English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ A ] / Açın şunu

Açın şunu translate Spanish

502 parallel translation
- Hadi, açın şunu.
- Vamos, abra ahí.
Haydi, açın şunu.
Pero venga, abra, abra.
Açın şunu.
- Ábralo.
Bay Bedford, açın şunu!
¡ Sr. Bedford, abra!
Açın şunu!
¡ Abrid!
Tamam, açın şunu.
Bien, ábrela.
Açın şunu!
Policía, abra.
Açın şunu.
Abridlo.
Hey, açın şunu!
¡ Eh, abridnos!
Açın şunu.
Ábralo.
Pekâlâ Bay Hawkins. Açın şunu.
Abra.
Açın şunu.
¡ Abran la cosa!
- Açın şunu.
- ¡ Préndanlas!
Açın şunu.
Abriendo puertas.
- Kırın, kırın şunu! - Kanun namına kapıyı açın!
¡ Tírenla abajo!
Şunu bana açıklayın...
A ver si alguien me lo explica...
"Yahudi geleneğinin... hayvanlara eziyet olup olmadığı yönündeki tartışmalara... açıklık getiriyor. Şunu söylemek istiyorum : Aslında hayvan kesimi, Alman hahamların..."
En respuesta a muchas peticiones... de todos los sectores sobre si matar animales... con ritos judíos es una crueldad hacia los animales, quiero decir lo siguiente :
Pekala dostlarım, şunu açıklığa kavuşturalım hiçbir suretle, buradan kıpırdamayacaksınız.
Entonces, amigos míos, ¿ está claro? No os mováis bajo ningún concepto.
Hadi ama millet, kesin şunu, açılın.
Venga, amigos, fuera, dejadme sitio.
Efendim, lütfen jüriye şunu açıklar mısınız? Savcı bey beni tanık kürsüsüne oturttuğuna göre... savunma avukatı olarak, kendi kendimi sorgulamaya da hakkım olmalı.
¿ Sería tan amable, Señoría, de explicar al jurado que... ya que el fiscal me ha convocado como testigo... tengo derecho, como abogado defensor, a interrogarme a mí mismo?
- İlk olarak şunu açın.
- Primero abra ésta.
Bekar, birinci tarafın iştirakçisi olarak şunu soruyor, tabii açık ve resmi olarak Mary Kate Danaher, evde kalmış kız... Ve ikinci tarafın iştirakçisi...
... soltero, y parte contratante de la primera parte para preguntarte a ti, formalmente, aquí Mary Kate Danaher, solterona y parte contratante de la segunda parte...
Şunu bir dinle : "Shubert Alley'de dönen dedikoduya göre ; Rockefeller'ın yeni bir 1 milyona aç olduğu gibi yeni bir başarıya aç olan San Francisco varisi Myra Hudson'ın şimdiye dek yazdığı en iyi piyesi Cennet Misali."
Escuchad : "Corre el rumor de que Myra Hudson, la rica heredera, que tiene tanta necesidad de un éxito como Rockefeller de un millón, ha escrito su mejor obra con" Destino, el séptimo cielo ".
- Sıçratalım şunu. - Kaptana söyle denize açılmak istiyoruz, anladın mı?
Sería mejor avisar al capitán... para zarpar de aquí.
Açıklayın bana şunu. - Bir parti eksik veya fazla, ne fark eder?
- ¿ Qué más da una fiesta más o menos?
- Mahsuru yoksa sadece şunu açın.
Si no le importa, ábralo.
Açın şunu.
Abre.
Ama beni vurursan, tüm bu adamların önünde şunu açıklığa kavuşturalım, siz Julie Maragon'u almak için burada değilsiniz.
Pero si me mata, vamos a dejarlo claro delante de estos hombres. No va a rescatar a Julie Maragon.
Beyler, şunu açıkça anlayın, hiçbir metod kasa açmada % 100 işe yaramaz.
Muchachos, les voy a aclarar algo. Ningún método es 100 % seguro cuando se trata de cajas fuertes.
Askeri mahkeme yönergesi açıkça şunu belirtiyor "Askeri mahkemede avukat... gerçeği ortaya çıkarmak için elinden geleni yapmalıdır, ve karşı tarafın her hamlesine ya gerçeklerle yanıt vermeli, yada onları çürütmelidir."
El manual del consejo estipula : "El fiscal militar del juicio... " hará lo posible por presentar toda la verdad...
