Tamamen doğru translate English
621 parallel translation
Hem tekneyle ilgili hikaye de tamamen doğru, anladın?
and that story about the boat's all true, see?
Evet, tamamen doğru.
Yes, it's quite true.
Babamın ölü bir adama hayat verdiği tamamen doğru.
That my father instilled life into a dead man is perfectly true.
- Tamamen doğru.
- Perfectly true.
Evet. Kemanların ses delikleri içinde çalışırken daima bir şeyler olmasını isterim. ve bunun tamamen doğru davranış biçimi olduğunu düşünürüm.
I've always wanted something for working through the sound holes of violins... and that seems to be exactly right.
İnsanlarının birisinin arkasından tamamen doğru olan şeyleri söylemeleri gerçekten çok korkunç.
It's monstrous the way people go about saying things behind one's back that are absolutely and entirely true.
- Tamamen doğru.
- Quite right.
Bu tamamen doğru değil.
Well, that's not entirely true.
Tamamen doğru.
Darn right.
Fakat herhalde kendisini patlatmayacak, tam... tamamen doğru, madam.
But surely he wouldn't blow himself up, just... Quite right, ma'am.
Tamamen doğru.
It's perfectly true.
Evet bu Clay, tamamen doğru.
- It's Clay all right, there's no mistaking that.
Bu tamamen doğru olamaz.
That cannot be quite true.
Demek beni çizgilerin ve renklerin bir karışımı olarak gören bir ressama poz vermem edepsizlik, ama senin beni öpüp koklaman ve beni süzerek bir saat boyunca yanımda yatman tamamen doğru.
It's indecent for me to pose for an artist who sees me as an arrangement of lines and color but it's perfectly ok for you to kiss me all over and lay for an hour just looking at me.
- Belki, fakat sen hiç düşünmüyorsun..... ki bu tamamen doğru, çünkü eğer konuşurken çok içersen, biz yapmak için başka şeyler bulacağız.
- Maybe, but you don't make any sense at all. Which is all right, because if you're too drunk to talk, we'll find something else to do.
Ama ben şimdi tamamen doğru biriyim.
But now I'm all straightened out.
- Gitmelerini söyledim ama gitmiyorlar. - Tamamen doğru değil.
_ That's not strictly true.
Tamamen doğru.
Just about.
Tamamen doğru olarak güncellenir.
It is up-to-date, totally accurate.
Şöhretinizin tamamen doğru olup olmadığını merak ediyorum.
I wonder if your reputation is altogether true.
- Hayır, tamamen doğru.
- No, the whole truth.
Bu tamamen doğru değil, Cable.
That's not exactly true, Cable.
Bu tamamen doğru.
That's exactly right
Tamamen doğru, bayım.
I-It's the honest truth, mister.
Ama Julia'yla ilgili hatırladıklarımın tamamen doğru olduğuna inanıyorum.
But I trust absolutely what I remember about Julia.
Fikriniz tamamen doğru olmayabilir.
His theory could be totally incorrect.
Tamamen doğru değil!
Not entirely true!
- Tamamen doğru.
- Absolutely correct.
Tamamen doğru.
True, on the whole.
Bu tamamen doğru değil.
that's not really fair.
Önce doğru gitmiyordu, şimdi de tamamen gitmiş.
It wasn't going, and now it's gone.
Doğru anladıysam bana ahlakı tamamen bozulmuş, şeytani bir yaratık olduğumu diyorsun.
If I'm hearing you correctly, you're basically calling me a morally bankrupt, evil being.
Doğru ya, tamamen unutmuşum.
That's right, I forgot.
Hapishaneye doğru giderken onunla karşılaştık, tamamen yıkılmış bir haldeydi.
We were on our way to the prison when he broke down completely.
Bu doğru size tamamen güveniyorum.
It's true, you have my complete trust.
Tamamen emin olmak için birde Hakone geçidine doğru gidelim.
Just to be sure, let's go as far as Hakone Pass.
Bir 5 derece daha... ve Hayfa limanı tamamen sular altında! Bu doğru.
Another 5 degrees and our harbor is completely underwater!
- Tamamen içine doğru çekiliyoruz.
We're being drawn right into it.
- Tamamen doğru.
- Quite correct, captain.
Tamamen haklısınız, doğru.
You're damn right, it's right.
Tamamen haklısınız, doğru.
You're damn right that's right.
- Bu tamamen bir tesadüf olamlı, doğru mu?
That's quite a coincidence, isn't it?
Tamamen böyle denir, doğru.
That's what we say, all right.
Bu kurumun bir üyesi olarak... ben, tabii ki nihai kararın doğru olacağına tamamen inanıyorum.
Being a member of that body... I, of course, have complete faith in the wisdom of their eventual decision.
Doğru ya, tamamen aklımdan çıkmış
Oh, I had totally forgotten about this date
Evet tamamen doğru.
All I remember is the waiting. " It's so true!
- Ne? - Tamamen umutsuz. - Doğru.
- Completely hopeless.
Eğer bu sistem tasarladığım gibi çalışırsa... tamamen düz bir şekilde düşüp duracak ve sağa doğru yarım dönüş yapacaksınız.
If this thing works the way I designed it... you should fall absolutely straight, stop, and make a half-turn to the right.
Bu yaptığın tamamen yersizdi, ve doğru değildi.
You know, that was completely unnecessary and not right.
Şu anda tamamen donmuş olmaları lazım ve bizdede doğru aletler yok
They'll all be frozen solid and we don't have the right tools.
Şey, gözlerinin tamamen yuvalarından söküldüğü doğru mu?
Um, is it true that his eyeballs was all sucked out of his sockets and everything?
doğru 10892
dogru 95
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
dogru 95
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğru bildin 42
doğruymuş 64
doğru mu söylüyorsun 24
doğru söylüyor 187
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğru değil 421
doğruyu söyle 121
doğru diyorsun 34
doğruyu söylemek gerekirse 116
doğru değil mi 315
doğrusu bu 47
doğru söylüyor 187
doğru mu anladım 18
doğru söylüyorum 192
doğru değil 421
doğruyu söyle 121
doğru diyorsun 34
doğruyu söylemek gerekirse 116
doğru değil mi 315
doğrusu bu 47