Dediğimde translate Spanish
2,014 parallel translation
Şu an benim ailemin işletmesindesin bu yüzden Jessica'yla işin bitti dediğimde beni dinle.
Estás en el establecimiento de mi familia, así que escúchame cuando te digo que Jessica a terminado contigo.
Başlık dediğimde, başlıktan bahsediyorum demektir.
Cuando digo "encabezado", hablo de un encabezado.
Sanırım bazı cevaplar alamazsak, gözlerini oyarız dediğimde grup adına konuşmuş olacağım.
Y creo que hablo en nombre de todos cuando digo Que no tenemos nada en contra de sacarte los ojos... si no obtenemos alguna respuesta.
Şimdi beşten geriye sayacağım, ve "bir" dediğimde yanıma geri döneceksin.
Ahora contaré desde cinco, y cuando diga "uno"... regresarás aquí conmigo.
Nate önceden dediğimde ciddiydim.
Nate... De veras sentía lo que dije antes.
Sadece geçmişimi anlatırken altı ay önce rafting yapmıştım dediğimde'Bunun anlamlı olma ihtimali yok.'diye cevap verdin.
Cuando estabas haciendo mi historia te dije que fui a recorrer un rápido en balsa hace seis meses. Y tú dijiste que era "poco probable que estuviera relacionado".
Sana bir şeyler anlat dediğimde seni etkileyen bir şeyler anlatman gerektiğini biliyorsun.
Sabes que cuando te pido que hables de lo que sea hablo de algo que te afecte.
Üç dediğimde...
A la cuenta de tres,
3 dediğimde.
A las tres.
# Rhythm is a dancer *. # dediğimde kanser kadar ciddiyim.
Tan en serio como el cáncer cuando lo digo, # Rhythm is a dancer. #
Üç dediğimde kaldırımları değiştiriyoruz.
Al llegar a 3, cambias de vereda.
Git dediğimde.
¡ Vamos, vamos, vamos!
Ben zıpla dediğimde, ne kadar yukarı diye soracaksın.
Cuando digo "salta," tú preguntas, ¿ qué tan alto?
Ben dediğimde ateş et.
Dispara a las dianas cuando te lo diga.
Üç dediğimde.
A las tres.
Sana bir şey sorayım.'Sampson'dediğimde aklına gelen ilk şey ne?
¿ Qué es lo primero que te viene a la cabeza cuando digo Sampson? Un vacuna que puedes utilizar en el espacio.
Kal dediğimde, kalacaksın.
Cuando digo que te quedes, te quedas.
Ve sana buna ihtiyacım var dediğimde bana güven.
Y confía en mí cuando te digo que es justo lo que necesito ahora.
Neden dur dediğimde durmuyorsun?
¿ Por qué no paras cuando te digo que pares?
Evet, "durma sakın" dediğimde gerçekten de durmadın.
Cuando digo, "no pares", de verdad no paras.
- Ben "biz" dediğimde sen de "şampiyonuz" diyeceksin.
- Somos... - campeones.
Anahtarı sok ve ben dediğimde çevir.
Sólo pon la llave y gírala cuando yo te diga.
Sana bilmiyorum dediğimde doğruyu söylüyordum.
Estoy siendo honesto al ciento por ciento cuando te digo que no tengo ni idea.
Geçen hafta iş buldum dediğimde dinlemiyor muydun beni?
¿ No me escuchaste la semana pasada cuando te conté que conseguí un trabajo?
- "Zenci melezi" dediğimde çıldırmıştın.
Enloqueciste cuando dije "cuarterona".
"Üç" dediğimde hareket etmeseydin- -
Si no te hubieras movido cuando dije "tres"...
Daha da önemlisi denizci dediğimde gülmeyi bıraktınız.
Lo que es más importante, han dejado de reírse cuando digo "hombres de mar".
Üç dediğimde :
A mi cuenta.
5 dediğimde vuracağız.
De acuerdo, ahora disparamos a la cuenta de cinco.
Beş dediğimde... vuruyoruz.
Así que a la cuenta de cinco, disparamos.
Kuş beyinlilerden bahsetmişken, sana deli gibi davranıyorsun dediğimde... -... akıl hastanesine git demek istememiştim. - Biliyorum.
Hablando de lunáticos, cuando dije que parecías loco no quería que te metieras en un manicomio.
Ona karadul dediğimde suratının asılması çok ilginçti.
Conseguí una reacción interesante. Cuando la llamé viuda negra, hizo un pequeño mohín.
Kocamı seviyorum dediğimde ne görüyorsun?
Cuando digo que amaba a mi marido, ¿ qué ve?
Tasha için hayır dediğimde seni incittiğimi biliyorum, Lux.
Sé que te herido, Lux, cuando dije no a Tasha.
Ben sıfır yerçekimi dediğimde ağırlıksızlaşmış olacağız. 30 saniyeden az bir süre için.
Así que cuando diga "gravedad cero", será ingrávido durante menos de 30 segundos.
Ayaklar aşağıya dediğimde bacaklarınızı yere doğru tutun. Çünkü yerçekiminin içe doğru geri tepmesi oluşur.
"Pies abajo" significa que pongan las piernas de debajo de ustedes, porque vuelve la gravedad.
Sabit sürücüden bir şeyler kurtarabilirim dediğimde şifre çözücü algoritmam- -
Así que, cuando dije, "Todavía puedo obtener algo del disco duro", mi algoritmo de desencriptación se supone que...
"Neden" dediğimde terapistinin baskıcı bir despot olduğumu düşündüğünü söylemiş. Gerçekte kim olduğunu öğrenmesi için benden uzaklaşması gerekiyormuş.
Cuando le pregunté por qué, dijo que su terapeuta pensaba que yo era mala influencia, que necesitaba alejarse de mí y ver quién era ella realmente.
Ancak ben dediğimde, her şey biter, anlaşıldı mı?
Bastará cuando yo lo diga, ¿ entendido?
Üç dediğimde elektriği açarız ve girişlerden saldırırız!
¿ A la cuenta de tres, encendemos la electricidad y atacamos las entradas?
Üç dediğimde.
A mi cuenta.
Bir daha devam edelim dediğimde devam edelim.
Por cierto, la próxima vez que diga "vamos a seguir conduciendo", sigamos conduciendo.
Üç dediğimde. Bir, iki... üç.
A mi cuenta, uno, dos... tres.
lkın dediğimde ıkınmalısın.
Cuando te diga que empujes, necesito que empujes.
Sana dur dediğimde beni dinler miydin?
¿ Me escucharías si te dijera que pararas?
"Brown insanları" dediğimde Senin esmer insanlarından bahsetmiyordum.
Así que, cuando dije "la gente marrón", no estaba hablando de tu gente marrón.
Gözleri parlıyor dediğimde haklıydım.
Tenía razón cuando decía que sus ojos resplandecían.
İlk tanıştığımız gün, sokakta çıplak koşmayı tercih ederim dediğimde, yanlış okulu seçtiğini söylemiştin.
Cuando nos conocimos dije que correría desnuda por el patio y tú dijiste que me equivoqué de escuela.
Ah canım, ayrılıyoruz dediğimde boşanıyoruz sanmışsın.
Cariño, pensaste eso cuando dije que nos separábamos...
Üç dediğimde.
- A mi cuenta.
- Üç dediğimde. 1, 2, 3...
A la cuenta de tres.