Yeter ki translate English
2,091 parallel translation
Bana yeter ki ne bulabilirseniz bulun.
Just get me anything you can.
Sen yeter ki veriyi bul, Yassir.
( man ) Just get me that intel, Yassir.
Kaç insanın Los Angeles'ta yaşamaya gücü yeter ki?
How can people afford to live In los angeles?
Yeter ki sen elinden gelenin en iyisini yap.
As long as you've done your best.
Bir bütçesi vardı, asla yeterli olmuyordu ama nasıl harcadığıyla da ilgilenmiyorlardı. Yeter ki denetimi geçsinler.
He had a budget, it was never enough, but they didn't care how he spent it, as long as they passed inspection.
yeter ki anlatmayı bırak.
Just stop talking.
Her şey bağışlanıyor, yeter ki günah çıkartmaya gidelim.
And as long as you go to confession, it's forgiven.
Yeter ki o iyi olsun.
But she should be cured.
Yeter ki sen de zorluk çıkarma.
And don't add to the problem.
Yeter ki istediğiniz dondurma olsun, ben öderim.
As long as they ´ re icy icicle, I ´ m buying!
Yemin ediyorum yapacağım, hayatımın sonuna kadar çalışmam gerekse bile, yeter ki beni bırakın.
I swear I will, if I have to work the rest of the days of my life, if you just let me go.
Yeter ki beni bırakın.
If you just let me go.
Yeter ki, daha fazla incitmeyin.
Don't hurt me anymore.
Yeter ki sen benim ol, başka şeylerin hiç önemi yok.
As long as I have you... nothing else matters.
Nerede olacağımızın hiçbir önemi yok. Yeter ki birlikte olalım.
It won't matter where we are, as long as we're together.
Yeter ki birini seçmek isteyeyim.
I only need to pick one.
Ne tarafa gittiğiniz önemli değil. Yeter ki diğer takımın beklediği yön olmasın.
I don't care which way you going, just so long as it's not the way the other team expecting.
Sen yeter ki bana tutun.
Just hold on to me.
Herhangi bir yer olabilir ama yeter ki gidelim.
Somewhere new... just let's go.
Sana yardım edeceğim, yeter ki ona zarar verme.
I'm gonna help you, just don't hurt him.
Yeter ki nasıl yapacağımı söyle.
You'll teach me how.
Yeter ki içecek bir şey ver...
Just give me something to drink...
Ne istersen, yeter ki terk etme beni.
Whatever you want, but don't leave me.
Her şeyi. Yeter ki prezervatif kullanılsın.
verything, as long as it's with a condom.
Karının 18 ya da 80 yaşında olması umurumda değil yeter ki mutlu olacağına söz ver ve sızlanmayı kes.
I don't care if your wife is 18 or 80... if only you promise to be happy and stop this bloody moaning.
- Yeter ki konuşma.
- Just... Don't talk.
Takılalım bakalım. Yeter ki giyinik kalın.
I don't care what happens.Just keep your clothes on.
Televizyonların nasıl geldiği umurunda değil. Yeter ki oraya ulaşsın.
He doesn't care how the TVs get there, as long as they get there.
Evet, evet, tamam. Yeter ki birbirimizi anlayalım.
Yeah, yeah, all right, but just so we're on the same page,
Yeter ki gel.
just come over.
Yeter ki ona nasıl ulaşabileceğimizi...
If we could just figure out
Orada takılmaya devam et yeter ki.
You just- - you just got to hang in there.
Beni vurmayın yeter ki.
Just don't shoot me.
Sen yeter ki kararından emin ol yeğenim.
Just be sure of your decision.
- Yeter ki yaşasın.
- i'll be providing food... if only he survive!
Bana istediğinizi yapabilirsiniz umrumda değil, yeter ki onu çıkarın!
You can do anything to me, I don't care, just get her out of there!
İstediğin zaman gel, yeter ki şu işi bitir.
Come whenever, just finish it yourself.
Yeter ki seç.
Just, choose already.
Yeter ki, bir rehberi olsun ve ben o işi yapabilirim.
He just needs a guide ; and I'm there for that.
Fark etmez, yeter ki yoluma çıkmasınlar.
I don't care, just as long as they keep out of my way.
Fernando, yeter ki söyle hemen kızının üniversite masrafı karşılanır.
Fernando, just say the word and your little girl's college education is paid for.
Merak etme sen yeter ki, biraz yanacak yavrum.
- No problem. A little patience here, please.
Tabii ki, ne de olsa paran yeter.
Yeah, well, you can afford it.
Yeter ki mutfağımdan çık.
Just get out of my kitchen.
Yeter ki Lindsey'e yakın olmasın.
- it's not Lindsey-adjacent.
Bu arada, kimse Tracey gibi olmanı istemiyor ki kendin ol yeter.
Oh, and by the way, no one wants you to be like Tracey. Just be yourself.
Eminim ki yeter.
I'm sure it would.
Gerçek şu ki- - Yeter!
The truth is- - Stop!
- Yeter, tamam mı? - Neden ki?
- Stop, all right?
En az 50 panellik yerin var ki güneşli bir Pasadena gününde saatte 50 kilovat enerji üretmeye yeter herhalde.
And you've got space for at least 50 panels, which is enough probably to generate 50 kilowatt-hours on a good sunny Pasadena day.
Dedi ki, "Bir sözün yeter."
Told me,'Just say the word.'