English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ A ] / Anlaşma

Anlaşma translate Spanish

19,386 parallel translation
Bana tedaviyi verdi çünkü bir anlaşma yaptık.
Me dio la cura porque hicimos un trato.
Ne yazık ki anlaşma bağlayıcıdır, Karanlık Olan.
Desgraciadamente, Sr. Oscuro, el contrato es vinculante.
İkiniz bir anlaşma yapmıştınız.
Hiciste un trato con él.
Çünkü o burada. Ve anlaşma da burada.
Porque él está aquí, y... aquí está el contrato.
Anlaşma yapabiliriz.
Estoy interesada en la profesión.
Ama sonra Sherry, Dwight'ın yaşamasına izin verirsem benimle evleneceğini söyledi. Düşününce biraz garip bir anlaşma oluyor çünkü ölmeseydi kardeşiyle evlenecektim.
Pero entonces Sherry dice que se casará conmigo si dejo a Dwight con vida, algo que, si lo piensas, es un trato bastante jodido, porque iba a casarme con su hermana hasta que terminó muerta, pero...
Alexandria halkıyla anlaşma yapmak ister misin?
¿ Quieres hacer el trato con Alexandria público?
Kurtarıcılar, Ezekiel'in yapabileceklerini gördü. Ezekiel savaşmak istemedi, onlarla bir anlaşma yaptı.
Los Salvadores reconocieron las capacidades de Ezekiel y Ezekiel no quería luchar, así que hicieron el trato.
- Bir anlaşma yapmıştık.
Lo sé.
Anlaşma yapmak istiyorum.
Quiero un trato.
Ş ž imdi ya bana anlaşma önerin ya da hiçbir şey söylemiyorum.
O me da mi maldito trato ahora mismo o no diré nada de nada.
Bu adamla cidden anlaşma yapacak mıyız?
¿ De verdad vamos a hacer un trato con este tipo?
Anlaşma yok.
No hay trato, ¿ me oye?
Duydunuz mu? Anlaşma yok!
¡ No hay trato!
Şeytanla anlaşma mı yaptın?
¿ Has hecho un pacto con el diablo?
Anlaşma yaptım.
Un trato.
Bir anlaşma yaptık.
- Hicimos un trato.
Seninle anlaşma yapalım.
Haré un trato contigo.
Herhangi bir şekilde zarar görmüşse anlaşma bozulur.
Traes de vuelta a Joe. Pero si está herido de alguna manera, se cancela.
Bu dünyada güçlerim sınırlı işte bu yüzden sana bir anlaşma önermeye geldim.
Mi poder es limitado aquí... por eso vine a ofrecerte un trato.
Yıllar önce Hades'le yaptığı bir anlaşma yüzünden o sayfaları yok etmiş.
Destruyó las páginas por un trato que hizo con Hades hace años...
O anlaşma yüzünden neredeyse o kaynar denize düşüyorduk.
Un trato que casi nos envía al mar ardiente.
Anlaşmada anlaşma süresi bitmeden önce tam bir prototip yapmak için 10 haftan olduğu yazıyor.
Este acuerdo dice que tienes 10 semanas para completar el prototipo antes de que el trato expire.
Laurie, bu anlaşma beş para etmez.
Laurie, este trato es basura.
Yaptığım en iyi anlaşma.
Lo mejor que he hecho.
Hisselerimizin 500 bin değerinde olduğunu söylemek için Koca Kafa'yı aradım. Beş dakika geçmeden Babası Nelson Bighetti Beyefendi..... beni aradı ve neden ömür boyu bir daha oğluyla finansal bir anlaşma yapmamam gerektiğini açıkladı. Yoksa aydarmış bana.
Llamé a Big Head para contarle que nuestras acciones valen medio millón cada una y cinco minutos después Nelson Bighetti padre me llamó y me explicó que no podía volver a tener relaciones financieras con su hijo, nunca más o se le iba a salir el italiano conmigo.
İki yıllık anlaşma.
Son dos años de pasarela.
Erkek Karınca anlaşma hâlâ içten dışarı sıkıştırmayı izlediğini gösteriyor.
Tu trato con Maleant demuestra que sigues interesado en el middle - out.
Babam altı yıl önce bir anlaşma yaptı. Öldü ve şimdi hiçbir şey yok.
Papá mismo negoció la reconstrucción hace seis años, falleció y aun nada.
Ama seninle bir anlaşma yapacağım.
Pero haré un trato contigo.
Yüklü bir kucak dolusu uyuşturucu... anlaşma yapmayı çok kolaylaştırır çocuklar.
Pero una buena tajada de drogas... ayudaría mucho a cerrar el trato, chicos.
Yeni bir anlaşma üzerinde çalışıyoruz.
Estamos trabajando en un nuevo acuerdo.
En yüksek makamlarda bir anlaşma yapıldı.
Se acordó al más alto nivel que
Bir anlaşma yaptık.
Hicimos un trato.
Sözel anlaşma.
Un acuerdo verbal.
Martin bu çok hoş ama çocuğu sevgi dolu bir aileye vermek için anlaşma yaptım bile.
Martin, eso es muy amable, pero ya he acordado dar el niño - a una familia encantadora.
Hayır, hayır, anlaşma yoksa tavuk da yok.
No, no, el pollo es para los que cumplen.
Davacıyla müvekkilim arasındaki yazılı anlaşma kira ödemesinin, her ayın beşinde ödeneceğini şart koşuyor.
El contrato redactado por mi cliente y el demandante estipula que el pago del alquiler vence el quinto día de cada mes.
Bertie ile anlaşmamıza göre ben her şeyi bırakıp sürgünde sessiz bir hayat yaşayacaktım, karşılığında da bana maaş bağlanacaktı. Ama bu anlaşma benim hayatım boyunca sürmeliydi, onun hayatı boyunca değil!
Bertie y yo acordamos que lo dejaría todo, me exiliaría y pasaría desapercibido a cambio de una pensión que claramente duraría toda mi vida, no la suya.
Bak, o kelimeler sözlü bir anlaşma gibidir.
Escucha, esas palabras... son como un contrato verbal. Son una promesa.
Pardon ama Samantha çiftliğini geri almak isteseydi, bankayla bir anlaşma ayarlayamaz mıydı?
Lo siento pero si Samantha solo quería recuperar su rancho, no podía haber acordado un nuevo préstamo con el banco?
Kirsten, Naomi Burke'e şifreleme kodunun onda olduğunu söyledi ve vermek için bir anlaşma yaptı. Akıllıca.
Kirsten dijo a Naomi Burke que ella tiene el código de encriptación e hizo un trato para dárselo.
Anlaşma var mı yok mu?
¿ Y haremos un trato o no?
Onlarla anlaşma yapalım.
Los estafaremos.
- Anlaşma yapalım mı?
Oye, hagamos un trato.
Mahkeme merdivenlerinde falan mı anlaşma yapcağız?
Vale, ¿ y ahora qué? ¿ Nos vamos a plantar en las escaleras del juzgado o algo?
Tabiki, Suç danışmanı bir anlaşma yapmak istiyor.
Por supuesto, el Conserje del Crimen quiere hacer un trato.
Onunla bir anlaşma yaptın.
Tú hiciste un trato con él.
Aramizdaki bu ufak anlasma gayet iyi ilerleyecek bence.
Creo que este pequeño acuerdo que tenemos va a funcionar de maravilla.
Hükümet Danimarkalılarla bir anlaşma yaptı.
no lo entiendes?
Bir anlaşma yapıldı...
Se acordó que...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]