English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ D ] / Durdum

Durdum translate Spanish

2,972 parallel translation
Bütün hafta bunun planını yaptım durdum.
Sabes, he estado tratando de planear esto toda la semana, y yo...
Seni ve başından geçen bu çetin sınavı düşünüp durdum.
Sabes he estado pensando mucho en ti y sobre esta terrible experiencia por la que has pasado.
Fırtına takipçisi olduğunu düşündüm. Sohbet amaçlı durdum- -
Imaginé que era un cazador de tormentas, así que me paré a charlar...
Yani zengin gibi davranmamıştı ama yaklaşık 5 yıl önce Kuzey Kaliforniya'dan geçerken küçük bir kasabada durdum.
Quiero decir, no pretendía ser rica, pero... hace unos cinco años... estaba viajando hacia el norte de California. Me detuve en esa pequeña ciudad.
Söylediklerimin tek kelimesine kulak asmadığını bildiğim halde boş yere konuşup durdum.
Sabía que harías oídos sordos pero seguí hablando y hablando.
Bir dakika öyle durdum.
Me detuve un minuto.
Kulak kabartan herkesin gözü önüne şikayet edip söylenip durdum.
Me he estado quejando con practicamente cualquiera que me escuche.
Lisansım askıya alındığından beri yaptıklarımı ve etkilerini düşünüp durdum. Tıbbi Heyet'in verdiği cezadan daha çok kendimi cezalandırdım.
Cada día desde mi suspensión, he pensado en lo que hice y cómo afectó a otros, y yo... me he castigado a mí misma más de lo que podría hacerlo una junta médica.
Emily mevzusu haricinde bana çok iyi davrandın. Ben sana hıyarlık edip durdum.
Todas estas cosas de Emily a un lado, has sido... solo agradable conmigo, y yo he sido... un idiota contigo
Uzak durdum, eziyet çektim ve bazen Beş Krallık'ın her köşesinde avlandım.
He sido rechazado, perseguido, y a veces incluso perseguido por todos los rincones de los Cinco Reinos.
Bütün gün boyunca bunun hakkında düşünüp durdum.
Lo he estado pensando todo el día.
Evet, durdum.
Sí, te oí.
Ve en iyi tarafı ise sözümde durdum ve yeni bir şovum oldu.
Y lo mejor es que mantuve mi palabra y tengo un nuevo show.
Tamam, tamam. Durdum.
- Está bien, me detendré.
Sen demedin mi kızımla konuşabilmek için aradım durdum.
Dijiste que querías llamarla que querías platicar con ella
Durdum mu?
¿ Me detuve?
Buddy Jellison'ın yerinin nerede olduğunu sormak için yanlarında durdum.
Me detuve a preguntar la dirección del café de Buddy Jellison.
Aslında önceden birini kaybettiğimde yarın bu işi bırakacağım, öbür gün bırakacağım her gün böyle düşünüp durdum.
Debería renunciar antes de perder a alguien otra vez. Debería renunciar mañana. Pienso en eso todos los días.
Bu 15 yıl içinde ben, bazen kötü biri bazen değersiz biri oldum. Her gün kalbini kırıp durdum.
Por quince años, te lastimé como el muchacho malo y estúpido que soy.
Durdum. Ne var?
Me detuve. ¿ Por qué?
Bana kazandıracağın onca parayı düşünüp durdum.
He estado pensando mucho... en todo el dinero que me harás ganar.
Ben yıllarca gazetelerden uzak durdum.
Me mantuve fuera de los diarios por años.
O kadar kötü çaldım ki, yarıya gelince durdum.
Toqué tan mal que al llegar a la mitad tuve que parar.
Ne olacak ve ne zaman olacak soruları aklımı meşgul etti? Beni çamaşırhanede mi avluda mı yoksa yemekhanede mi öldürecekler diye düşünüp durdum?
Y cuando iba a pasar... pasaría en el cuarto de la lavandería, en el jardín.
Kendime hep sorup durdum. Neden orada değildi diye?
No puedo dejarme de preguntar, por que usted no estuvo ahi?
Tüm gün kum torbası arayıp durdum.
He querido un saco de boxeo todo el día.
Moda dergilerinde, sıska ama güzel zayıf mankenlerin fotoğraflarına, baktım durdum.
A hojear las revistas de moda, las fotos de las supermodelos flacas, esbeltas y hermosas.
Evet bir süre durdum. Evet, ama sen de durdun.
Sí, durante un tiempo paré, pero tú también paraste.
O lokantanın sahibinin, çorba servis etme hayalini gerçekleştirmek için ne gibi engelleri aşmış olabileceğinden bahsedip durdum.
Yo empecé a hablar de todos los obstáculos que el dueño tuvo que superar para realizar su sueño de servir sopa.
Senden uzak durdum çünkü... sana karşı dürüst olana kadar karşına çıkmak istemedim!
¡ Me alejé de ti porque... no quería volver a verte hasta que pudiera ser honesto!
Ve ben köşede durdum, ucuzlbalo elbisemin altındaki ayakkabılarıma diktim gözlerimi.
Yo estaba parada en la esquina con la cabeza agachada y mi vestido elegante de descuento.
deyip durdum.
"No le des a este hombre tus lágrimas".
Orada burada sürekli seni arayıp durdum ben.
¡ Anduve por toda la creación buscándote!
Seni arayıp durdum.
Te pasé llamando.
Ben çok güçlü durdum.
Estaba... muy fuerte.
Orada beş dakika ya durdum ya durmadım.
Salí en cinco minutos.
Ama o hurda gemide çürürken, her günümde onun yüzünü ve ne güzel bir çocuk olduğunu düşünüp durdum.
Pero no habían días, mientras me pudría en la carcel, cuando no pensaba en su rostro y en ese ser amado, lo bella que era
Onun yanında durdum günlerce, haftalarca.
Me senté junto a él durante días, semanas.
Bu 15 yıl boyunca, boşu boşuna, kariyerimden vaz geçerek, her yerde onu arayıp durdum.
Durante este 15 años Renuncié a mi carrera buscando en todas partes por su pero en vano
Bütün gün arayıp durdum, ama bulamadım.
Estuve buscándola todo el día, y no podía encontrarla.
"Bu mu yani?" diye düşünüp durdum.
Seguía pensando : "¿ Eso es todo?"
Ben de kendime bunu sorup durdum.
Me pregunto cayendo.
Sanırım bu yüzden sana geri dönüp durdum.
Es por eso que siempre vuelvo.
Düşüp durdum.
Me la pasé cayendo.
Mahi, seni arayıp durdum.
Mahi, te he estado llamando...
Yıllarca ona tekrar yazmaya başlaması için yalvardım durdum.
Pasé años rogándole que volviera a trabajar.
Beyaz bir erkeğin sürdüğü aracın arkasında durdum.
Paré detrás del vehículo conducido por un hombre blanco.
Bir an durdum ve babamla beraber potaya top fırlattığımızı hayal etmeye çalıştım. Hayır.
Los miro agitarse un momento y trato de imaginarme yo con mi padre, pegando a una pelota para que entre al aro.
Geçen yaz ona baktım durdum.
Te vi a menudo el verano pasado.
- Gidene kadar yanında durdum.
Me quedé con él hasta que acabó.
Annemin o kadar uzun süre o kuyunun dibinde ne yaptığını merak ederek, öylece durdum. Koşup yardım çağırsaydım onu kurtarabilirlerdi. Ama yapmadım.
Si hubiese corrido en busca de ayuda en ese momento, ellos podían haberla salvado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]