Şans mı translate English
32,811 parallel translation
Artık kader mi şans mı neyse bir sebepten ötürü bir araya geldik.
Whether it was by, you know, chance or fate, there's something that brought us all together.
Hiç şans var mı onu bulmada?
Any luck tracking him down?
Allie, bu tek şansımız.
Allie, this is our only chance.
Başka şansım var mıydı?
What choice did I have?
Hem molotof kokteyli yapma şansı yakaladım. Herkes kazanmış oldu.
Besides, I, uh, I got to make Molotov cocktails, so everybody wins.
Bir tilki inindeysen bencilce şansını denemek ve riske girmek yerine takım arkadaşlarına güvenmeyi öğrenirsin.
Well, when you're in a foxhole, you learn to depend on your teammates instead of selfishly taking chances and risks.
Tek şansımız...
( COUGHING ) Only chance...
Elimizdeki en iyi şans, ona buradan yardım etmen.
Our best shot is if you help from here.
Ama tevazu göstererek bu çeşitliliğe, bu canlılara ihtiyacımız olduğunu kabul etmeliyiz. Bu karşılıklı bağlantıya ihtiyacımız var ve eğer bunu göremezsek hayatta kalma şansımız epey düşük.
But we have to humble ourselves and recognize we need these creatures and if we don't see that then our chances of survival are quite slim.
Bu bizim en iyi şansımız.
This is our best chance.
- Bu en iyi şansımız.
- It's our best shot. - No.
- Valilerle şansınız yaver gider umarım.
Good luck with the governors, sir. - Thanks, Mike.
Flynn'e ateş etme şansım olursa bunu kullanacağım.
If I have a shot at Flynn, - I have to take it.
Tek şansımız dışarıdaki dubalara tutunmak.
Our only chance is out there, holding onto the pontoons.
Benim tek şansım demek istedin.
You mean my only chance.
Ama şansımıza yukarıdaki kir yumaklarını temizlemek aylar sürecek.
As luck would have it, sprucing up the old apse hole will take months.
Başka şansımız yok.
We have no choice.
Başka şansımız yok Ezra!
We don't have a choice, Ezra!
Hesaplamalarıma göre bu Ayrılıkçı birliğinin Klon savaşlarını planladığım gibi zaferle sonuçlandırması için tek şans olabilir.
I calculate that this will be my only opportunity to end the Clone Wars as I planned, with a victory for the Separatist Alliance.
Tek şansımız saldırgan olmak ve onu şaşırtmak onu savunma yapmaya itmek.
Our only chance is to be aggressive, surprise him, hopefully put him on the defensive.
Bu bizim tek şansımız olabilir.
This might be our only chance.
Tırmık ve Gabriel'ı bulmak için en iyi şansımız o.
He's still our best lead to Scratch and Gabriel.
Ama yaparsam kardeşini bulma şansımız artacak.
But we'll have a better chance of finding your brother if I do.
Linehan saat 8.00'da garajda olacak yani elimizdeki şansı kaçırmayalım.
Linehan will be at the garage at 8 : 00, so let's not miss our window.
Happy, bir çıkış yolu bulma şansın var mı?
Happy, any luck finding a way out?
Ejderhanın izini bulmak için bütün gün New York'u aradım ama şansım yaver gitmedi.
I spent the whole day calling New York trying to track down the Dragon, but no luck.
- Neden ona bir şans vermedin, Jess?
I'm kind of worried about him. Why don't you give the guy a chance, Jess?
10 gün önce şansımı denemeye karar verdim.
Ten days ago I thought, "I'll give it a bash", okay?
Son olarak, Şansımız değişmiş gibi görünüyordu.
Finally, though, it looked like our luck had changed.
- Başka şansımız yok.
- We have no choice.
Daha önce sayıca azdık ama bu kez oraya bir takım olarak gideceğiz ve bu hem bize hem de Mart'a bir savaşma şansı tanıyacak.
We were outnumbered before, but we're going back as a team and that'll give us and Mart a fighting chance.
- Konu da bu, Levi'nin ev adresini bulma şansın var mı?
About that... Any chance you have Levi's home address?
Bu son baş başa tatile çıkma şansımız.
But it's our last chance to take a vacation that's just the two of us.
Onu durdurma şansımız olmadı.
We didn't have a chance to stop him.
Başka şansım yok!
I have no choice!
İmha sinyalinin kaynağını takip etme şansım olabilir.
I might be able to track the source of the destruct signal.
CV'nize bakma şansım oldu.
I've had a chance to look over your résumé.
Aradığım tek şey ufak bir şans.
I'm looking for a chance.
Seçim şansım yoktu.
I didn't exactly have a choice.
Sabah seninle konuştuktan sonra Alex'in kayıtlarına baktım. Sonra da Ben Warren'ın ve Leah Murphy'ninkilere. İkinci şans verilen herkese.
After this morning, I started looking into Alex's record, and Ben Warren's, and this Leah Murphy, and all these people who got second chances.
Belki şansımız yaver gider.
Maybe we'll get lucky.
Bir şansımı deneyeyim dedim.
I thought I'd take a chance.
Tabii ki bu şansı ancak güneş batmadan ve seni uzaklara götürmeden önce Rumplestiltskin'ın ne planladığını öğrenebilirsek elde edebilirsin... Şimdi seni sakinleştirelim ve bakalım öğrenebilecek miyiz.
Of course, you'll only get the chance to if we can figure out what Rumplestiltskin is planning before the sun goes down and he takes you away, which, now that I've calmed you down, maybe we can do that.
ve öğrendim de, o zaman... zaman zaman onu görebilme, şansım olacak mı?
And that there was good here, so... I wonder if I could check on him from time to time.
Korkarım ki onun için şansın yok dostum.
I'm afraid there's zero percent chance of that, mate.
Muhtemelen, lakin dediklerimi yapmanız şansınızı arttıracaktır.
Possibly, but do as I'm saying to improve your chances.
Portland yiyecek konusunda en iyi şansımız olacaktır.
Portland is gonna give us our best chance at sustainable food sources.
Teşekkür ederim ama genç futbolcularla konuşma vakti geldiği zaman şansımı Charlie Rose'la deneyeceğim.
Thank you, but when it comes to talking to teenage football players, I'll take my chances with Charlie Rose.
Tek şansımız bu dostum.
This is our only shot, buddy.
Başka şansımız yok.
We don't have a choice.
Yani iyi bir şey yapma şansım olduğunda, yapıyorum.
So if I get a chance to do something good, I'm taking it.