Durdu translate Spanish
6,055 parallel translation
Bauer, Wandsworth yakınındaki bir üstgeçidin altında birkaç dakikalığına durdu.
Bauer se detuvo por unos minutos debajo de un paso elevado cerca de Wadsworth.
İzleme programı, bir vekil sunucudan diğerine gidip durdu sonra birden bir ip adresi verdi.
El programa de copia de traza se rebotó de proxy a proxy, pero de repente escupió una dirección IP.
Chloe bütün gün bize yardım edip durdu.
Chloe ha estado ayudando nosotros todo el día.
Sahnenin önüne yürüdü yumrukları iki yanda şöyle durdu ve izleyiciye tiksintiyle baktı.
Y caminó hasta el frente del escenario... y puso los brazos en jarra... y miró al público con una expresión de desprecio en su rostro...
Yanına yaklaştım, yavru durdu ve o çaresiz gözlerle bana baktı.
Me acerqué un poco, se detuvo y me miró con unos ojos de desesperación.
Nöbet geçirdi ve masada kalbi durdu.
Lo cogió y lo dejó sobre la mesa.
- Rahmetli dana eti kokusu yüzünden durdu.
El muerto se detuvo por el olor de la carne.
Saat gerçekten güzel ama tahminim o ki kutuda çok uzun süre kaldığı için durdu.
El reloj es muy hermoso pero yo creo que estuvo tanto tiempo en esa caja que un día se detuvo.
- Motorum durdu.
- Mi motor se detuvo.
- Durdu mu?
- ¿ Se detuvo?
Sonra bir gün, hepsi birden durdu.
Entonces, un día, todo se detuvo.
Aslanın asla evine dönemeyeceğini çünkü bu kadar uzun süre kilit altında kaldıktan sonra doğal yaşamda hayatta kalamayacağını söyledi durdu.
Que ese león nunca podría regresar a casa porque... Porque él no sería capaz de sobrevivir en la naturaleza habiendo estado encerrado tanto tiempo.
Bu bir hata, deyip durdu sürekli.
Sigue diciendo que es un error.
Şükürler olsun, yağmur durdu bari.
Gracias a Dios la lluvia se detuvo.
Hayat hikayeme baktığımda gayet uygun durdu bu olanlar.
No lo sé, dada la historia de mi vida, esto parece perfectamente apropiado.
İsrailli askerin serbest bırakılmasına anlaştıklarını söyleyen Filistin Yönetimi devir teslimin tek taraflı iyi niyet göstergesi olduğunun üzerinde durdu.
La Autoridad Palestina, que afirma haber negociado la liberación del soldado, insiste en que la entrega fue un gesto unilateral de buena voluntad.
Kalbi zaten bir kere durdu.
Su corazón ya se detuvo una vez.
Yarım asır boyunca o ve cımbızı bu tüylü şeytanlar üzerinde dolaşıp durdu bunları, ondan önce kemoterapinin aldığını düşünürse, yıkılır.
Ella y sus pinzas han estado dando vueltas alrededor... de estos enormes pelos durante casi medio siglo... y estaría completamente devastada... si pensara que la quimio los quitaría primero...
" Ben duramadığımdan çünkü-ölüm için - o-benim için durdu-kibarca -
"Porque no pude detenerme ante la muerte, " amablemente ella se detuvo ante mí.
O Ay Kapısı'nın ucunda durdu. Lord Baelish, konuşup vazgeçirmeye çalıştı.
Se paró al borde de la Puerta de la Luna y él trató de hacerla entrar en razón.
Köpekbalığı... Beni kovalayıp durdu.
El tiburón se mantuvo persiguiéndome.
Sebepsiz yere durdu.
Se ha parado sin motivo.
Beynim durdu.
Me he bloqueado.
Billy'nin parmakları yıllar önce durdu.
Los pulgares de Billy se perdieron hace muchos años.
Bu biraz zayıf durdu.
Esto parece bajo.
Tüm hafta boyunca yapacağınız Büyük Kanyon gezisi hakkında konuşup durdu.
Se pasó toda esta semana hablando del viaje de ambos al Gran Cañón.
Belediye Başkanı da orada kabarıp durdu, ve bir salak, kadınları ve çocukları nasyonalleştirme komplosu kuran komünistlerden bahsetti.
El alcalde estaba allí todo hinchado, y un imbécil habló de un complot comunista para nacionalizar las mujeres y los niños.
Odaklandım ve değişim durdu.
Me concentré y lo detuve.
Durdu mu?
¿ Se detuvo?
Dünya okyanusunun dolaşım sistemi durdu.
El sistema circulatorio del océano apagado.
Önümüzde oturan adam telefonda pazarlık yapıp durdu.
El tío que estaba sentado delante de nosotras estaba haciendo llamadas de negocios.
Sonra GPS'e birden bir şey oldu ve motor durdu.
De repente el GPS hizo un ruido y el coche se paró.
Yani demek istediğim, bunca zamandır arkasına yaslanıp durdu ve sana hiç yardım etmedi?
Quiero decir, ¿ cómo pudo estar mirando todo este tiempo sin hacer nada para ayudarte?
Kongreye ait kabuller uzun zamandır durdu.
El reconocimiento del congreso se demoró muchísimo.
Kalbi durdu!
¡ Lo perdemos!
SODRA protokolünün tamamlanmasından üç saat sonra hastanın kalbi durdu. Yoğun viremi kan zehirlenmesiyle uyumlu bir durum. Bu sefer beraberinde beyin dalgalarındaki yıkıcı azalma geldi.
Tres horas después del protocolo SODRA el paciente experimentó un paro cardíaco a causa de una contundente sepsis virémica esta vez acompañada de una grave disminución de actividad cerebral.
Anlaşılmaz bir şekilde buraya birkaç kilometre kala durdu.
Se detuvo a unos pocos kilómetros de aquí, de manera inexplicable.
Ofisim tüm gün boyunca senden rapor isteyip durdu.
Mi oficina ha estado pidiendo todo el día tu informe.
Lynn bütün gün boyunca senin yemeklerini övüp durdu.
Lynn ha estado parloteando de comida durante todo el día.
Başbakan bugün tavrının arkasında durdu.
Y seguiremos manteniendo eso. Hoy, la primer ministro defendió su posición.
Sanırım bir araç buldum. Evet bir minibüs durdu biniyorum.
Creo que tengo quien me lleve.
- Bir anda durdu.
Eso creo. - Acaba de morir.
Will, bu sende harika durdu.
Will, esos lentes te quedan bien.
Çok güzel durdu üstünde.
Te queda fabuloso.
Minibüs sürekli çalınıp durdu.
Esa van sigue siendo robada.
Kalbi durdu sanırım.
Del corazón, creo.
Kanama durdu.
La hemorragia ha parado.
Ne zaman durdu?
¿ Cuándo paramos?
Hammerschmidt bütün gün basın ofisimizi arayıp durdu.
Hammerschmidt ha llamado todo el día a la oficina de prensa.
Bu hepimizin son vermesi gereken bir yol. Sersem yüreklerimiz durdu.
Este es el camino que todos deberíamos terminar.
- İyi durdu.
- Gracias.
durdur 139
durduk 23
durdum 42
durdurun 141
durdular 27
durdur onu 200
durduramıyorum 35
durdurun onu 231
durdurun şunu 91
durdur onları 66
durduk 23
durdum 42
durdurun 141
durdular 27
durdur onu 200
durduramıyorum 35
durdurun onu 231
durdurun şunu 91
durdur onları 66