Sanırım o translate Spanish
9,953 parallel translation
Sanırım o ışık nükleer bombaydı.
Creo que eran armas nucleares.
Sanırım o kadın erkekler hakkında haklıymış.
Bueno, parece que ella tenía razón sobre los hombres.
Bunu sana söylemek için uygun bir anı bekliyordum ve... -... sanırım o an bu.
He esperado el momento para decirte eso y creo que... es éste.
Sanırım o da isterdi.
Creo él había realmente así.
Büyüleyiciydi ama aynı zamanda da, "Sanırım öyle değilim..." diyordum. "Sanırım o kadar da özel değilim."
Era inspirador, pero me hacía pensar "oh, supongo que yo no soy TAN especial"
Sanırım o zaman ona söylediğim bir şey vardı, bir daha asla evlenmeyeceğimi söylüyordum.
Una vez que dije que nunca iba a casarme de nuevo.
Ve sanırım o da bu nasihati dinledi.
Supongo que él me tomó la palabra.
Yani sanırım o burada kalıyor.
Haz de cuenta que él se queda aquí.
Teknik olarak, sanırım o yarayı ben yapmıştım.
Bueno, técnicamente los dos le hicimos esta cicatriz.
Marangozluğundan dolayı almadı sanırım o lakabı.
Supongo que no le pusieron ese mote por trabajar la madera.
Sanırım o zaman doktor olmaya karar vermiştim.
Fue cuando decidí convertirme en doctor.
Sanırım o.
Vale, creo que es ella.
- Peter, sanırım o zararlı bir pipo.
Peter, creo que es la pipa equivocada.
Stewie, sanırım o Hitler'in gençliğiydi.
Stewie, creo que era Hitler de joven.
Sanırım o seni, sen de onu kovalıyordun, ve kafan karıştı. şimdi de çift taraflı oynuyorsun.
Creo que lo perseguiste y lo perseguiste... y te confundiste... y ahora juegas para ambos lados.
Karanlık Olan'ı yok etmenin bir yolunu bulabilmek için yıllarımı harcadıktan sonra sanırım o hançeri elime almış olsam bunu hatırlardım.
Después de todas las vidas que pasé buscando un modo de destruir al Oscuro, estoy bastante seguro de que recordaría sostener esa daga en mi mano.
Karanlık Olan'ı yok etmenin bir yolunu bulabilmek için yıllarımı harcadıktan sonra sanırım o hançeri elime almış olsam bunu hatırlardım.
Después de las vidas que pasé buscando una manera de destruir al Oscuro, estoy bastante seguro de que recordaría sostener la daga en mi mano.
Tamam. O hâlde pek iyi gitmedi sanırım.
Bueno, supongo que no ha ido bien.
Sanırım herkes güç geri gelince bir çeşit mesaj olacağını düşündü.
Creo que todos suponen que al volver la electricidad, habrá un mensaje o algo.
Sanırım çevirisi "öfkeyle yanan"... ya da "öfkeli, yanan şey" gibi bir şey.
Creo que se puede traducir como "quema con ira", o "la cosa que arde con furia,"
O ilk değil sanırım.
No es la primera, supongo.
O hançeri görmeyi uzun zaman olmuştur sanırım.
Imagino que hace tiempo que no ha visto esa daga.
Süper kahraman Eğer öcü en iyi arkadaşının ölümünü sanıyor - olur Herhangi asil ne yaptım O, en iyi arkadaşını öldürdü. Hayır, dostum.
No, tío.
O zaman orijinal Castor materyali Johanssen'daydı. Sanırım.
¿ Así que Johanssen poseía muestras originales de Castor?
Sanırım bu yüzden bana o şekilde ihtiyacın olmadığını düşündüm.
Y creo que por eso pensé que tu no me necesitabas de esa manera.
Sanırım ben 18-19 yaşlarındaydım ve Kurt de 17 yaşındaydı, punk rock müzikten hoşlanıyordu ve bu benim de ilgimi çekti.
Creo que yo tenía dieciocho o diecinueve años, y Kurt tenía diecisiete. Pero le gustaba el punk, y eso me interesó.
Sanırım beni artık eskisi kadar sevmiyordu. Ya da, kendinin ilerlediğini ve benim ilerlemediğimi düşünmüştür.
Creo que él ya no me amaba como antes o quizá sentía que él estaba avanzando y yo no.
Rodney, bir kurban vermeden, sanırım böyle diyebilirsin, o eve girmeyecekti.
Rodney no entraría a la casa sin dejar una ofrenda, podría decirse.
Sanırım ben o "biz ve onlar" eşitlemesinin diğer tarafında kalıyorum.
Supongo que porque estoy justo en el lado equivocado... de esa ecuación de "nosotros y ellos".
