Uyum translate English
5,096 parallel translation
Belki de ikimiz biraz uyum konusunda çalışmalıyız.
Maybe me and you could, work on a little harmony together.
- Hâlâ zaman zaman uyum çalışması yapıyoruz.
I'll still harmonize with her from time to time.
Bilinmeyene uyum sağlayıp ortadan kaybolabiliriz...
We may adapt us into the unknown, , and disappear,
Bilinmeyene uyum sağlayıp gözden ırak yaşayıp gideceğiz.
We may adapt us into the unknown, , and disappear, , from the living sight,
Uyum % 80 den fazla ise, büyük ihtimal aradığımız kişidir.
A match of 80 % or above means it's very likely to be the same person.
Zaten alkol, bir kadının hassas bünyesine uyum sağlamaz.
Alcohol doesn't harmonize well with a woman's frail constitution, anyway.
Beni buraya koyup, uyum sağlamamı bekliyorsun.
You put me in here and expect me to get along.
Bu kültüre uyum sağlasaydın Kai senin hayatının her yönüyle uğraşmak zorunda kalmazdı.
If you had adapted to this culture, Kai wouldn't have had to look after every facet of your life.
Belki tekrardan ilaçlara uyum gösterebilecek misin ona bakalım.
Maybe we should try adjusting your medication again.
Beyinlerinin farklı bölgelerinde hatıralar ve duygular onunla uyum sağlar.
The many different parts of Their brain, and the memories And emotions which go with it.
Dünya uyum içindedir. Ve mükemmel bir anlığına, tamamen canlı hissedersin.
The world is in sync, and for one perfect moment you feel totally alive.
Bence çok kolay uyum sağlayacaksın.
I'm sure you'll fit right in.
Yeni katılanlardan da almam emredildi. Bu şu anlama geliyor. Birlik yapısına uyum sağlaman için 12 ayın var.
My orders were to have some probationers, which basically means, you have 12 months to fit inside the regiment, if you don't, it's goodbye.
Uyum sağlamaya ve öğrenmeye hazırsan başka bir şeye dönüşebilirsin.
If you're prepared to adapt and learn, you can transform.
Şunu da unutma, ortama uyum sağlamaya çalış.
And remember, try to blend in.
Bilemiyorum, yani bazen yaratıcı tipler her zaman geleneksel insanlar ile çok uyum sağlayamayabilirler.
Sometimes just really super creative types don't really mesh that well with people who are more, you know, traditional.
Sanırım sivil yaşama uyum sağlamak için oldukça kötü bir iş yapıyordum.
I guess I was doing a pretty lousy job of adjusting to civilian life.
Şehir hayatına uyum sağlayan insan kategorisini bir kenara atıp yerine golf kulübü üyeliklerini ve ve deri cüzdanları koydu.
It sucked up our street smarts, and it replaced them with... with country-club memberships and... and leather wallpaper.
Şartlara uyum sağlıyorum.
Adapt to circumstances.
Bakalım şartlara uyum sağlamış mı.
Let's see him adapt to those circumstances.
Hayvanlar, yeni sorunlara çabuk uyum sağlarlar Bayan Carver.
Well, animals adapt very well to new challenges, Mrs. Carver.
Tehlikeli bir zamanda olduğumuzu ve uyum sağlamak zorunda olduğumuzu anlamalısın.
You have to realize that these are dangerous times, and we have to adapt.
Uyum sağlamamız gerek.
We'll have to adapt.
Kızların uyum sağlayacak.
Your daughters will adapt.
Uyum içinde bir dünya.
A world of harmony. Harmony.
Herşey bir diğeriyle uyum sağlar, ve kimse zarar görmez.
Everything fits with everything else, and nobody ever gets hurt.
Evet ama... uyum sağlama.
Yeah, but... orientation.
Sonra batıdan dışarıya gittim ve bulunduğum yere uyum sağladığım.
So I went out west where I just blended in.
Mansur, burada yaşayabilmek için uyum sağlamamız gerekecek.
Mansur, to survive here, we're going to need to adapt.
Dikkatli ol, onlarla uyum içerisinde görünmüyorsun.
Be careful, you are not seen in sympathy with them.
Nadiren biriyle uyum içerinde olmakla suçlanırım.
I am rarely accused of being in sympathy with anyone.
Hayatta kalmak için daha iyi uyum sağlamış olan canlılar ortam tarafından doğal biçimde seçilir.
It naturally selects the living things that are better suited to survive.
Onların yerini, buzların çözüldüğü ortama daha iyi uyum sağlayan kahverengi ayılar alır.
They'll be replaced by brown bears, better adapted to the now defrosted environment.
Evrim, kör olmasından dolayı yıkıcı olaylar karşısında öngörüde bulunamaz, uyum sağlayamaz.
Because evolution is blind, it cannot anticipate or adapt to catastrophic events.
Bu yüz ve bu beden nasıl olur da fani ve latif kimselerin arasına kolaylıkla uyum sağlayabilirdi ki?
How could this face, this form, fit with ease amongst the mortal and the beautiful?
Bazıları onlara, diğerlerine nazaran daha fazla uyum sağlıyor.
Some might be more attuned to them than others.
İki dünyaya da uyum sağlayamazlar.
They don't fit in either world.
Kafatasının ön kısmı, büyüyen frontal kortekse rahatça uyum sağlayabiliyor mu?
Is the fore portion of the cranium adapting well to the enlarging frontal cortex?
Winston kaçıp duruyor ama diğerleri uyum sağlıyor.
Winston keeps running away, but the others are adjusting.
Merkür ve Mars karesine sahipsin, bu da oldukça zorlayıcı bir uyum.
You have a Mercury trine Mars, which is a really compelling dynamic.
- Evet, sen çok iyi uyum sağlıyorsun.
- That's not gonna happen. - Right,'cause you'll blend in so well.
Sorun teşkil etmez. Uyum sağlarım.
Doesn't bother me.
İyi uyum sağladı.
He fits in fine.
Ve bu derinlemesine zaman hissi, geçmiş zaman hissi kim olduğun hissini ve buna nasıl uyum sağlayacağının bilgisini verir.
And it's that sense of deep time, real deep time, that gives you a sense of who you are and how you fit into the scheme of things.
Nihayet uyum sağlama evinden sadece işe gidebileceğim evime dönmüştüm. Her sabah işe gidiyordum ve geceleri eve geri dönüyordum ve hepsi bu.
Eventually I'm released from the halfway house to home confinement, where I can only go from home to work, so I get to walk across the alley every morning and across the alley back home at night, and that's it.
- İçin rahat olsun sevgili dostum yeni bir bedene uyum sağlayacak olan tek kişi sen değilsin.
Rest assured, my friend, You're not the only one who has to adjust to life In a new body.
Çok az seçenek, gelecek için küçücük bir umut, içlerinden akan ilaçları kontrol dahi edememek, akıllarının uyum sağlayamaması sürpriz mi?
With few choices, Little hope for the future, No control over the
Küreselleşme uyum gerektirir.
You'll adapt!
Uyum sağlamayanlar hakkında ne dediklerini bilirsin.
I'm adaptable. You know what they say about those who fail to adapt.
Yeni hayatıma uyum sağlamamda yardım etmeye mi?
Help me adjust to my new life?
"İyi uyum sağladı" mı?
"fits in fine?" yeah!