Tabii ki değil.
Of course not.
Tabii ki bir Blossom çocuğunun Cooper kızı ile ilişkisini onaylamadılar.
Of course they didn't approve of a Blossom boy dating a Cooper girl.
- Evet, tabii ki.
Yeah, of course.
Tabii ki hatırlıyorum.
- Damn right I do.
Tabii ki.
Sure thing.