Izin verirsen translate Spanish
2,615 parallel translation
Eğer izin verirsen sana yardım edebilirim.
Puedo ayudarle con eso si me deja.
Gitmeme izin verirsen anlatırım.
¿ Quieres volar esto por nosotros?
Şimdi izin verirsen, kazanmam gereken bir iddia var.
Ahora, si me disculpas, tengo una apuesta que ganar.
Yolundan şaşar ve hissettiğin öfkenin kontrolü ele geçirmesine izin verirsen- -
Si distorsionas la línea Y dejas que la ira que sientes se apodere...
Eğer izin verirsen, bir haber programım var.
Si me disculpas, tengo un programa de noticias que sacar adelante.
Eğer sana bir kaç test uygulamama izin verirsen...
Si tan solo me dejas realizar algunos análisis...
Şimdi izin verirsen lokmaları dağıtmalıyım.
Ahora si me perdonas, tengo que ofrecer estos canapés.
Şimdi izin verirsen tuvalete gidip gözlerimi yıkayayım.
Ahora, si me disculpas, iré al baño a lavarme los ojos.
Ama bu insanlar sadece sen onlara izin verirsen, seni mahçup duruma düşürürler.
Pero esas personas sólo pueden hacerte sentir avergonzada si tu los dejas.
İki profesyoneliz... İkiliyiz, izin verirsen.
Dos profesionales... pares, si lo desea.
- Tabi ki, bana bir saniye izin verirsen.
Sí. Dame un segundo.
Biraz izin verirsen ben de daha iyi olurum.
Vamos. Si solo aflojaras un poco, entonces lo haría mejor.
Şimdi, izin verirsen bir cenazeye geç kaldım. Affedersiniz.
Ahora, si me disculpas, llego tarde a un funeral.
Sana bir içki ısmarlamama izin verirsen gönlümü alırsın.
Puedes compensarme dejando que te pague un trago.
Telefonunu kullanmama izin verirsen beş papel veririm.
Escucha, te daré cinco pavos si me dejas usar tu teléfono.
Dışarı çıkmasına izin verirsen çok yararı olur.
Sacarlo afuera sería provechoso.
İşimizi yapmamıza izin verirsen ölmez.
No si nos dejas hacer nuestro trabajo.
Eğer izin verirsen...
Si me disculpa...
Buradan çıkmama izin verirsen sana kanıtlarım.
Si me dejas salir de esta celda, te lo demostraré.
Şimdi izin verirsen yoldaş Heywood çörek ve kahveye gelmişti.
Ahora, si me disculpas, el hermano Heywood se pasó a tomar pastel y café.
- Evet, izin verirsen tabii. - Olmaz.
- Si me lo permites.
- Son bir arama yapmama izin verirsen...
Déjame hacer una llamada más...
Sana da selam ama izin verirsen bir şey konuşuyoruz burada.
Sí, hola, y si no te molesta, estamos en el medio de algo.
Freya, eğer izin verirsen üstümdekileri bırakmak istiyorum, olur mu?
Si no te importa, Freya, sólo quiero alivianarme un poco aquí, ¿ de acuerdo?
İnmemize izin verirsen test yapmaya başlayabiliriz.
Ei, si nos dejas salir, podremos empezar con las pruebas.
Eğer bize izin verirsen, sen ve ben, değerli şeyler inşa edebiliriz.
Y podemos construir algo que merezca la pena, tú y yo, si tú lo quisieras.
Gitmeme izin verirsen yapılacaklar listeme eklerim.
Podría ponerlo en mi lista de cosas por hacer si me dejaras ir. Bueno, yo sí.
Bunu yapabilirim... Eğer gitmeme izin verirsen.
Puedo hacerlo... si me deja ir.
Ama izin verirsen, denemeye hazırım.
Pero si me permites, estoy dispuesto a intentarlo.
Şimdi eğer izin verirsen, kıçımı öptürmeye gideceğim.
Ahora si me disculpas, my trasero quiere regresar a que lo besen.
Şimdi izin verirsen işime konsantre olmalıyım.
Por ahora, debo concentrarme en mi trabajo, esta bien?
Eğer malın tesise geri dönmesine izin verirsen, bu, Fort Knox'a zorla girmek gibi birşey olur.
Si se la llevan a sus instalaciones, será como irrumpir en Fort Knox.
Profesör Gellar'ın yaptıklarına devam etmesine izin verirsen James'e göre cinayetlerin günahının vebali senin boynunda da olacak.
Si le permites al Profesor Gellar continuar haciendo lo que está haciendo, de acuerdo a Santiago, es simplemente un pecado similar a que si tú cometieras los asesinatos.
Eğer izin verirsen bunu düzeltebileceğimi biliyorum.
Si me dejas, sé que puedo compensarte.
Ve sana söylüyorum, Eğer James'in gitmesine izin verirsen, Hayatının geri kalanı için anlaşabiliriz.
Y te digo que si dejas ir a James, podemos ser parte de tu vida.
İzninle patron, izin verirsen- -
Perdone, jefa. ¿ Le importa si...?
Şimdi izin verirsen kurtarmam gereken bir yarıküre var.
Ahora, discúlpame. Tengo un hemisferio que salvar.
Şimdi izin verirsen, yapmam gereken çok önemli şeyler var. Başka ne konuşmak istersin?
Ahora, si me disculpas, tengo muchas cosas importantes que hacer. ¿ De qué más quieres hablar?
- Sen umursasan iyi olur Johnny çünkü onun veya başkasının bunu batırmasına izin verirsen, olan senin muzlarına olur.
- Pues será mejor que te importe a ti, Johnny, porque si le permites a él, o a quien sea que joda todo esto, estáis locos.
Şimdi, eğer izin verirsen...
Ahora, si no te importa...
Bence, eğer izin verirsen, Emily başının çaresine bakabilir.
Creo que Emily podría hacerlo, si la dejas.
İzin verirsen barış yolunda daha fazla adımlar da atmak istiyorum.
Permíteme dar un pequeño paso hacia la reconciliación.
İzin verirsen, kızını kurtarabilirim.
Puedo salvar a tu hija si me dejas.
- İzin verirsen, maç seni iyileştirecektir.
- Deja que el juego cure todo.
İzin verirsen...
Dejame... ver.
İzin verirsen çok sevinirim.
Me gustaría tener tu permiso.
adrenalini. İzin verirsen buna, seni felç eder.
La adrenalina te paraliza si se lo permites.
Şimdi, izin verirsen...
Ahora, si me perdona.
- İzin verirsen.
- Si me lo permites.
İzin verirsen, kendisini bir kontrol etmek istiyorum.
¿ Te importa si le echo un vistazo a este tipo por un segundo?
- Ve izin verirsen şimdi gitmem gerek.
- De acuerdo.