English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ U ] / Umut yok

Umut yok translate English

601 parallel translation
Hiç umut yok.
It's a hopeless fight.
Artık umut yok.
There's no hope now.
Tıpkı şuan Pres'in yapmaya çalıştığı gibi, ki hiç umut yok.
Just the same as Pres is trying to do right now, and with no better luck.
- Hiç umut yok mu?
- There's no hope?
Hiç umut yok.
There is no hope.
Umut yok...
No hope...
Hiç umut yok.
Pas d'espoir.
Onlardan yakayı kurtarana dek senin için umut yok.
Until you break free of that, there's no hope for you.
Hiç umut yok.
No hope
Hiç umut yok, hem de hiç.
There's no hope, no hope at all.
Hiçbir umut yok.
There's no hope.
Hiç umut yok.
Hopeless.
Aynı yalnızlık, aynı sessizlik. Ama şimdi, yıkılan engellerin içinde hiç umut yok.
The same solitude, same silence, but this time, no hope in breaking through the obstacle.
Umut yok, efendim.
No luck, sir.
- Hiç umut yok, hanımım.
- Hopeless, my lady. Completely hopeless.
Umut yok.
No luck.
Bakın, eğer kendisini böyle bir denize atabilirse gerçekten umut yok demektir.
Listen, if she would throw herself in an ocean like that... there's really no hope.
Umut yok.
No luck, General.
Tümüne baktım, hiç umut yok.
- I've tried'em! Not a hope.
Hiç umut yok
Will know there just ain't any hope
- Hiç umut yok.
- No hope at all.
Artık onun için hiçbir umut yok, Travis.
There's no hope for him now, Travis.
- Umut yok, değil mi?
- No good, huh?
"Umut yok, ışık yok, ateş yok."
No hopes, no light, no fire,
Yahudi kardeşlerim artık bizim için bir umut yok.
My Jewish brothers... there's no hope for us now.
Zerre kadar umut yok. Yeniden evlenmeye hiç niyetli değil.
She has no will to marry again.
Hiç umut yok.
there's no spark.
Umut yok, pes ediyorum.
There is no hope, I give up.
Umut yok mu?
No dice?
- Bay Hartmann, ben... - Göründüğü gibi, hiç umut yok.
Mr. Hartmann, I really don't think, that it is so hopeless as it looks?
Onlar için umut yok peder.
There's no hope for them, Father.
- Hiç umut yok.
- There isn't.
Bu evde hiç umut yok.
It's hopeless here.
- Hiç umut yok.
- It's hopeless.
Dışardan umut yok.
No help out there.
Hiç umut yok.
It's hopeless.
Hiç umut yok!
Oh, it's hopeless!
- O zaman hiç umut yok.
- There's no hope, then.
Yani hiçbir umut ışığı yok.
I don't see any possibilities between those two.
Yok. Bay Cobb, onun için bir umut göremiyorum?
Mr. Cobb, isn't there some ray of hope left for him?
Hiç umut yok.
It's just hopeless.
Hiçbir umut ışığı yok.
There's no hope.
Kötü bir niyetim yok ama daha iyiye gitmek adına hiçbir umut olmaksızın dilenciler gibi yaşamak için gelmedik buraya!
I mean no harm. We weren't born just to lead a miserable life... with no hope of anything better... but to be masters of our own lives!
Bir süreliğine kurtları kapıdan uzak tuttuk ama şimdi hiç umut yok! Döktüğümüz tere mi?
We sweated blood for those barrels!
- Hiç umut yok mu?
- Isn't there any hope?
"Ah, leylakların büyülü mevsimi... Hele beyaz olanları yok mu, eskisi gibi umut kokan, gençlik kokan, aşk kokan."
"Oh, season of lilacs... the white ones above all, that whisper and smell as before of youth, of hope and of love."
Umut mu yok?
No hope for any?
Bunu umut ettiğim falan yok...
I don't hope for it...
Umut ettiğim başka hiçbir şey yok.
There's nothing else I can hope for.
İdealler, umut, her şey yok edilirken bizler bazı ideallere tutunmaya çalışıyoruz.
We're trying to hold on to some kind of ideals when everything - Ideals, hope, everything is being destroyed.
Biz hep onu değiştirmenin bir yolunu bulmayı ve onu yeniden karşı konulmaz yapmayı umut ettik. Yani onu yok etmek yerine, beş tane mikro-devre anahtar çıkardık.
We always hoped to find a way of modifying it and making it again irresistible, so instead of destroying it we removed the five key micro-circuits.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]