Insanların translate Spanish
63,241 parallel translation
Her şeyi yoluna koymak için bir fırsatın var, insanların hayatlarını kurtarmak için ama sen bundan kurtulmaya mı çalışıyorsun?
Tienes una oportunidad de hacer esto bien, de salvar la vida de gente, ¡ ¿ y sales con esto? !
Burasının sensiz ne yapacağını bilmiyorum. ... ya da burada çalışan insanların.
No sé si eres tú la que no puedes vivir sin este sitio, o son ellos los que no pueden vivir sin ti.
New York'taki o insanların aksine.
A diferencia de la gente de Nueva York.
Bunu da sevdiğin insanlardan uzak tutman gerekir çünkü çünkü insanların o parçanı görmelerini istemezsin.
Y puede hacer que se las ocultes a la gente a la que quieres porque... porque no quieres que vean esa parte de ti.
Sonra yardım için yardım masasından insanlarınızı alınız.
Entonces trae gente del despacho de comunicaciones para ayudar.
Bu insanların yaptıkları sana yanlış geldi.
Lo que esa gente te ha hecho está mal.
İyiliklerinden, başka insanların ona verdiği isimlerden ve en önemlisi de başkalarına faydası olan ve bu dünya da bıraktıklarından bahset.
A través de sus buenas acciones. A través de la caridad que dan en su nombre, y lo más importante. A través del conocimiento que dejan en este mundo que beneficia a otros.
Ama bizim gördüğümüzle yüzlerce yıl önce insanların gördüğü aynı değil.
Pero lo que vemos no es lo mismo que la gente vio hace cientos de años.
Yüz yıl önce yaşamış insanların bir ömür boyu gördüklerini biz bir hafta içinde görüyoruz.
En una semana, recibimos más imágenes que la gente de hace cien años tal vez en toda su vida.
Bu insanların suya ihtiyacı var.
La gente necesita agua.
İkimiz de biliyoruz ki bu meblağ Kibera'daki insanların ödediğinden az.
Los dos sabemos que mucho menos que lo que pagamos en Kibera.
Protestoda ben de vardım, insanların yüzündeki ifadeyi gördüm.
Yo estuve en la protesta. Vi cómo te miraban.
Çünkü insanların kendilerinden farklı olandan korktuklarını biliyorum.
Porque sé que hay gente que le tiene miedo a la gente distinta.
O masum insanların öldürüldüğünü izlediğimde...
Cuando vi morir a esos pobres inocentes.
Bu insanların bir lidere ihtiyacı var.
Mueren por tener un líder.
Sahnede söylediğin şeyleri insanların duyması çok iyi oldu.
Lo que dijiste en la tarima, fue bueno que la gente lo oyera.
Sadece normal insanların hayatlarında istemeyeceği bir durumu aydınlatıyordum o kadar.
Solo quise señalar una situación que la gente normal preferiría evitar.
Bu güzel, küçük dayalı döşeli ofisinde oturup bütün gün yarımız kadar bile zeki olmayan insanların zırvalamalarını mı dinleyeceksin?
¿ Solo sentarte aquí en una linda, pequeña oficina bien equipada, escuchando basura todo el día de gente que es la mitad de inteligente que nosotros?
O insanların tek istediği, onları öğrenmekten korktukları şeylerden koruyacak biri.
Lo único que quiere esa gente es que alguien los proteja de lo que tienen miedo de saber.
Nasıl durdurulacağını veya yok edileceğini bulamadık. Eğer bu yaratık dünyaya ulaşırsa yok edilmesi için mümkün olan tüm kaynaklar kullanılmalıdır. Aksi halde tüm insanların hayatı tehlikeye girer.
No descubrimos cómo frenar ni cómo eliminarla... y si esta criatura llegara a la Tierra... usen todos los recursos disponibles para destruirla... o pondrán en peligro toda la vida humana.
Başka hiçbir insana elini uzatmamış insanların sesini.
El sonido de personas que jamás han herido a otro ser humano.
Bu insanların sesi, hayatımızı sessizleştirdi.
Estas voces hicieron que nuestras vidas callaran.
Ama çok yakında bu insanların sesini kimse duymayacak!
Pero muy pronto estas voces serán silenciado para siempre.
Sayın Yargıç bu insanların bu duruşmada yapmaya çalıştıkları şeye dair hiçbir fikrim yok.
Señoría, no tenía ni idea de que el Estado tenía intención de juzgar este caso hoy.
Yakın bir zamanda meydana gelen bu dramatik durum dünyanın her yerindeki hangi yolu seçecekleri konusunda kararsız olan insanların bazı şeylerin farkına varıp kararlarını netleştirmelerini sağladı.
El dramático logro de las últimas semanas... debería de habernos dejado en claro... el impacto de esta aventura... en la mente de los hombres en todas partes... que están tratando de hacer una determinación... de qué camino se debe tomar.
Burası insanların çalıştığı, yaşadığı, sevdiği, kitap kulüpleri olan, bir tepenin üzerine kurulmuş
La ciudad resplandeciente en la colina, donde la gente trabajaba, vivía, amaba
Ben sadece bir yarışçıyım, insanların ne yaptığını kontrol edemem!
