Yolu yok translate English
4,846 parallel translation
Ve mantıklı bir şekle sokup size anlatmamın hiçbir yolu yok ama birisi sizi ve oğlunuzu öldürmeye çalışıyor.
I know how this is sounds, and there's no way that I could possibly explain it that will make any sense, but someone's trying to kill you and your son.
- Başka yolu yok.
- There is no other way.
Rahmindeki canavarı kurtarmanın bir yolu yok.
There is no saving that atrocity festering in your womb.
- Başka bir yolu yok!
There is no other way!
Bunu kişisel yapmamanın bir yolu yok!
There's no way not to make that personal!
Başka yolu yok.
There's no way.
Bir hapishaneye gitmemin hiçbir yolu yok.
There's no way I'm going into a prison.
Lonetree'nin muhbir dosyalarına ya da diğer güvenli materyallere ulaşabilmesinin yolu yok.
There's no way Lonetree could have gotten access to any asset files or other secure material.
Bir yolu yok.
The banks are closed. There-there's no way.
Başka bir yolu yok.
This is the only way this is gonna work.
Peki ilaç olmadan tedavi etmenin bir yolu yok mu?
And there's no other way to treat it without medication?
Maalesef, hangi odada tuttuklarını bilmenin bir yolu yok.
Sadly, there's no way to know which room they'll hold our item.
Bunu anlatmanın başka bir yolu yok!
There's no other way to say that!
Bilmenin hiçbir yolu yok onun hizmetçisi olmadığın sürece oda benim hizmetçime söyledi... ve evet, onun hizmetçisi yasal, yani bu yönden bakmaya uğraşma.
You wouldn't have any way of knowing unless you know his housekeeper who told my housekeeper... and yes, his housekeeper is legal, so don't bother starting with that angle.
Bunun başka bir yolu yok.
There is no other way.
Başka yolu yok, oğlum.
No other way, my son.
Bir tekneyi bu şekilde çıkarmanın bir yolu yok.
There is no way I would ever go out in a boat like this.
Başka bir yolu yok, Dr. Saroyan.
We have no other way,
Bunun başka bir yolu yok.
There's no other way.
Eğer Gemini kaçarsa, alıcıya bunu haber verme yolu yok.
If Gemini pulls out, he has no way to tell his buyer.
Daha zevkli bir yolu yok ki ama.
But there would be no cuter way to go.
Buradan bir çıkış yolu yok.
There's no way around.
- Başka çıkar yolu yok.
There's no other choice.
Pekâlâ... Bak, bunu söylemenin kibar bir yolu yok.
All right, look, there's no gentle way to put this.
Şu anda seninle aynı seviyedeki oturduğum yerden bahçedeki su oluğunu görebilmenin hiçbir yolu yok.
Well, from where I'm sitting, which is the level at which you sit, there is no way that you could see the water trough across the yard.
Başka bir yolu yok mu?
And there's no other way?
Dinlemenin bir yolu yok mu?
There's no way to hear it?
Dışarı çıkmanın bir yolu yok.
There's no way out.
Yolu yok
There's no way
Yolu yok.
There's no way.
O kurşunları kanıtlamak yolu yok Silahım geldi.
There's no way he can prove those bullets came from my gun.
Felç olmasının kesin sebebini ispatlamamızın bir yolu yok. Çavuş Linn'in yaraları, balistik mankeninin yaralarıyla eşleşiyor.
While there's no way to prove what ultimately caused his paralysis, Sergeant Linn's wounds match those on the ballistic dummy.
Çünkü bana sihirle ilgili bildiğim her şeyi öğreten adam onun benden güçlü olduğunu düşünüyorsa o zaman bu savaşı kazanmamın bir yolu yok.
Because if the man who taught me everything I know about magic thinks she is stronger than I am then there is no way I can win this fight.
Kasabadan çıkmanın hiçbir yolu yok.
There's no way out of town.
Bu bileklik olmadan da onu bulmamızın hiçbir yolu yok.
Without his ankle bracelet, and there's no way to track him.
Bunu bilmenin bir yolu yok.
There is no way of knowing that.
Bo'nun yerini bulmalarının bir yolu yok mu?
There's no way they can locate Bo?
Kadınların kimi seçtiğini anlamanın hiçbir yolu yok.
There's no way to tell who women prefer.
Ne gördüğünü hiçbir zaman gerçekten bilmemizin yolu yok. Gördükleri ölümümüze yol açabilir.
We will never truly know what he saw, and what he saw could get us all killed.
Bu şekilde yaşamanın hiçbir yolu yok.
This is no way to live.
Hel kapısını kapatmanın tek bir yolu var ve bunun mit laflarıyla falan bir alakası yok.
There's only one way to close the gates of Hel, and it's not going to involve a mythical talking mace.
Sistemi kapatıp, dışarıdaki Morty'leri kurtarmanın bir yolu var mı? - Hiçbir anlamı yok.
Is there any way we could shut down that grid and rescue all those Mortys outside?
- Oyuk uçlu 9 milimetrelik silahla vurulduktan sonra etrafta dolanmasının başka yolu yok da ondan. - Nereden biliyorsun?
How do you know?
- Kasayı ele geçirmenin bir yolu var mı? - Hayattayken yok.
- Any way to hit the vault?
Hangi yolu? Hiçbir fikrim yok.
What trail?
Artık orta yolu bulmak yok.
There's no middle ground anymore.
- Bitirecek Gilfoyle, başka yolu yok.
He'll finish, Gilfoyle, he has to.
Tümör yok, ve küçük radyoaktif vardır tohumlar... ( Nefes alıp derin ) tür aşağı döşeme gibi ekmek kırıntısı bir yolu.
There is the tumor, and there are the tiny radioactive seeds... ( exhales deeply ) kind of like laying down a path of bread crumbs.
Çıkış yolu yok. Dışarı çıkamayız.
Yeah, but-but they can't get in, either.
Türümün yok olmasını engellemenin tek yolu babamı bulmak.
The only way to keep my species from going extinct is to find my father.
Türümü yok olmaktan kurtarmanın tek yolu babamı bulmak.
The only way to keep my species from going extinct is to find my father.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65