Bir ev translate Spanish
13,162 parallel translation
Sanki bir pazarlamacıysın ben de bir ev kadınıymışım gibi beni kandırmaya çalışma.
A hacer ver que me creo que eres un maestro o un vendedor y que yo soy Betty Crocker.
Bir ev yanıp kül olurken.
Cuando la casa se está cayendo en llamas.
Burada bir ev var.
{ \ fs12 \ pos ( 190,257 ) } Hay una casa por delante
Bir ev istiyoruz. Birleşik Krallık'ı elde edemezsiniz.
Bueno, no podéis tener el Reino Unido.
Montauk'ta bir ev aldık. Gerçekten harika oldu çünkü ikimiz de açık havayı, kamp yapmayı, doğa yürüyüşlerini seviyoruz.
Acabamos de comprar una casa en Montauk, a ambos nos gusta la vida al aire libre.
Helikopter pisti olan büyük bir ev alacağını sanıyordum.
- ¿ Te gusta? Pensé que nos conseguirías una gran casa lujosa con helipuerto.
Her zaman popolarımızdan çıkan bir ev yapmayı hayal etmiştik hani?
Oye, ¿ sabes cómo siempre soñábamos acerca de tener una casa que sale de nuestros traseros?
Bu büyük bir ev.
Es una casa grande.
Uzun zamandır bir ev gibi gelmiyor.
No lo siento como un hogar desde hace mucho.
Seviyorum işte. Nasıl bir ev alabileceğimizi bir düşün.
Escucha, ¿ sabes qué clase de lugar podríamos tener?
Olağanüstü yeni bir ev.
Un lugar increíble. Nuevo.
Tam da Hollywood züppelerinin oturacağını hayal ettiğim bir ev.
Es exactamente la casa que imaginé que tienen los ricos de Hollywood.
Lisa Green'in bürosunda Dubaili bir şeyhe ait listeye konmamış bir ev var.
La oficina de Lisa tenía una propiedad, de un jeque en Dubái, que estaba fuera del sistema.
Bana göre burası bir ev.
Pero para mí, es'casa'.
Gerçek bir ev.
Un verdadero hogar.
Ma'an'a sekiz kilometre mesafede özel bir ev ayarlattım.
Lo he arreglado para llevarlo a cabo en una casa privada a 8 Km. de Ma'an.
Uğraştığın her neyse bırakmanı ve bana Hamptons'dan bir ev almanı istiyorum.
Lo que sea que estás haciendo, quiero que lo dejes y me ayudes a comprar una casa en los Hamptons.
- Bana Hamptons'da pahalı, büyük bir ev lazım. Suda olursa daha iyi olur.
- Dije que necesito una casa grande y cara en los Hamptons, preferible a la orilla del mar.
Nihayet bir ev yarattığın ve bütün berbat eşyalarımdan kurtulduğun için çok teşekkürler.
¡ Muchas gracias por crear al fin un hogar! ¡ Y librarte de toda mi asquerosa mierda! ".
Bütün istedikleri bir ev.
Lo único que quieren es un hogar.
Seveceğin bir ev arıyordu ki geri döndüğümüzde... - Birlikte bir eve taşınabilelim diye. Evin bir vaat olduğunu söyledi, gelecek için bir plan.
Estaba buscando una casa que te gustase para que cuando volvamos a casa... pueda pedirme que me mude. como un plan para el futuro.
Güzel bir ev seçmişsin, hakkını yemeyeyim.
Elegiste una buena casa. Lo reconozco.
- Yeni bir ev.
Nuevo hogar.
İyi bir ev yapacağız, Hayley.
Haremos de esto una buena casa, Hayley.
Wapping'den Bow Street sivil memurluğuna atanıyorsunuz kendinize yeni bir ev bulun.
Trasládese de Wapping a Bow Street Magistrates y encuentre un nuevo alojamiento.
Gerçek bir ev erkeği.
Él es un buen partido, este.
Sonunun benim gibi olmasını istemiyorum. Geleceği olmayan bir iş, boktan bir ev kilolu olması gereken yeri zayıf, zayıf olması gereken yeri kilolu olan bir eş.
No quiero que acabe como yo... con un trabajo sin futuro, en una casa de mierda, con una mujer mayor delgada donde debería estar gorda y gorda donde debería estar delgada.
Sıradan bir ev içi karışıklığı değildi o.
Eso no fue una pelea doméstica ordinaria.
Alışmak zorundaydım, mükemmel bir ev mükemmel bir koca küçük çocuklarımın öğlen için alimünyum kutudaki japon yemekleri var.
Antes tenía, ya sabes, la casa perfecta y el marido perfecto y esas cajitas de aluminio para niños, ¿ sabes? , para la merienda.
Harika bir ev, harika bir iş,... harika bir eş.
Una casa genial, un trabajo genial... y un marido genial.
Bak Patti, sen harika bir ev arkadaşısın ama Kevin'le aranda olanların ortasında kalmak isteyeceğimi sanmıyorum.
