Utandın mı translate English
599 parallel translation
Ne oldu Ricky? Utandın mı? Dostum.
What's the matter, Ricky, old boy, you bashful?
Utandın mı?
Ashamed?
- Utandın mı?
You're ashamed?
Utandın mı?
Are you blushing?
Utandın mı?
Embarrassed?
- Hey, yoksa utandın mı Harry?
- Well, do we embarrass you, Harry?
Utandın mı? Ben erkek değilim.
You're embarrassed?
Yoksa utandın mı?
Or are you ashamed?
Utandın mı?
You're not dare?
Utandın mı?
Embarrassed!
Utandın mı?
You were shy?
Araba, asansör, yatak odası ve arabadan sonra utandın mı?
After the car, elevator, bedroom, and top of the refrigerator, you were shy?
Utandın mı?
Are you embarrassed?
Siz dediniz ya, bakın utandım şimdi.
Now that you call my attention to it, I guess I am.
Ağ kullanarak işin keyfini kaçırdığın için beni utandırdın.
But I'm ashamed of you, spoiling his sport with a net.
Kendimi birinci sınıf bir budala durumuna düşürüp seni çok utandırmış olmalıyım.
Besides making a blue-ribbon sap of myself today, I must have embarrassed you terribly.
Utandığının ve muhabbet kuramadığının farkındayım.
You know how they're doing it now, you know, over the ears and everything...
Elbette, sizi utandırmak aklımın ucundan bile geçmez.
Naturally, I wouldn't dream of embarrassing you.
Dostlarımın önünde utandırılmaktan hiç hoşlanmam.
I don't enjoy being embarrassed in front of my friends.
Yeterince utandırmadın mı?
Haven't you shamed me enough? Maria.
Beni utandırdınız.
I'm so ashamed, I'm so ashamed
onu pantolonuna yakaladığınızda çok utandım.
Yeah, she got real embarrassed when you caught her in her pants.
Sirk garibesi gibi hileyle akıllarını çelmekten utandım.
Ashamed of conjuring up tricks, like a circus freak.
Eğer oraya gidip onların icabına baksaydım, Şerifimizi utandırmış olurdum.
If I went down and took care of those two, I'd be showing up our sheriff.
Mahkemenin sayın üyeleri, insan olduğumdan utandığım... zamanlar olmuştur ve bu da onlardan biri.
Gentlemen of the court, there are times when I'm ashamed... to be a member of the human race, and this is one such occasion.
Seni ve beni utandırmasını önlemeye çalıştım.
I tried to stop him disgracing you and me.
Eminim beni utandıracak bir şey yapmazsın.
I'm certain you wouldn't do anything to embarrass me.
Bak, yabancıların önünde insanları sürekli utandırır mısın?
Look, do you always go around embarrassing people in front of strangers?
O belki benim neredeyse onu utandırdığım şeylerin bazılarını yapacak.
Maybe that'll make up some for the way I almost disgraced it.
Bizi utandırmayacaklarını umalım.
Let's hope they won't disgrace us.
Ve her yıl maaşımı artırarak beni daha da utandırdın.
And every year you further humiliate me by raising my salary.
Arkadaşlarımın görmesinden utandığım için onu tuvalet zeminine serdim. Paçavra bu.
- Where do you think the rug is?
Götürüp arkadaşımın satın aldığı dükkana geri verebilirim. Ancak nereden aldığını sormaya utandım.
I would've returned it to the store my friend bought it, only I was embarrassed to ask him where.
Duygulandım, ama lütfen beni utandırmayın.
I am moved, and please, do not bring any shame on me.
Yapabileceğinizin en iyisini yapın, bizi utandırmayın, sonra bize'Bunları nereden seçtiniz'demesinler... Anladınız mı?
You must show all you can so that we're not ashamed of you, so that they will not tell us that we chose some... well, you understand?
Diktatörce yönetilen bir ülkeye gitmeye utandınız mı?
Were you ashamed of going to a dictatorial state?
Utandığım her şeyin tam aksini yapacaktın sen.
You were going to... make up for every lousy thing I was ashamed of.
Altın buzağıyı tepen tırnağa utandırmak mı istiyorsunuz?
♪ You want to embrace the golden calf ♪ Ankle and thigh and upper half?
Umarım elimi sıkmayı reddederek beni utandırmazsın.
I sure hope you won't shame me by refusing to take it.
Utandığım için kitabınızı aldım.
I was embarrassed, so I took your book.
Çok teşekkürler Mösyö Morane. Beni utandırdınız.
Thank you, M. Morane... but you embarrass me.
- Adından mı utandın?
- Ashamed of it?
Eğer beni bir daha böyle utandırırsan, elime bir balta alırım ve bir daha fermuarını asla ama asla açamazsın.
If you ever embarrass me like that again... I'm gonna get an axe... and you're never gonna have to open your fly again.
Yani neredeyse beni öyle olmadığım için utandıracaksınız.
I mean, you make me ashamed I didn't show more initiative.
Cesursun, ama bugün bağışlamayacağım böylece babanın ahlaksızlığını... ve beni utandırışının cezasını sen çekeceksin!
If you must seek revenge... I am willing to take up the responsibility. You have guts, I'll not spare you today so you'll always remember the shame Sing Song inflicted on me these years.
Onu yeterince utandırmadın mı?
Haven't you shamed him enough?
Herhalde bu herife senin kuyruğunu nasıl yaladığımı söylemeye utandın.
I guess you're too shy to tell this guy how I used to wax your tail.
Tanrı'nın beni erkek olarak yaratmasından utandım.
I'm ashamed God made me a man.
Bak, seni dansta utandırdıysam gerçekten çok üzgünüm ama seni oradan çıkarmanın başka yolunu bırakmadın bana.
Look, I'm sorry if I embarrassed you back at the dance. It was the only way to get you out of there.
Ben kızdım, karım utandı, çocukların kafası karıştı.
I get pissed off, my wife gets embarrassed, the kids are confused.
Sammy, orada yeniden atış yaptığını görmek herkesten çok beni heyecanlandırdı ama Babette'in kulağına attığında ben bile biraz utandım çünkü çok yakın duruyordu.
Sammy I was more thrilled than anybody to see you out there flinging it again, but even I was a little embarrassed when you put one in Babette's ear cos she was crowding the plate.