Sanki Tanrı tarafından lanetlenmiş gibi... anneliğinin acısını çeker gibi... trenin onu kaçınılmaz kabusuna götürürken... çıkardığı ritmik piston seslerinde... çıkarttığı delirtici seslerde şunu duyuyordu mahvolmuş olan Mariannina...
a los alegres tormentos de la maternidad. Mientras el tren corría así, como una pesadilla incesante... resonando el rítmico fragor de las ruedas y los pistones... en los oídos de la pobre Marianinna Terranova... deshonrada, deshonrada, deshonrada, deshonrada, deshonrada...
Sen de şu anda beni, bunu açıklamak zorunda bıraktın. Bu da şunu kanıtlıyor, Bay Tennyson. Siz benden çok daha fazla varlıklı bir insansınız.
Ahora me ha forzado a declarar mi situación... probando, Sr. Tennyson, probando que, de nosotros dos... ud. es por lejos el mas considerable.
Açın şunu be!
- No fui yo.
Mahkeme, şunu söylemekten pişmanlık duyuyor ki Kaptan William Bligh'ın ataması, bu açıdan hatalıydı.
El consejo lamenta observar que... el nombramiento del capitán William Bligh fue, en ese sentido, un fracaso.
Şunu baştan açık açık konuşalım, biz sizin alıştığınız barbar davranışlara tahammül edemeyiz.
Que quede claro enseguida, no toleraremos su comportamiento barbárico.
Shagal'ın kızının aşkına, aç şunu!
¡ Hazlo por el bien de la hija de Shagal! ¡ Ábrela!
Hiç değilse şunu açıklayın, bu sabah iki kere telefon eden siz miydiniz?
Respóndame a una pregunta. ¿ Me llamó 2 veces, esta mañana?
Hem açıp hem bağlayamaz mısınız? Ama şunu yapabiliriz ve bu sizinle benim aramda çünkü bunu size söylememeliyim, gazı açarız hortumunuzda delik açarız, siz acili ararsınız birkaç günde gelirler. Hayır.
- ¿ No pueden ponérmelo y conectarla?
Polisi arayın! - Cleo, aç şunu! - Alo?
Por favor, llame a la policía!
Şunu açık tutar mısın?
Mantenlo abierto.
- Açıklar mısınız? - Hayır, komisyon başkanı olarak şunu söyleyeyim :
- ¿ Puede ser más explícito?
Bunu acımasız bulabilirsiniz, ama şunu belirteyim ki yönetim danışmanlarımız bir pantomim atı çalıştırmamızın gerekliliğinden kuşku duyuyorlar.
Les puede parecer muy poco delicado... pero los asesores no creen que necesitemos a ninguno de los dos.
Sana açıkça şunu soruyorum... On yıl evli kaldığım bir kadını öldürebilir miyim?
¿ Crees que mataría a una mujer con la que estuve casado diez años?
Tatlı küçük ağzını açar mısın. Hadi. Aç Şunu.
Vamos... abre la boquita
Sana şunu söyleyeyim, Peter..... biraz fazla açık sözlü olursam lütfen beni bağışlayın,..... ama Peter bunu hak etti ve biraz bilgiye ihtiyacı var.
Te diré una cosa, Peter... Por favor, perdonad, si soy demasiado franca... pero Peter incita a la verdad... y, tal vez, necesita estar mejor informado.
Şunu açık ve seçik olarak bilmenizi istiyorum Earl Williams'ın ölüm emri bu kasabadaki tüm radikal unsurların ölüm emridir.
Quiero que todos ustedes digan bien claro que la condena a muerte de Earl Williams... es una condena a muerte de todos los extremistas de esta ciudad.
Açın şunu!
¡ Abran!
Eğer kararınız içindeki milyonlarca insanı ve binlerce Amerikalı savaş tutsağını orada acı ve sefalet içerisinde bırakıp Luzon'un yanından geçip gitmekse şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ; Amerikan halkı önümüzdeki sonbaharda yapılacak seçimlerde size tamamen küsecektir.
Si decide evitar Luzón con sus millones de personas... y los miles de prisioneros de guerra americanos... que continúan pudriéndose ahí en la agonía y la desesperación... el pueblo americano estará tan enfurecido... que le demostrará su rencor en las próximas elecciones.
Şunu da bilin ki o geminin kaptanı halime acıyarak beni öz oğlu gibi büyütüp yetiştirdi. Elim silah tutacak yaşa geldiğimde her türlü silahı kullanmasını öğrendim.
El capitán de ese barco me dio su amistad, y me educó como su proprio hijo, y que las armas han sido mi empleo desde que fui capaz.
Kapıyı açın! Çek şunu!
¡ Aléjate!
- Şunu it ve kapı açıIsın.
- Empujas eso y se abre la puerta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]