Zararı yok translate English
1,484 parallel translation
Dediğim gibi, insanoğluna kesinlikle hiç bir zararı yok.
Now, as I said, they are totally harmless to human beings.
zararı yok... canını sıkma.
No harm... No foul.
Gücümüzü sonraya saklamanın bir zararı yok.
Never hurts to have muscle on deck.
Kimseye zararı yok.
It doesn't hurt anybody.
Bunun kimseye bir zararı yok.
No one is being hurt here.
Sana zararı yok.
He means you no harm.
Zararı yok, büyüdüğünde... gönlümü almasına izin vereceğim.
That is ok, when he is older I will let him make it up to me.
Bir zararı yok bayan.
No harm done, ma'am.
Zararı yok herhalde.
No harm in it, I suppose.
Durduğu yerde kimseye bir zararı yok.
It's not hurting anyone just standing there.
Kimseye bir zararı yok Frankie.
He ain't hurting nothing, Frankie.
Bir kez daha denemenin, kimseye zararı yok.
It won't hurt to go though
Bunun kimseye zararı yok.
Look, it's no harm no foul all right? You know, I mean...
Kimseye bir zararı yok. Bir kural bu.
It's not hurting anybody.
İlgisi olmayanlara zarar vermeye niyetimiz yok.
We got no intention of harming bystanders.
- Zararı yok.
- No harm done.
Eyalet sizi yok etmeyecek hiç bir şekilde fiziksel zarar vermeyecek.
The state will not hurt, destroy, nor harm you physically in any way.
Bize zarar vermeden kampanya için yapabileceği bir şeyler yok mu?
Isn't there something he can do for the campaign where he can't hurt us?
Zarar yok.
No damage.
Hedeflenmiş özel mülklere zarar verme ya da hedeflenmiş mülkleri yok etme gereklidir.
Targeted property damage or property destruction is necessary.
El Chupacabra'dan bahsetmeye gerek bile yok bunu yaparsak Veracruz'daki çoğu kişiye zarar vermiş oluruz.
El Chupacabra could ruin our livelihood... not to mention everyone else's in Veracruz.
Bir şey yok. Sana zarar vermeyeceğim.
I'm not gonna hurt you, okay.
Zarar verici, yok edici.
William the Bloody. Scourge and destroyer.
- Kağıda zarar vermeden suyu yok etmek için en iyi yol budur. - Dondurarak kurutuyoruz.
Freeze-drying.
- Hayır, Zahn ona zarar yok, lütfen.
- No, don't hurt her, Zahn, please.
Sorun yok. Zarar verecek biri değil. İçeri girin memur bey.
It's all right, she's pretty harmless, I think, but come on in, Officer.
Bir zararı yok.
Ever hear of truth-telling?
Scorpius herhangi bir şekilde zarar görürse... Leviathan yok edilir.
If Scorpius is harmed in any way... the Leviathan will be destroyed.
Bana zarar vermenize gerek yok.
You don't have to harm me.
Ayaklanarak, yağmalayarak, yok ederek, toplumumuza verdiğimiz zarar Katil Loewen'in verdiğinden daha fazla.
By rioting, by looting, by destroying, we are doing more to damage our community than that murderer Loewen has.
Sütyende de zarar yok ama kopçası kayıp.
Bra's not damaged either. But the clasp is missing.
Zarar vermek istemedik ve kesinlikle bir komplo düşüncemiz yok.
We meant no offense and certainly no conspiracy.
Burada onlara zarar verecek hiçbir şey yok ve bol yiyecek var. Bunun sonucunda sayıları son derece yüksek.
There's nothing to harm them here and plenty of food, and, as a result, they swarm in great numbers.
- Benim ona bir zararım yok.
I'm no threat to him.
- Zarar yok mu?
- No ravagement?
Harcayacak zamanım yok. Sana zarar vermeyeceğim.
I don't have time to waste and I don't want to hurt you.
O zaman dünyada bize zarar verebilecek kimse yok.
# Then there's nothing in the world can hurt us
- Hiçbir zararı yok.
- Yeah.
Zarar yok, hata yok, çürük yok.
No harm, no foul, no bruise.
"Evden ayrılmak yok, erkek yok, önemli eşyalara zarar vermek yok".
"No leaving the house, no boys, no damaging important stuff."
- Kontesin zarar verecek hali yok.
We hold the Countess.
Zarar veriyor ve her şeyi yok ediyor.
It damages and destroys everything.
- Verdiği zararın sonu yok. - Hala mı? Oh evet.
Try as we might, happy as we were, we can't go back.
Polise gerek yok. Sana zarar vermiyorum ki.
We don't need the police, I'm not hurting you.
Burada sana zarar verecek birşey yok, Brad.
There's no downside here, Brad.
Kimsenin zarar görmesi için bir sebep yok.
There's no cause for anybody to get hurt.
- Zarar vermek yok.
- Well, no harm, no foul.
Hayır, hayır, hayır, onlara zarar yok.
No, no, no, don't hurt them.
Eğer "ona zarar kötülük durdurma" demek yok mu?
Don't you mean "stopping evil from hurting him"?
Primat beynin anlamayacak kadar... zarar görmeden önce... dünyanızı yok etmemize yardım ettiğin için teşekkür etmek istiyorum.
Before your primate brain is... too badly damaged to understand... I want to thank you for helping us destroy your world.
Size zarar vermeye niyetim yok.
I mean you no harm.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73