"Sanırım yine üniversitede sahip olduğum o inancın peşindeyim, " Sarah ile ilk tanıştığımda ve her şeyin... "... güzel göründüğü o zamanda sahip olduğum inancın. "
Supongo que he vuelto a buscarla, la fe que tenía en la universidad, la fe que tuve cuando conocí a Sarah y todo parecía tan lógico.
Sanırım 5 ya da 10 yıl önce Trey'le konuştum.
Probablemente no he hablado con Trey en los últimos cinco o diez años.
- O darbelere dayanabilir, sanırım.
Aguantará un impacto, creo.
Dinle, BJ adında bir adam var sanırım Alice ve Samantha'yı o öldürdü. Şimdi de benim peşimde. - Hayır, hayır.
Escucha, hay un tipo llamado BJ... y creo que él es el que... mató a Alice y Samantha... y ahora está detrás de mí.
Geçen gün olanlar için... Sanırım ikimiz de o işin boşa harcanan bir zaman olduğunu kabul edebiliriz.
Mira... sobre el otro día... creo que ambos... estamos de acuerdo en que no hicimos el mejor uso de tu tiempo.
Aslında ben de havacı sayılırım. O yüzden bana söz vermelisin. Ehliyetini alıp St. Louis'e döndüğünde etek altı uçmaya çalışmak yok, anlaştık mı?
Sabes, yo también soy piloto, así que cuando consigas esa licencia y regreses a San Luís, tienes que prometerme que no intentarás volar bajo el arco, ¿ vale?
Bir saat, sanırım.
Creo que una hora más o menos.
O bir savaşçı Bunch. Sanırım buradaki herkes öyle düşünüyordur.
Es una luchadora, Bunch, y creo que todo el mundo aquí presente puede dar fe de ello.
Sen o günleri göremeyeceksin sanırım.
Supongo que no vas a estar por aquí para verlo.
Sanırım sosisli ve hamburger ekmeği alman gerekecek.
O supongo que tendrás que coger perritos calientes y magdalenas.
Yani bir bebek. Ve mütemadiyen korkunç kararlar alıyor. Sanırım çoğu kez sadece beni korkutmak için.
O sea, es un bebé, y toma decisiones terribles todo el tiempo, la mayoría, creo, solo para asustarme.
Sanırım bu o.
Creo que es ella.
O zaman benim ayrılmamın da bir ilgisi yok sanırım.
Entonces supongo que no tiene nada que ver con mi partida tampoco.
Sanırım diğer ben, gelecekteki ben uğruna savaşacağı bir şey ya da birini buldu.
Supongo que el otro yo, mi yo futuro, encontró algo o alguien por quien valió la pena luchar.
Peki. O zaman, sanırım... müzenin gözetim haritasını istemezsiniz.
De acuerdo. ¿ Entonces supongo que no quieres los mapas de vigilancia del museo?
Eğer sen ve ailen olmasaydınız, Jane, Sanırım cuma akşamı evde oturup... tıp dergisi okuyan o insanlardan olabilirdim.
Si no fuese por ti, Jane y por tu familia, creo que probablemente sería una de esas personas que se quedan sen casa los viernes por la noche leyendo revistas de medicina.
Sanırım henüz sırlarımızı paylaşmıyoruz, öyle değil mi?
No... no creo que estemos compartiendo aún, ¿ o sí?
Sanırım ben o insan sınırlarının bazılarını çoktan unuttum.
Pienso que, de hecho, he olvidado como se sentían unas pocas de esas limitaciones humanas.
Ya da maymunun, sanırım.
O... mono, supongo.
Sanırım sürekli ona geç saate kadar çalıştığımı söylüyorum ve bütün o bahaneler, gece geç saatte telefon edip "işim uzadı, sen yemeği bensiz ye, tatlım" demeler...
Pienso en todas las... todas las veces que he dicho que estaba trabajando hasta tarde, y... todas las excusas, las llamadas telefónicas de madrugada... " Tengo que demorarme en el trabajo, así que, ¿ por qué no te adelantas y comes sin mí, cielo? ·
O kadar da zor değilmiş sanırım.
No fue tan difícil, ¿ verdad?
O kadar da zor değilmiş sanırım.
No ha sido tan difícil, ¿ verdad?
sanırım öldü 20
sanırım oldu 18
sanırım olur 20
sanırım öyle 707
sanırım öyle oldu 17
sanırım öyleyim 36
sanırım öyleydi 23
sanırım olmaz 19
okay 54
opera 37
sanırım oldu 18
sanırım olur 20
sanırım öyle 707
sanırım öyle oldu 17
sanırım öyleyim 36
sanırım öyleydi 23
sanırım olmaz 19
okay 54
opera 37