Soy corredor de autos. No controlo lo que hace la gente.
kendi insanlarını öldüren karısı, lanet olsun sana.
capaz de matar a tu propia gente.
Sevimli birisin evin de güzel, çok güzel yemek partileri veriyorsun, dünyandaki her şey çok güzel öyle ki, kötü şeylerin rasgele biçimde sıradan insanların üzerine yağmur gibi inebileceğini hayal edemiyorsun.
Eres encantadora. y tu casa es encantadora, y das encantadoras fiestas, y todo en tu mundo es encantador, así que, realmente, no tienes la imaginación para ver cómo es... cuando ocurren cosas malas, sólo al azar, grandes torrentes de mierda cayendo sobre la gente común.
Dolayısıyla suçlayacak birini arıyorsun çünkü öylesi, senin gibi güzel insanların başına bile çok, ama çok kötü şeyler geleceği fikrinden daha cazip duruyor.
Así que estás buscando quién culpar... porque que es menos aterrador que enfrentarse al hecho... que cosas horribles pueden suceder, incluso a alguien tan encantadora como tú, cosas realmente horribles.
Aksi takdirde, ülkedeki insanların yarısının tedavi görmesi gerekirdi.
De lo contrario, la mitad de los hombres del país estarían buscando tratamiento.
Bu işleri düzeltmek için bir fırsatın var, insanları ölümden kurtarmak için ve sen bundan sıyrılmaya mı uğraşıyorsun?
Tienes la oportunidad de hacer esto bien, de salvar vidas de personas, ¿ y sales con esto?
İstediğin kadar inancının arkasında saklanabilirsin, Jadalla, ama ikimizde biliyoruz ki bu masum insanları öldürmek sadece müslamanlarıda.
Puedes esconderte detrás de tu religión todo lo que quieras, Jadalla, pero los dos sabemos que esto solo se trata de matar a gente inocente... algunos de ellos musulmanes.
Rehberindeki insanlar elektronik dosyaların, John'u bulmak için elinde ne varsa onlara lazım.
Van a necesitar tus contactos, ficheros electrónicos, cualquier cosa que tengas que pueda ayudarlos a encontrar a John.
Simms'ın insanları Naseri için irtibat numaralarının bir listesini topladı.
La gente de Simms recopiló una lista de números de contacto para Naseri.
İnsanlar burayı aldığında, Sonuçlarını çekenleri onlardı.
Cuando tu gente se hizo con este lugar, fueron ellos quienes sufrieron las consecuencias.
Mozart'ın müziği, dönemin insanları tarafından bizim gibi duyulmamıştı.
A Mozart no lo oían sus contemporáneos como lo oímos hoy.
İnsanlar yeraltı dünyasının terk edilmiş yerlerini otel odası gibi kullanıyorlar.
Todo un mundo clandestino de sitios abandonados que la gente usa de hotel.
Okul formlarında üçünün soyadını da kullandığım için insanlar zorluk çıkarırdı.
Todos se burlaban cuando yo ponía los tres apellidos en los papeles de la escuela.
Sapiensler güvende hissettiklerinde, dünyanın en tatlı insanlarıdır.
Cuando los sapiens se sienten a salvo, son la gente más amable que hay.
San Francisco'nun üst düzey vergi veren güzel insanları, bu adam, Ajan Jeffery Bendix, erkek egosunu tatmin etmekten başka bir sebebi olmaksızın bu kutsal törenin ortasına dalıp, bu önemli anı ihlal etti.
Buenos ciudadanos de la categoría fiscal más alta de San Francisco, este hombre, el agente Jeffery Bendix, irrumpió en medio de esta ceremonia sagrada y violó este momento único sin más motivo que el de gratificar su ego de macho.
İnsanlar bana paranın satın alamayacağı şeyi soruyorlar.
La gente me pregunta qué es lo que el dinero no puede comprar.
İnsanların korkmaya bu kadar hazır olması inanılmaz.
Es increíble lo fácil que se asusta la gente.
Planınızdaki tek kusur insanlar kolayca öldürülebilir.
El único defecto en tu plan es... que los humanos pueden morir fácilmente.
Katliamcının teki insanları vurmuyor mu?
¿ Hay un tirador disparando a mansalva?
İnsanların ölmesini izlemek çok zor.
Es duro ver a la gente morir.
İnsanların ne düşüneceğini biz düşünürsek, onlar ne düşünecek Su?
Si pensamos lo que la gente piensa, ¿ qué piensa la gente, Su?
Siz insanlar çok kurnazsınız.
Ustedes son muy astutos.
İnsanlar bilmek istiyor, ne zaman aşık olacaksın?
"La gente quiere saber cuando te caerás por alguien".
İnsanların değişme gücü olduğuna inanır mısın?
¿ Crees que la gente tiene el poder de cambiar?
Zack'i işaret ediyodu. Masum insanlar masum olduklarını kanıtlamak için sanatoryumlardan kaçmazlar!
¡ Las personas inocentes no escapan de los manicomios para proclamar su inocencia!
insan 293
insanları 60
insanın 25
insanlar 521
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18
insan değil 37
insanları 60
insanın 25
insanlar 521
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18
insan değil 37