Yalnızım translate English
22,370 parallel translation
Ben de yalnızım.
I'm single.
Şimdi, gerçekten yalnızım.
Now, I'm actually... alone.
Yalnızım.
Alone.
Uzun zamandır yalnızım, sonunda benim diyebileceğim bir şeyim var...
I've just been alone for so long, that to finally have someone to call my own...
Biliyorsun seni yalnız bırakmaya çalışıyorum, ve bırakacağım.
You know, I was trying to leave you alone, and I will.
Biraz yalnız kalamayacak mıyım?
Don't I get some privacy?
Yalnız kaldığımızda hepsini açıklayacağım.
I'll explain it all when we're alone.
Orada onu yalnız mı bıraktın?
You left her there alone? !
Burada yalnız kalmayacağım.
I'm not staying here alone.
- O zaman yalnız kalalım.
Then give us some privacy.
Yalnız mı gidiyorsun?
Alone?
Sanırım yalnız yol alsam daha iyi.
I think I'm better traveling solo.
- Yalnız zor giderim.
Okay, well, I'm not going alone.
Sadece bu sayede, en karanlık gecede ışığı görebilir yalnız olmadığımızı ve hiç yalnız olmayacağımızı anlayabiliriz.
That it is only in the blackest of nights that we can truly see the light... and know for sure we are not alone.
- Akşam yalnız mısın? - Umarım değilimdir.
- You'll be alone tonight?
Diyorum ki yalnızca mühendislik yapıp kod yazıp platformu kendi başımıza kurmayacağız. Aynı zamanda Jack'in ve sansarlarının kutu üzerinde çalıştığımızı düşünmesini sağlamalıyız.
I'm saying not only are we going to have to engineer, code, and stand up a full platform on our own, we also have to make Jack and his sales weasels think we're working on the box the entire time.
Bağımlılık sorunlarınız mı var? Yalnız değilsiniz içeri gelin.
_
İstediğin özelliklerin yalnızca minimumlarını karşılayacak bir şey yapacağımıza anlaşmıştık biliyorum ama bir şey diğerini tetikledi falan ve Jack iyi tutun çünkü sana öyle bir şey tanıtacağız ki...
Well, I know we made a big deal about just doing your absolute minimum of your specs, but one thing led to another and, well, Jack, buckle your seatbelt because I'd like to introduce you to...
Evet. Yani aslında 250 milyon değerinde olan ama yalnızca 5 milyon yatırım alan bir şirketiz. - Beş parasız züğürdüz artık.
So we are effectively a $ 250 million company who just took $ 5 million in funding and now we're dead-ass broke.
Sadece, seninle aynı odada yalnız kalmamaya gayret ediyorum.
I'm just making an effort to not be in a room alone with you
- Yalnız mıydı?
- He was alone in there?
Aynı zamanda bu ürkütücü boktan mekanda tamamen yalnız olduğum için de üzgünüm.
I'm also sorry I'm now totally alone in this creepy ass place.
Yalnız mısın, ilişkin var mı?
- Alone or are you in a relationship?
Tamam... Pek yetkili hissetmiyorum yalnız.
Okay, you know, I gotta say I don't feel like I'm in charge.
Seni yalnız bırakamadığım için buradasın. Gelmem lazımdı.
You're here because I couldn't leave you alone in my house, and I had to come today.
Ve şimdi de yalnız başıma öleceğim, tıpkı söylediğin gibi.
And now I'm gonna die alone, just like you said.
Senin yaşaman gereken yerdeler. - Yalnız değiller, yardım alıyorlar.
They live in the kind of place where you should live.
Küçük kızımla bir dakika yalnız kalmam lazım.
I need a moment alone with my little girl.
Yalnız mı yaşıyorsun?
Do you live here alone now?
Artık yalnız değilim.
I'm not alone anymore.
Yalnız yatmaya alışmaları lazım.
They have to get used to sleeping alone.
Her neyse onunla yalnız kalıp ona bunu okumalıyım.
Anyway, I want to get him alone and read him this letter.
Artık yalnız bir kadınım ben.
I am my own woman now.
Yalnız değilim ben.
I'm not alone.
Hayatımızı geri istiyorum yalnızca.
I just want our life back.
Senin gibi kızlarla pek takılmamam gerekiyor yalnız başıma yani.
I'm not really supposed to hang out with girls like you, like, alone.
Sizi güvende olacağınız Yalnızlık Kalesi'ne götüreyim ve Jeremiah'ı ben bulayım.
Let me take you to the Fortress of Solitude where you'll be safe. Let me find Jeremiah.
- Yalnız değilim.
I'm not alone. I'm, uh...
Sizi yalnız bırakayım.
I should leave you alone.
O zamandan beri yalnız başına mısın?
And you've been on your own ever since?
Biz yalnızca küçük rahatsızlıklardır küçük balık. - Ama ben rahatsız olduğum için.
- But I'm offended.
Evet, ödevimi bitirmem lazım ve ikinizin yalnız kalmak istediğine eminim.
Yeah, I've got to finish my homework, and I bet you two want some alone time.
Yalnız mı yaşıyorsun?
You live here alone?
Çok yaklaşmıştım ve şimdi benimle yalnız bile kalmıyor.
Oh, I was so close, and now he won't even be alone with me.
Tanrım. Asla yalnız kalamıyorum.
God, I am never alone.
Yalnız kalabileceğim bir yer lazım.
Are those for rent, those huts?
İkinizi yalnız bırakayım.
I'll leave you two alone, shall I?
- Yalnız mı?
- Alone?
Buraya gelme sebebim yalnız olmam.
The reason I come here... is because I'm lonely.
Reynetta'nın ölümünden sonra çok yalnız kaldım.
I've been lonely since Reynetta left.
Siz iki genci yalnız bırakacağım.
Well, uh, I'll leave you two young people together.
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnızdım 64
yalnız yaşıyorum 22
yalnızsın 42
yalnız mısınız 41
yalnızız 36
yalnız değilsin 86
yalnızlık 55
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnızdım 64
yalnız yaşıyorum 22
yalnızsın 42
yalnız mısınız 41
yalnızız 36
yalnız değilsin 86