Çok yalnızım translate English
1,016 parallel translation
Burada çok yalnızım.
I'm so lonesome here.
Burada çok yalnızım.
Lonesome down there.
Çok yalnızım.
Very lonely.
Çok yalnızım, Valborg.
I'm so lonely, Valborg.
Çok yalnızım.
I feel so alone.
Evet, çok yalnızım, baba.
Yes, I'm quite alone, father.
- Sizin kadar ben de çok yalnızım.
My loneliness has been as sharp as yours.
Çok yalnızım Paul.
I'm lonely, Paul.
Çok yalnızım.
I'm awful lonely.
- Evet çok yalnızım.
- Yes, I am very lonely.
Çok yalnızım.
I'm lonely.
herkes sana hayran, geniş nehir sakin bir şafak ve çok yalnızım
everybody admires you, river wide a serene dawn and I, so lonely.
Çok yalnızım.
I'm lonesome.
Bu nedenle çok yalnızım.
That's why I'm so lonely.
Korkarım ki bu büyük bir risk. Bütün bu olanlardan sonra... onun kampına yalnız ve ya bir kaç adamınızla gitmrniz çok tehlikeli.
After what's happened you'd have to... go into his territory alone or with a couple of men, and unarmed.
Lütfen inan bana, Ben yorgun, yalnız ve mutsuz bir adamım, Fakat burada, çok sevdiğim insanlara yardım ederek mutlu olabilirim.
Please believe me, I'm a tired, lonely and unhappy man, but I could be happy here helping the two people I like the best.
- Sensiz çok yalnız olacağım Gerry. - Kaptan, ben de sensiz.
- I'll be very lonely without you, Gerry.
Korkarım bu büyük evde çok yalnız kalacaksınız.
I'm afraid you'll be very lonely in this great house.
Yalnız kazandığımızı alırız ve ben çok şey kazanmamızı öneriyorum.
We get only what we earn and I propose that we earn a great deal.
Çok naziksin, ama yalnız olmaya alışığım.
It's kind of you, but I'm used to being alone.
Kaybedecek bir dakikamız yok yalnızca çok geç kalmamayı umalım.
We haven't a moment to lose only hope we shan't be too late.
Marthe olmadan, çok yalnız bir adam olacağım.
Without Marthe, I shall be a very lonely man.
Yalnız kalmaktan çok korkuyorum.
I'm scared to be alone.
Sadece bütün bu olanlarda kendimi çok yalnız hissediyorum.
It's just I'm so alone in all of this.
" Hayatım karanlıklar içindeydi ve çok yalnız geçmekteydi.
Where the impenetrable darkness... covered that which it tried to understand.
Oraya hasta bir hanım geldi. Rahibelerin dediğine göre eskiden çok güzelmiş. Ama kötü bir hayat sürdüğü için yalnız ve sevgisiz ölecekmiş.
A sick lady came there and the sisters said she used to be beautiful... but that she was going to die alone and unloved because she'd led a bad life.
Böylesine dağlık bir bölgede yalnız çalışmak çok zor olur, özellikle kazdığımız yere su götürmek en büyük dert olur.
Of course when you get a strike in high country, like here for instance, your big problem is getting the water to where you're digging.
Bay Kanzaki'yi yalnız bulunca çok şaşırdım.
I was surprised to find Mr. Kanzaki all alone.
Kendi kendimle uğraşıyorum yalnız. Bu yüzden tavrım değişmiş olabilir az çok. Ama yakın dostlarım alınmamalı bundan ki seni de onlar arasında bilirim, Cassius.
Conceptions only proper to myself, which give some soil, perhaps, to my behaviors, but let not therefore my good friends be grieved, among which number, Cassius, be you one.
Yalnız kalırım diye korkmayın, Hollywood çok uzak diye düşünmeyin.
Afraid you'll be lonely, far away in Hollywood?
Ağılımda yalnız başıma yatarken düşünecek çok zamanım oldu.
I have had much time to thought as I layed alone in my stole.
Çok yalnız ve terk edilmişti. Ona acıdım... ve benimle yaşamasını teklif ettim.
She was so alone and abandoned I took pity on her... and I offered to let her live with me.
Sizi gördüğüme çok sevindim yalnız hizmetçilerim bugün izinli.
I'm pleased to see you, only, my servants are off today.
Keskin gözlü ablan etrafta olmadan seni yalnız yakalayabilmek için çok uğraştım.
I went through a lot of trouble to get you alone... without that eagle-eyed sister of yours around.
Sensiz çok yalnız hissediyorum.
I'm so lonely without you.
Güzel ya da çok akıllı değilim, lütfen beni yalnız bırakma.
I'm not pretty and not very smart, so please don't leave me alone any more.
Çok yalnız olacağım.
I'll be so lonely.
Konuklarımı çok yalnız bıraktım.
I've been rude to my guests too long.
Akşam bu vakitlerde içmek hoşuma gider,... çok hoşuma gider, ama hiç hoşlanmadığım bir şey daha var,... yalnız başıma içmek.
About this time in the evening, I like a drink, and I like it very much but there's one thing I don't like, I don't like drinking alone.
Belki de çok yalnız olmamdan. Zamanımı boşa harcadım.
Maybe'cause I've always been alone, I've suffered a lot in my life.
Yalnız uyumaktan çok korkuyorum.
I can't sleep alone. I'm scared.
Kendimi çok yalnız hissediyorum.
I'm a stranger around these here parts.
Çok fazla bir hayatım olmayacak ve bunu yalnız yapmak istiyorum.
But the little that I will do, I want to do it alone.
Çok geç gelme, yalnız kalmaktan korkuyorum.
Don't come back very late, I'm afraid on my own.
Çok yalnızım be!
Alone?
Ama yakında öleceğim ve senin tekrar evlendiğini ve yalnız olmadığını bildiğim için çok mutlu olacağım.
But I... I am going to die soon, Helene, and it would make me very happy to know that you would not be alone, that you would marry again.
Yalnızım ve çok yalnız.
I'm alone and so lonely.
Ama sakın ola çok yalnız kalma tatlım.
Don't be too, too lonesome, sweetie.
Seni bununla yüzleşmede yalnız bıraktığım için çok kötü hissettim.
It felt awful leaving you to face it alone.
Yalnız kalınca çok korkarım.
I am so afraid when I am alone :
Çok yalnız kalacağım.
I will be lonely :
yalnızım 166
çok yazık 499
çok yorgunum 419
çok yakışıklısın 42
çok yoruldum 142
çok yaşa 236
çok yakında 217
çok yakışıklı 83
çok yakıştı 22
çok yaşlı 53
çok yazık 499
çok yorgunum 419
çok yakışıklısın 42
çok yoruldum 142
çok yaşa 236
çok yakında 217
çok yakışıklı 83
çok yakıştı 22
çok yaşlı 53
çok yakın 78
çok yorgun 38
çok yorgunsun 23
çok yavaş 62
çok yardımcı oldunuz 75
çok yeteneklisin 36
çok yorucu 19
çok yardımcı oldun 67
çok yüksek 70
çok yakınız 26
çok yorgun 38
çok yorgunsun 23
çok yavaş 62
çok yardımcı oldunuz 75
çok yeteneklisin 36
çok yorucu 19
çok yardımcı oldun 67
çok yüksek 70
çok yakınız 26