Çok taze translate English
357 parallel translation
Yara çok taze görünüyor.
The wound looks pretty fresh.
Ama kestane şekeri şart olduğuna göre, bunlar çok taze.
But since nothing but marrons glacés would do, these are very fresh.
Çok taze, bir saatten az olmuş.
Tracks are mighty fresh. Less than an hour old.
# Çok taze bir yeşil
A green so fresh
Çok taze, çok yeni, çok anlam yüklü gelmiş.
It sounded so fresh, so new, so full of meaning.
Evet, çok genç ve çok taze.
Yeah, plenty young and plenty fresh.
- İzler çok taze. Ne olacak?
Well, solly says the trail'll get no fresher.
- Daha çok taze ondandır.
- It's maybe a bit young.
Ekmek çok taze değil ama, sorun olmaz, değil mi?
The bread's not very fresh, but you won't mind, will you?
Hepsi çok taze! - Burada balık satamazsın.
- You're not allowed to sell here.
Bu... Yeni buz ve çok taze.
It's new ice and it's fresh.
Wilkins, ben milyonlarca sterlinlik bir şirketin başkanıyım ve sen çok taze bir yeminli muhasebecisin.
Wilkins, I am the chairman of a multimillion-pound corporation and you are a very new chartered accountant.
Ekmekleri ve brokolileri çok taze.
There's some lovely drop scones And some duty-free broccoli
Çok taze.
Glass apples are so fresh.
Çok taze, İnanması zor.
So fresh, you could hardly believe it.
- Çok taze.
- Very fresh.
Çok taze, yumuşak ve sulusundan olsun!
So fresh, tender, juicy.
Bu çok taze bir kokuydu. Berbat bir tazeliği kastediyorum. Dünya Savaşı'nın herhangi bir cephesinde bu denli kesif bir koku duyulmuş mudur?
It was a sort of sweet smell - sickly sweet, I described it - and I don't know anywhere in World War ll where there was such a concentration of death.
Çok taze.
Soon fresh.
Elimizdekinin çok taze bir haber olduğunu ve CBS ve NBC'nin her an gelip bizden bu hikayeyi elimizden alabileceğini düşündüm.
I thought what we had was so hot, that any minute CBS and NBC would come and take the story away.
Çok taze kaynak suyum var.
Got some lovely fresh spring water.
Burada her şey çok taze.
Everything is so fresh.
Çok taze ve cazibeli görünüyordu.
They were too tempting to resist, ought to be good, made fresh today
- Çok taze.
Still warm.
Bu taze, efendim, çok taze.
This one's fresh, sir, too fresh.
- Çok taze değiller.
- Not very fresh.
Çok taze...
It's too close...
Bak, bu karidesler çok taze.
Look, these shrimps are nice and fresh.
Yemek çok taze.
The food's so fresh.
- Çok taze.
- it's tender.
Taze bir başlangıç için çok daha kötü yerler var.
There are worse places for a fresh start.
Ne garip, an geçtikten sonra pek çok şey unutulur gider. Oysa uzun zaman önce olanları, çoktan olup gitmiş kadınların ve erkeklerin anısı zihnimde o kadar berrak ve taze ki.
Strange that the mind will forget so much of what only this moment is passed... and yet hold clear and bright the memory of what happened years ago... of men and women long since dead.
O adalardaki bahçelerde çok vakit geçirirdim böylece birliğim taze domates ve mısır yiyebildi.
I used to spend my spare time down on those islands working truck gardens so my outfit could have fresh tomatoes and green corn and all that.
Sizin için çok güzel taze bir balık da ayırdım.
I've got a nice bit of fresh fish for you, too.
hazlitt gibi daha çok adam kaybedersiniz eger kıyıya çıkıp taze yiyecek ve su bulmassak.
You'll lose more than Hazlitt if you don't put ashore for fresh food and water.
Taze meyve için çok teşekkürler, Teğmen!
Thanks a million for the fresh fruit, Lieutenant!
Çok şükür ki, havası temiz, rüzgarı taze olan bir memleketten geliyorum...
I thank my stars I come from a country where the air is clean, where the wind is fresh...
# Taze toprağın kokusunu alabiliyordum, çok eskiden olduğu gibi. # Ve gündüz sefası çiçekleri, gerçi şimdi oralarda bu çiçekler yetişmiyor.
I could smell the odor of fresh earth... like a long time ago... and morning glories... though there are no morning glories growing around there now.
Hijiki ve havuç mantar, kurutulmuş turp taze veya çok kızartılmış soya peyniri.
Alga and carrot, fungus and agaric, bean curd and fry bean curd cloth.
Ama bunlar çok hafif ve taze.
But these are so light and fresh.
Taze bambu yaprakları çok güçlü kokuyor.
The young leaves of the bamboo smell so strong.
Size taze Akdeniz havası sunabildiğim için çok memnunum Bay Girard.
I'm glad we can offer you some real Mediterranean weather, Mr. Girard.
Kurt onları taze patatesle çok sever.
Kurt likes them made with new potatoes.
Kız çok. Taze ve istekliler.
We have many, warm and willing.
Onlardan taze protein alamamamız çok kötü.
Too bad we can't have any fresh protein with them.
Çok cezbedici ve taze görünüyorlardı.
They were too tempting to resist. They ought to be good they're fresh
Genç ve taze bedenleri seviyor,... ama kızlardan çok erkeklerden hoşlanıyor.
He loves youth, hard bodies... but he likes boys more than girls.
Keklerim ve taze yaban çileğim var ama çok heyecanlanmıştım!
I have cakes and fresh wild raspberries... but I was so excited!
Oda arkadaşlarımla konuştum. Hepimiz taze yumurtanın çok daha iyi olacağı görüşündeyiz.
I've talked to the rest of the inmates... and we all seem to think that the fresh ones would be nicer.
Ve taze vücutlar çok cazip...
Oh, that was stupid of me?
Hayvanlardan... en taze örnekleri... almam için de çok iyi bir yol aynı zamanda.
It is very useful... in obtaining... the freshest animal specimens.
taze 53
taze et 18
taze balık 22
çok teşekkür ederim 2489
çok tesekkür ederim 16
çok tatlısın 281
çok teşekkürler 1924
çok tatlı 272
çok tatlı bir kız 25
çok tatlısınız 41
taze et 18
taze balık 22
çok teşekkür ederim 2489
çok tesekkür ederim 16
çok tatlısın 281
çok teşekkürler 1924
çok tatlı 272
çok tatlı bir kız 25
çok tatlısınız 41