Şanslısın translate English
8,395 parallel translation
- Şanslısın.
You're lucky.
İçeri girmedikleri için şanslısınız.
You're lucky they didn't get inside.
Neden ben? Bence şanslısın.
Not because you trust people, but because you're just really good-looking, man.
Şanslısın ki bıçağım yoktu.
You're lucky I didn't have a knife.
Ne kadar şanslısın, senin için şapka ve güneş kremimiz var.
Well, aren't you lucky we have a hat and sunblock for you.
Şanslısın artık bir çocuk değil misin?
Lucky you're not a kid anymore, hey?
Şanslısın uyuyakalmışın.
Lucky you fell asleep.
Şanslısın ki bir gammazı uyuşturucudan açık etmem.
Lucky for you, I don't give a rat's ass about drugs.
Şanslısın ki Narkotik, bilinen bir maymunun bir kilo muzla bağlantısını kuramadı.
Double lucky the la Narco Squad couldn't tie a known monkey to a kilo of bananas.
- Çok şanslısın.
Lucky you.
Şanslısın.
Lucky to be alive.
Kesinlikle çok şanslısın.
You are very lucky indeed.
Resifin dibinde götüne zıpkın yemediğin için şanslısın.
I'm surprised you're not at the bottom of a reef with a harpoon up your ass.
Şanslısınız.
You folks are lucky.
Sevgiliniz olmadığı için çok şanslısınız.
You guys are so lucky you don't have girlfriends, man.
Peşinize düşenlerin Greigalar değil de biz olduğumuz için şanslısınız.
You know, you're lucky it's us chasing you and not the Greigas.
- Geldiğim için şanslısın ve acil durum toplantısı bütün üyelerle yapılır, Finn de dahil.
- You're, like, ten minutes late. - You're lucky that I came at all and I don't think that we should be having emergency meetings without all of our members, including Finn.
Şanslısın, Kurt.
You're lucky, Kurt.
Seks suçlularının cinsel suçlara karşı çıktığını düşündüğü için şanslısın.
YOU'RE LUCKY THAT HE THINKS SEX OFFENDERS FIGHT SEX CRIMES.
Şanslısın ki bu tür şeyleri çerez gibi bilen birisini tanıyorum.
Fortunately for you, I know someone well versed in such spells.
Çok şanslısın, çünkü günü kurtarmak için bana ihtiyacınız var.
Lucky for you, as I'm the one needed to save the day.
Şanslısın ki kadınlara vurmayı sevmiyorum.
Lucky for you, I don't like hitting women.
Çok şanslısın Laurel.
You know, you're lucky, Laurel.
Onu Shado'nun yanına gömmediğim için şanslısın.
You're lucky I didn't bury her next to Shado.
Ölmediğin için şanslısın.
You're lucky to have gotten out of there alive.
Hâlâ hayatta olduğun için şanslısın.
You're lucky you're still alive.
Bağımlı bir kişiliğin olmadığı için şanslısın.
You're lucky you don't have an addictive personality.
Yaşadığın için şanslısın.
You're lucky you're alive.
Şanslısın.
Lucky you.
- Şanslısın sanırım.
Just lucky, I guess.
Bana borçlusun. Bugün gelip şov yaptığım için şanslısın.
The money you owe me, you're lucky I even showed up today.
Şanslısınız, o bölgede.. .. yüksek erişim imkanımız var.
You're in luck, we got a high asset sitting on top of your grid marker.
Bugün gelip şov yaptığım için şanslısın.
With the money you owe me, you're lucky I even showed up today.
- Onlar, kayıp alamadım vermedi şanslısın.
They're lucky they didn't, didn't get lost.
Seni öldürmediği içn şanslısın.
You're lucky he didn't kill you.
Çok şanslısın.
You should be so lucky.
- Çok şanslısın ya!
- You're so lucky!
- Hayatta olduğun için şanslısın.
You're lucky to be alive.
Ama ben bu sabah banyo yapmıştım. Ne şanslısın.
- I took a shower this morning.
Bunun parçası olmayacağın için şanslısın.
You're lucky you don't have to be a part of it.
Baban işe gittiği için şanslısın. Aksi halde gelip seni alması için onu gönderirdim.
Well, you're lucky your father has something going on at work, otherwise I'd be sending him right now to come and get you.
Şanslı adamın adı ne?
And what's the name of the lucky man?
- Ona böyle iyi baktığın için çok şanslı.
Well, she's lucky to have such great care.
Onlara... Teşekkür ederim. Bu tıbbi soykırımın tam ortasında, şehirdeki en şanslı emlak satıcısı olduklarını söyleyin.
Tell them that in... thank you... in the middle of this medical holocaust, they're the luckiest real estate sellers in the city.
Şanslısın.
You're lucky.
Ama bu iki tatlı çiftin nikahını kılmak için eyalet sınırını geçip buraya gelene kadar ne kadar şanslı olduğumu bilmiyordum.
But I didn't know how lucky until I had to drive over the state line to come here to officiate the weddings of these two loving couples.
Blumquist çifti buzlu bir kavşakta ağaca çarpmış ağacın dalı camdan içeri girmiş. Karısı şanslıymış da ölmemiş.
Said the Blumquists hit a tree off ice patch junction, tree branch went through the window... lucky the wife wasn't killed.
Bu zamana kadar şanslıydınız ama o şans bir gün bitecek.
You've been lucky. That luck's gonna run out.
Yapmadığın için şanslısın.
It's a lucky thing you didn't.
Amma şanslı adammışsın amına koyayım.
That's some luck on you. Fuck.
Hâlâ onun şanslı yıldız teşekkür ediyor. Blackway milletvekili olmanın sıkılmıştım.
Blackway got bored of being a deputy.
şanslısınız 85
şanslı 131
şanslıyım 72
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25
şanslı bir adamsın 22
şanslı 131
şanslıyım 72
şanslıyız 73
şanslı adam 21
şanslı mı 26
şanslıydım 39
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25
şanslı bir adamsın 22