English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ I ] / Istemem

Istemem translate Spanish

18,533 parallel translation
Kesin bir şey olmadan Abby'yi endişelendirmek istemem.
Sí. No quiero preocupar a Abby hasta que sepamos algo.
Kulağa ırkçı gelmesini istemem ama adamın yaşlı bir zenci olması gerçeğini konuşabilir miyiz?
Mira, viejo, no quiero sonar racista, ¿ pero podemos discutir el hecho de que es un anciano negro? - Sí.
Akademik gelişimine engel olmak istemem.
No puedo ser responsable de impedir tu crecimiento académico.
Hayır. Ben de istemem.
No, yo tampoco.
Seni kaybetmek istemem.
No quiero perderte.
Seni telaşa düşürmek istemem ama nerede olduğunu bilmiyoruz.
Oh. Bueno, no quiero alarmarte, pero parece que no podemos localizarla.
Eğer bu işin arkasında Loeb varsa seni de karıştırmak istemem.
Si Loeb está detrás de esto, no querrás estar involucrado.
Sürtük annenin gulaşını istemem.
No el... horrible goulash de tu madre.
Saygısızlık etmek istemem ama, 15 yaşındaki küçük bir kız Galavan'la karşılaşınca ne yapabilir ki?
Con todo respeto, señor, ¿ que hará una jovencita de quince años si se le aparece Galavan?
- İlginç bir teklif ama zahmet vermek istemem.
Es una oferta interesante... pero no quiero que sea una imposición. ¡ Bah! ¿ Imposición?
- Hayır, seninle yatmak istemem.
No, no me quiero acostar con usted.
Size yok yere ümit vermek istemem.
No quiero darles falsas esperanzas.
Acımak istemem.
No quiero dar lástima.
Onu utandırmak istemem.
No quiero opacarlo.
Bak bunu büyütmek istemem ama Julian'dan sadece on iki milyon dolar aldığına dair bir dedikodu var.
Odio dignificar esto, pero hay un rumor de que solo recibiste 12 millones de Julian.
- Hayır, pek istemem.
- No en realidad no.
Üzgünüm, seni zorlamak istemem. Sadece seninle konuşmak hoşuma gidiyor.
No quiero ser agresivo, solo estoy disfrutando hablando contigo.
Saygısızlık etmek istemem ama siz General Kutuzov musunuz?
Con el debido respeto, ¿ es usted el General Kutúzov?
Herkes değil tabii. Ben öyle bakmıyorum yani. Ama öğrenciler sizlere bakıp "Bu işi yapmayı hayatta istemem." diyor.
Bueno, yo no lo hago, pero sabes que los alumnos piensan que ellos nunca harían ese trabajo.
Bak seninle... Seni incitmek istemem.
No quiero tener que lastimarte.
Limpet'in kışkırtılmaya çok müsait bir bölgede yürütüldüğünü biliyorsun. Operasyonun kontrolden çıktığını görmeyi hiç istemem.
Ya sabéis, Lapa está operando en una región altamente incendiaria, y odiaría ver que se descontrola.
Rahatsız etmek istemem.
No me gustaría molestarlo.
Kabalik etmek istemem.
No quiero ser grosero.
Şey, kırıcı olmak istemem, ama sahte ve sığ bir argüman gibi geliyor.
Bueno, no quiero sonar insultante, Pero suena como un pseudo argumento superficial,
Genç olupta Vietnam'dan yola çıkan.. bir gemide olmayı ben istemem.
Yo no, no me gustaría ser joven y ser enviado a Vietnam.
Bir fırsatı teptiğin hissine kapılmanı istemem.
No querría que sintieras que has perdido una oportunidad.
Senden bir şey istemem gerek.
Tengo que pedirle una cosa.
Dünyayı senden mahrum bırakmak istemem çünkü.
Habría odiado privar al mundo de todo esto.
Çaya geç kalmak istemem.
Yo no quiero llegar tarde para el té.
Ki bu yüzden boş vaatler ve boş ceplerle Majesteleri Kral Louis ile asla görüşmek istemem.
¿ Qué es eso que nunca me acercaría Su Majestad, el rey Luis, con promesas vacías o los bolsillos vacíos.
Amcana saygısızlık etmek istemem ama bu biraz fazla İngiliz.
Ahora, no faltar al respeto a su tío, pero es un poquito... Inglés.
Tabii ki istemem.
Por supuesto que no.
Yemeğinizi bölmek istemem.
No quiero interrumpir vuestra comida.
Siktir. Bunu hiç istemem.
Definitivamente quiero evitar eso.
Kendi korumak ya da kazancımı arttırmak için istemem ben.
No busco proteger lo mío o incrementar el beneficio.
Sanırım onun tarafını tutmamın sebebi dünya ona yetiştiğinde olacakları izlemek için iyi bir yerde olmak istemem ve bu hikâye yine anlam kazanmaya başlayacak.
Creo que parte de la razón por la que he estado a su lado era para asegurarme de que presenciaría el momento en que por fin lo atraparían, y toda esta historia volvería a recobrar el sentido.
Mary, Bay Pritchard'ın güncel istekleri konusunda sana karşı çıkmak istemem ama onun önceliklerinin listesine göre kanun yaptırımı kadınlar, alkol ve müziğin altında kalıyor.
Mary, no quiero estar en desacuerdo contigo acerca de las actuales intenciones del Sr. Pritchard, pero en mi lista de sus prioridades incluyen hacer justicia, mujeres, alcohol y música.
Elbette istemem.
Claro que no.
Coconut Grove ile rekabet etmek istemem.
No hay manera de medirme en Cocoanut Groove.
Asla onu incitecek bir şey yapmak istemem.
Nunca haría nada para hacerle daño.
Uyurken çok dönerim. Seni rahatsız etmek istemem.
Me doy vueltas en la cama, no me gustaría molestarte.
Scooter'ınıza saygısızlık etmek istemem ama Amerika'da da gayet iyi Scooter'lar yapıyoruz.
Con todo el respeto a tu scooter, ahora se hacen algunas muy buenas aquí en América.
Öyle kalsın istemem.
No quería dejarlo así.
Hayal kırıklığına uğramalarını istemem.
No quisiera decepcionarles.
Saygısızlık etmek istemem efendim ama bu adamları en ağır şekilde cezalandır demiştiniz.
Señor, con todos mis respetos, me dijo que a estos tipos los hundiera en la miseria.
Zıtlık çıkarıyor gibi görünmek istemem ama...
Bueno, no quiero confrontar aquí, pero...
Burnumu sokmak istemem ama sanki bir şey seni çok rahatsız ediyor gibi geldi.
No pretendo inmiscuirme, pero parece que llevas contigo un gran peso encima.
Evet, seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama insanları öldürüp etlerini yiyen bir canavar değilmiş bildiğin normal bir insanmış.
Sí, pero odio decepcionarte. No era un monstruo corriendo, matando gente y comiéndose su carne ; Era un ser humano normal.
- Evet. İstemem.
- Correcto.
- İstemem. - Ben de öyle düşünmüştüm.
No.
Kılına zarar gelmesini istemem.
No la deseo ningún mal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]