Mira, Patti, eres una buena compañera de cuarto pero no creo que me guste estar en el medio de ustedes.
Bu ev insan ticareti için kullanılan bir aktarma noktası. Yaşı tutmayan kızların fuhuş için satılmasında kullanılıyor.
Esta casa es una zona de paso de tráfico humano... chicas menores de edad son vendidas para prostituirse.
Adam her gece bir galon içki içiyor ev gittiğimde üstüme yürüyordu. Ben de yeter dedim.
Bebía ocho cervezas de noche... y me golpeaba cuando volvía a casa, así que, tuve suficiente.
Cuma gecesi, bir organizasyona ev sahipliği yapıyorum.
Viernes por la noche, que celebro un evento.
Yukarıdaki ev de kiralık bir altın madeni olacak.
Y el piso de arriba será una mina de oro alquilada...
Ev, benim için bir mekân değildi.
Mi hogar nunca fue un lugar concreto.
Yeniden düzenlemeye servet harcayabilmek için bir servet daha harcayarak ev mi almak istiyorsun?
¿ Quieres gastar una fortuna comprando una casa para que puedas gastar otra fortuna remodelándola?
Ayrıca bir ara üstesinde gelirsin diye sana ev işleri için bir liste bıraktım.
Y también te he dejado una lista de tareas para que hagas cuando puedas.
Ve sizin elinizi götürmeniz onu yaydı ve ona sıcak bir şekilde ev sahipliği yaptı
Pero tu intromisión lo ha evolucionado. Ha sido un invernadero.
- Apartmanımda bir inek görürsem de, Ev sahibini arardım.
Si yo viese una vaca en mi apartamento, llamaría a mi arrendador.
Çünkü benimle zar zor konuşuyorsun ve büyük bir yıldönümü partisi için ev sahipliği yapacak durumda değiliz.
Porque tú no quieres hablarme, y no creo que estemos en una buena situación ahora como para planear una fiesta de aniversario.
Bu ev, baştan aşağı bir aramaya ve el koymaya tabidir.
Artículo diez, acta de antiterrorismo de 2001.
- Bir diğer kurban, 30'lu yaşlarda ev hanımı ve OAB başkanı.
Otra víctima... ama de casa, treinta y tantos, presidenta del APA.
- Anladığıma emin değilim. Elimizde ölü bir Yargıç ile ev hanımı var. Ve hiçbir mantığa uymayan ölüm nedenleri.
Tenemos un juez muerto, un ama de casa muerta, y la causa de la muerte no tiene ningún sentido.
Ev hapsinde olmasının bir şartı da bu.
Es una de las condiciones de su arresto.
Bir kuaför için amma çok ev var.
Es una casa muy grande para una peluquera.
Kanına mine çiçeği verip, seni belgeleri imzalamaya zorlamışlardır. Stefan ve Damon'u davet etmemeye zorlayıp olan her şeyi unutmanı sağlamışlardır. Ev aşılamaz bir kale ve vampirler Caroline'ı kurtaramaz.
Drenan la verbena de tu sangre, te obligan a firmar la escritura, te obligan a no invitar a Stefan y Damon a entrar, y te obligan a olvidar que pasó, y, bingo, la casa es un fuerte impenetrable,
Thomas Carlyle'da düzenlenen bir seminere ev sahipilği yapıyordum.
Organicé un seminario sobre Thomas Carlyle.
Ev ödevi kavramı bana göre artık modası geçmiş bir kavram.
El término "tarea" DIRECTOR DE SECUNDARIA me parece obsoleto.
Lauren benden yedi katlı salata yapmamı istedi şu bizim gideceğimiz yemeğini kendin getir partisine, hala ev sahibine bir fotoğraf göndermem lazım ve bir tanede kendimle alakalı komik bilgi.
Lauren me pidió que llevara una ensalada de siete capas a este cena a la canasta de asesinato misterioso a la que vamos y aún tengo que enviar una foto y un dato curioso de mí al anfitrión.
Ve eğer sen bir grup devin terli bir şekilde hasırın üstünde yuvarlanırken güzel vakit geçiremiyorsan biz cidden ev arkadaşı bile olamayız.
Y si no puedes pasarla bien con un puñado de chicos grandes y sudados girando en el piso sobre una alfombra, entonces honestamente, no deberíamos ser compañeras.
evie 78
evli misin 229
evet doğru 355
evet canım 124
evin 27
evli 84
evladım 350
evdeyim 77
evet biliyorum 304
evet var 222
evli misin 229
evet doğru 355
evet canım 124
evin 27
evli 84
evladım 350
evdeyim 77
evet biliyorum 304
evet var 222
evde misin 63
evlatlarım 48
evet öyle 811
evet sen 71
evet benim 134
evet ya 191
evet dedi 25
evet dedim 36
evim 110
eve gidiyorum 210
evlatlarım 48
evet öyle 811
evet sen 71
evet benim 134
evet ya 191
evet dedi 25
evet dedim 36
evim 110
eve gidiyorum 210