Işte olan bu translate Spanish
910 parallel translation
Aptalım ben, işte olan bu!
Me ha pasado que soy un imbécil. ¿ Entiendes?
Tüm bu gürültü patırtının sebebi olan adam bu işte.
Éste es el tipo por el que hicieron tanto lío.
İşte olan bu. Onu bu şekilde götüremezsiniz!
¡ No pueden llevárselo!
Adı "Önden Buyrun" olan bir keçiye oynarsan olacağı bu işte.
¿ Qué esperas si apuestas por una caballo llamado "After you"?
- İşte önemli olan bu.
- Así se hace.
İngiliz ordusundan bir generalin dört yıllık bu sıkıntılı dönemde yer almış West Riding'li hemşireler yararına bir balo düzenlediğini ilk kez duyduğumda, kendi kendime "İşte kalbi doğru yerde olan bir adam." dedim.
Cuando me enteré de que un general del ejército británico iba a organizar un baile en beneficio de las enfermeras de West Riding que habían servido en los 4 años de conflicto, pensé : "he aquí un hombre con el corazón en su sitio".
İçinde belge olan mikrofilm işte bu.
Aquí está el microfilm con el documento.
Bu kadar utanç verici olan bu işte.
Eso era lo vergonzoso.
Bilseydin, seni o kadar incitecek olan şey bu işte bu kadar yoğun duygular hissedebilmem senden uzakta, bir yabancıyla.
Eso era lo que te habría herido, si lo hubieras sabido... que fuera capaz de sentir tan intensamente... lejos de ti... con un desconocido.
İşte yazılması güç olacak olan şey de bu.
- Está enamorado, ¿ eh? Tienes que captarlo a través de los detalles en la fachada de su casa. Ésa es la parte difícil de escribir.
Hepsini harcadım, bebek. Olan bu işte.
Lo gastamos, eso fue lo que ocurrió.
İşte bu yeşil mendille olan durum da benim için aynısı.
Pues eso es lo que me pasa con este pañuelo verde.
İşte değişmekte olan da bu.
Eso es lo que ha cambiado.
Evet. İşte olan biten bu.
- Bueno, más o menos fue así.
Bu, banker Lord Ascoyne D'Ascoyne'in oğluydu. Daha saygın bir kariyer için bana yardımı reddeden şu anki yüz kızartıcı işte bulunmama sebep olan adamın oğlu.
Era el hijo de Lord Ascoyne D'Ascoyne, el banquero... cuya negativa a ayudarme a hacer una carrera mas digna... me había conducido a mi actual ocupación ignominiosa.
Bir asabiyet krizi geçiriyorsun, olan bu işte.
Tienes un colapso nervioso Eso es.
Seni dinlediğim zaman olan bu işte.
Eso es lo que pasa cuando le hago caso a usted.
İşte senin mezar taşında yazacak olan şey bu.
Lo inscribirán en tu lápida.
İşte olan bu.
Fue por esto.
Belki bu işte üzülecek olan sen olacaksın.
Quizá tú seas la que lamentará esto.
işte bu kutsal olan ailemin evinin... ve kutsal mezarlarının tapusu.
Esta es la propiedad de la casa de mis padres. Y de la tumba que creyeron les daría la inmortalidad.
İşte olan bu her yerde
Eso es lo que pasa por todos lados
İste evli erkeklerde harika olan şey bu.
Eso es lo maravilloso de un hombre casado.
İşte size ve ailenize olan sevgim sönecek olursa, Tanrı'dan dileğim bu.
Es lo que le pido al cielo... cuando se enfríe mi amor por vos o los vuestros.
Ama çarın kızının hayatta olabileceğini... duyduğunda gözlerin bir keşişinkiler gibi aydınlandılar. Gülünç olan bu işte.
Pero te brillaron los ojos como piedras preciosas cuando supiste que la hija del zar podía estar con vida.
İşte olan bu.
Eso es lo que pasa.
En zorlarından biri olan bu işte tutunabilirsin bile.
Y tal vez para entonces hayas aprendido Io bastante...
- Önemli olan bu işte.
- Sí, claro. - Es lo principal.
Bizim ellerimizde olan da bu işte ; bir hindi. Bir uçak olarak geçinmeye çalışıyor.
Es lo que hay : un leño intentando parecer un avión.
Sizleri bu cesur gençlere karşı olan sevgi ve şükranlarınızı sunmaya davet ederken... İşte askerler geliyor!
Os invito... a expresar a nuestros valerosos hijos... vuestro reconocimiento, vuestro afecto, vuestro amor patrio...
İşte ihtiyacın olan bu.
Eso es lo que necesitas.
Evet, Birleşmiş Milletler'in de ihtiyacı olan şey bu işte.
Sí, esto es lo que necesitaba la ONU desde el principio.
Güzel olan, işte bu.
Eres la belleza que era Grecia.
İşte olan bu.
Se me han fundido los plomos.
Bu işte boşta olan bir tek kişi var.
sólo hay una persona. - Yo.
İşte olan da bu. Giysilerimi getir.
Tráeme la ropa.
İşte Sicilya için..... ihtiyacımız olan şey bu!
Es lo que todos queríamos... Para Sicilia.
Enseye su dökmek, işte ihtiyacımız olan şey bu, ve bir de şifre.
Agua en el cuello, eso es lo que necesitamos, y el código.
- İşte olan bu.
- Eso pasó.
İşte ihtiyacınız olan bu.
Esto es lo que necesita.
Olan bu işte.
Eso es lo que pasa.
Mahkemede ihtiyacım olan işte bu.
Eso me servirá en el Tribunal.
Benim buraya gelmeme neden olan bu işte.
Es por el que vine aquí a inspeccionar.
Bilinen ve bilinmeyen tüm aşk sözcüklerinden güçlü olan bu duygulardı işte.
Y son más fuertes que las palabras de amor conocidas. Y desconocidas.
Neyden korkacağını ve neyi seveceğini bilmek, işte önemli olan şey bu.
Es importante saber qué hay que temer y qué hay que amar.
İşte her şeye sebep olan bu aşağılık herif.
éste es el hijo de perra que ha causado todo esto.
Bay Haversack'ta olan bu var işte.
Eso es lo que tiene el señor Haversack.
İşte, bana olan aşkın bu kadar!
¿ Eso sientes por mí?
İşte bu. İşte, tam on ikiden vuracak olan adam geliyor!
¡ Tenemos el chico que dará en el blanco mismo!
İşte elde olan bu!
¡ Maten a los que puedan! ¡ Son animales!
İşte bu 15 yıl önce, cebinde olan 85 dolar.
Estos son los 83 dólares que llevabas en el bolsillo hace 15 años.