English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ I ] / Istemiyorsun

Istemiyorsun translate Spanish

6,421 parallel translation
Ve kabul etmek istemiyorsun ama biz arkadaşız.
Y sé que no te gusta admitirlo, pero somos amigos.
Benimle evlenmek istemiyorsun.
No quieres casarte conmigo.
Yukarı gelmemi istemiyorsun, değil mi?
No quieres que suba, ¿ verdad?
Sende üniversiteye gitmek istemiyorsun?
¿ Qué hay de ti?
Evet, eve bile gitmek istemiyorsun anlaşılan.
¿ Ni siquiera fuiste a casa?
Nefret ediyorsun çünkü insanları korkutmak istemiyorsun.
¡ Solo lo odias porque no quieres asustar a la gente!
Onu hava alanına götürmemi istiyorsun çünkü sen tanıtımından ayrılmak istemiyorsun.
Y me necesitas para que le coja en el aeropuerto porque no puedes ausentarte de tu propio evento.
O bebek doğduğundan beri bir şey yapmak istemiyorsun.
Nunca quieres hacer nada desde que vino ese crío.
Benim sevgilim gibi görünmek istemiyorsun bu yüzden avludaki en büyük ve en kötü mahkuma sataştın.
Usted no quiere ser visto como mi novia, así que usted escogió una lucha con la más grande, prisionero más malo en el patio.
Övgüyü Harvey alsın diye bu davadan çekilmemi istemiyorsun.
Así que no quieres que fuera del caso para que Harvey puede obtener el crédito.
Ya ilişkiyi istiyorsun ya da istemiyorsun.
Puedes querer o no una relación.
Banliyöde yaşamak istemiyorsun değil mi?
No quieres vivir en los suburbios, ¿ verdad?
Senin özel avukatın olmamı istemiyorsun.
No me estás pidiendo que sea tu abogado interno.
- Catherine bu akşamın son gecemiz olabileceğini kabul etmek istemiyorsun biliyorum senin kadar istemesem de olabilir ama, yani- -
- Mira, Catherine, sé que no quiere aceptar que esta noche podría ser nuestra última noche tanto como yo, pero es posible, así que...
Hem neden benimle çıkmak istemiyorsun ki?
¿ Y por qué no quieres salir conmigo?
Sully vurulduğunda nasıl iskelede olduğumu dinlemek istemiyorsun yani?
¿ No quieres saber cómo es que estaba en el muelle cuando dispararon a Sully?
Sully vurulduğunda nasıl iskelede olduğumu duymak istemiyorsun, o zaman?
¿ No quieres saber por qué estaba en el muelle cuando dispararon a Sully?
Sadece itiraf etmek istemiyorsun.
Solo no quieres admitirlo.
- Sen de kabul etmesini istemiyorsun.
Y tu no quieres que lo haga.
Benimle zaman geçirmek istemiyorsun.
No quieres pasar tiempo conmigo.
Seni incittiği için Wade'e aşık olmak istemiyorsun. Bu yüzden seni sevdiğini söylediği an New York'a kaçtın.
No quieres estar enamorada de Wade porque te hizo daño, razón por la que te marchaste a Nueva York en el momento en el que te dijo que te amaba.
Bu konulara girmek istemiyorsun.
No quieres ir por ese camino.
Şimdi sende başkente gitmek istemiyorsun.
Ahora no quieres ir a D.C.
Sevişmek de mi istemiyorsun?
¿ Ni siquiera quieres sexo? No.
Neden eşinden sen ve oğlunla birlikte Pazar törenine buraya gelmesini istemiyorsun?
¿ Qué tal si le preguntas a tu esposa si quiere venir junto a ti y a tu hijo al servicio del Domingo?
Bunu karara bağlamak istiyorsun ve videonun mahkemede gösterilmesini istemiyorsun,... öyleyse gelirin % 20'sini alacaksın.
Quieren resolver esto, no quieren enseñar esto en el juzgado, entonces cojan los 20 centavos de dólar.
Yani uzaylı saldırısı dışında hiçbir seçeneği elemek istemiyorsun.
Así que, aparte de un ataque alienígena, ¿ no estás dispuesto a descartar nada?
Ta.. tamam yani paylaşmak istemiyorsun?
Bueno, ¿ no me quieres contar? Bien.
Sadece söylemek istemiyorsun.
Solo que no me lo quieres decir.
- Hapse girmek istemiyorsun.
- No quieres ir a la cárcel.
Gebeliği sonlandırmak istemiyorsun değil mi?
No quieres abortar, ¿ verdad?
Konuşmak istemiyorsun ama iyi misin peki?
Tú no quieres hablar de eso. Estás bien?
İkinci soru. Neden S.H.I.E.L.D.'ın ya da benim bu konuya karışmasını istemiyorsun?
Porque todo es culpa mía
- Hem de kalifiye olduğun alanda çalışmak istemiyorsun. - Evet.
¿ Y usted no quiere trabajar para lo cual se preparó?
Bu tamamen anlaşılabilir. Geceni, bir grup kalitesiz politikacının toplantısında geçirmek istemiyorsun.
Es perfectamente comprensible que no quieres pasar la noche en compañía de un un puñado de politicos sórdidos.
Ama sorun şurada : sen onu istemiyorsun.
Pero el problema es que no es a ella a quien quieres.
Neyi öğrenmesini istemiyorsun?
¿ Sin saberlo...?
Ve biliyorum ki "öldü" demek istemiyorsun ama ne yaparsan yap bu oğlanı artık kurtaramazsın.
Y se que no quieres darte por vencido, pero... no importa lo que hagas, no vas a salvar a este chaval.
Bu yüzden mi Menzilci'lere katılmak istemiyorsun?
Por esto no quieres ser Ranger, ¿ verdad?
Hala adamla evlenmek istemiyorsun değil mi?
No quieres seguir casada con el tipo, ¿ verdad? - No.
Benimle bir ilişki istemiyorsun.
No quieres una relación conmigo.
- Beni orada istemiyorsun.
- No me quieres allí.
Ya kardeşimle bir sevişme seansı ile nişanlanıyorsun ya da O'nun hakkında haklı olduğumu farkettin ve itiraf etmek istemiyorsun.
O estás participando en una maratón de sexo con mi hermano, o te has dado cuenta de que tenía razón acerca de él y no quieres admitirlo.
- Vakit kaybetmek istemiyorsun demek?
¿ No quieres tomarte el tiempo?
Özellikle de sen istemiyorsun.
Especialmente tú.
Gitmek mi istemiyorsun?
! ¿ No quieres ir?
Bak, biliyorum beni burada istemiyorsun.
Mira, sé que no me quieres aquí.
Evet, Neal'ın 10 günlüğüne hapse gitmesini istemiyorsun. Ben de istemiyorum.
Sí, no quieres que Neal vaya a la cárcel por 10 días.
Evet, Katolik İttifakı'nın sana kızmasını istemiyorsun.
Sí, no quieres enfadar a la Liga Católica.
- Böyle demek istemiyorsun.
- No quieres decir eso.
Kimsenin seni mini eteğinle görmesini istemiyorsun galiba.
No querías que nadie te viera en una pollerita.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]