Çikolata mı translate English
1,142 parallel translation
Kahve mi sıcak çikolata mı?
Coffee or hot chocolate?
- Çikolata mı?
Chocolates?
Arkama geçmiş çikolata mı yiyorsun?
You're eating chocolate behind my back?
Acı biberli sıcak çikolata mı?
Chili pepper in hot chocolate?
Efendim, Çikolata mı?
I'm sorry, chocolate?
- Sadece çikolata mı var?
- You only have chocolate?
Sanırım çikolata şuradan geliyor.
I think the candy comes out over there.
Onu yakaladım. Suratında çikolata ve kurabiye parçaları vardı.
I caught him and his face was covered in chocolate and cookie crumbs.
Çikolata sırası mı?
Candy lineup?
Ayrıca farklı çikolata da bulamamıştım.
I couldn't get all different candy bars anyway.
Samantha bana, onu biraz çikolata ve çorap için....... düşmana satmışım gibi baktı.
Samantha gave me a look like I had sold her to the enemy... for chocolate bars and nylons.
Tuzlu Çikolata Toplarım onu diriltmiş olmalı!
That was delicious! My salty chocolate balls must've rejuvinated him!
Belki içi çikolata doludur. Tamam mı?
It could be full of chocolate, okay.
Muhtemelen bir daha seks yapamayacağım. Çikolata bana kalan tek zevk.
And since I probably won't be having sex again, chocolate's the only pleasure left for me.
O kadar uzun zaman oldu ki, ama asla unutmayacağım, tadı çikolata gibiydi.
It's been so long ago, but taste you never forget, it was like chocolate.
Eşfomanlarını ve kotlarını hazırladım,... temiz gömlekler ve iç çamaşırları koydum,... ve en sevdiğin atıştırmalıklar ve biraz sıcak çikolata belki istersin diye,
I packed your sneakers and jeans, Nice clean shirts and underwear, And your favorite snacks.
Çikolata alır mısınız? - Beleş mi? Evet.
Are they for free?
Birçok kez yarım litreye yakın sütü arka bahçeye döküp çikolata ağacının çıkmasını bekledik.
You know, many is the quart of milk we poured in the backyard waiting for the Oreo tree to grow.
Üzgünüm, çikolata toplarının üzerine yağ koymamıza izin verilmiyor.
I'm sorry, but we're not supposed to put butter on the Milk Duds.
Sanırım çikolata kaplı espreso drajeleri kötü bir fikirdi.
- Yeah. So I'm guessing the chocolate covered espresso beans were a bad idea.
Willy Wonka gibi bana çikolata fabrikasının anahtarını mı vereceksin?
Like this is Willy Wonka and you've just given me the keys to the chocolate factory?
Çikolata tavşan mı?
A chocolate bunny?
Belki üşümüssündür diye sana sıcak çikolata aldım.
I got you some hot chocolate. I thought you might be cold.
Abbie mi? Çikolata renkli arkadaşlarına adımın bu olduğunu söyledin demek.
Is that what you're calling me this month to your chocolate-covered peanut gallery?
- Üstüne çikolata bulaştırdım.
- I got chocolate all over your shirt.
Kendime bir bardak sıcak çikolata alacağım.
I'm gonna go out and get myself a mug of hot chocolate.
Anlaşıldı mı? Ben sıcak çikolata istiyorum.
I want some hot chocolate.
Bir kutu çikolata almak istiyorum.
I'm looking for a box of chocolates.
- Sana çikolata aldım.
- Here, I got you some chocolates.
Şunu bitirip sıçak çikolata yapacağım.
I'll just finish these up and then I'll make us some hot cocoa.
Çikolata suratlı olacağım.
Yeah, I'm gonna get chip-faced.
- Eve dönerken çikolata alacağım.
I like a wee Mars bar on the way home.
Bu akşam sıcak çikolata yok tatlım, hepsini döktüm.
No chocolate tonight, I spilled the lot.
Çikolata dükkanını mı?
The chocolaterie?
Burası çikolata dükkanı mı yoksa itiraf odası mı yani?
Is this a chocolaterie, or is it a confessional?
Mr. Cornell, çikolata eriyor ve mektuplarımı okuyamıyorum.
Mr. Cornell, I can't read my letters when it melts.
Çikolata satınca pafa kazanırım.
Sell bars. Make money.
Çikolata soslu çilek ayarlamayı düşünüyorum.
I'm gonna go with these chocolate-dipped strawberries.
Çikolata bulaşmış dişlerin gerginliği ortadan kaldırır.
I'm sure those chocolate chip-blackened teeth will be a nice icebreaker.
Bulabildiğine sevindim, ama Willy Wonka ve Çikolata Fabrikası'nı kiralamayan bir dünyada nasıl yaşıyoruz? - Aldım.
- So?
Çikolata, süt karışımı.
Very good idea about the chocolate milk.
Diş fırçası ve çikolata alacağım.
I'm just grabbing my toothbrush and a Balance Bar.
Sonuç olarak, öleceğim zaman bende Çavdar Ekmeği gibi ölmek istiyorum. Sessiz, acısız ağzımın kenarında çikolata parçalarıyla.
You know, I have come to the conclusion that when I die, I would like to die like Pumpernickel, quietly, painlessly, chocolate fudge pop stuck to the corner of my mouth.
- Çikolata olan mı?
- The chocolate one?
Ama gerçek su0 ki... ben sana alıştım... çikolata gibi.
But the truth of it is... I'm like addicted to you... like chocolate.
Bir dürbün ve sıcak çikolata alayım.
I'll take a pair of spy glasses and a hot chocolate.
Öldüm yorgunluktan, hiç çikolata kaldı mı?
Oh, I'm worn out. Is there any more chocolate in that pot?
Bizim zamanımızda,... en azından çikolata, çiçek falan verilirdi.
In the old times, you... -... gave chocolates, flowers at least.
Biraz sıcak çikolata yaptım.
I made some hot chocolate.
Ama belki de saçımda sıcak çikolata olmadan yapmalıyım.
But perhaps I'd do it without hot-fudge hair.
Glory anahtarla ne açmayı planlıyor bilmiyorum ama eminim içinde çikolata ve çiçek yoktur.
Whatever Glory's planning on opening with the Key, I'm guessing it won't be filled with candy and flowers.