Senin hayatın translate Spanish
4,585 parallel translation
Senin hayatın onu hayatını kurtaracak.
Tu vida está hecha para ella.
Senin hayatın onu hayatını kurtaracak.
Tu vida es para salvarla.
Ben senin hayatınım.
"Yo soy tu vida."
Senin hayatını kurtarmaya çalışıyorum.
Estoy intentando salvar tu vida.
Demir El senin hayatını kurtaran adamdır.
Manos de Hierro fue quien te salvó la vida.
Senin hayatın manyak mı?
¿ Has tenido una vida loca?
Bu senin hayatın, Mark.
Es tu vida, Mark.
Hadi beni geçtim ama senin hayatın niye böyle?
Aunque no tengo mucho espacio para hablar... solo mira tu vida.
Ben senin hayatın için yalvarıyordum... onunki için değil.
Suplicaba por su vida, no la de él.
yirmi beş bin daha zengin olurum... ya da senin hayatın biter.
estoy bien 25 Gs más rico... [pitido reloj] O hasta de su tiempo.
Senin hayatın gün geçtikçe güzelleşiyor, benimkiyse, her gün daha kötüye gidiyor.
Tu vida se pone cada vez mejor y mejor, y el mío se pone peor y peor.
Senin hayatından çok önemli bir parçan alınsa çileden çıkıp, cinnet geçirip o kişinin kafasını ezmez misin?
Estarías muy enfadado de que alguien vaya a tomar algo tan preciado para ti. Que lo matarías.
Eğer durum tam tersi olsaydı ben de senin hayatını kurtarırdım. Biliyorum.
Si hubiera sido al revés, yo también te habría salvado la vida.
Onun ve senin hayatını mahvettiğimi düşünüyorsun. Ama yapmam gerekeni yaptım.
Sé que crees que arruiné su vida y la tuya, pero hice lo que tenía que hacer.
Dur, o değil. Senin hayatın! Neden kısırlık görüyorum?
¿ Por qué aparece la infertilidad?
Bu geceler senin hayatını aydınlattığında ve sen onların üzerine yükseldiğinde serbest kal.
Entonces, te elevarás por encima de ellas, libre.
Senin hayatını kurtarmak için kendiminkini vermemi istiyorsun.
Quieres que entregue mi vida por la tuya.
Senin hayatın ödevler, danslar ve partilerden ibaret.
Tu vida son los deberes, los bailes y las fiestas.
Bu birim senin hayatını kurtardı. Bir şey olacağın yoktu.
Esta administración te salvó, tú no ibas a ninguna parte.
Tek pişmanlığım senin hayatını yaşayamamış olman.
Solo siento que tú no pudieras vivir la tuya.
Tamam, bu çizdiğim senin hayatın.
Bien, esta es tu vida.
Bu senin hayatını kurtarabilir Ethan.
Esto puede prolongar la vida, Ethan.
Sonra bu senin sağlık geçmişin, hayat sigortan için LI-90 DA-93, bu geçici bir görev tayini olduğu için şanslısın.
Luego tenemos tu historial médico... el LI-90 para el seguro de vida, el DA-93... Tienes suerte de que solo sea un incorporación temporal.
Bunu söyleyeceğime inanmak zor ama çünkü erişkin hayatımın büyük bir kısmını senden ve senin temsil ettiğin şeyden nefret ederek geçirdim ama...
Bueno, no me puedo creer que vaya a decir esto porque he pasado la mayor parte de mi vida como adulto odiándote y todo lo que representas, pero...
Hayatını otobüslerde geçirmek senin kaderin.
Tú estás destinada a pasar tu vida en el autobús, mujer.
- Yalnızca senin değil kral hazretlerinin de hayatının buna bağlı olduğunu aklından çıkarma.
No eres solo tú. El Rey también está en riesgo.
Nina'nın hayatı neden senin için bu kadar önemli?
¿ Por qué la vida de Nina es tan importante para usted?
İki hafta boyunca odanda kalacaksın ve öfkenin, senin ve benim hayatımı nasıl mahvettiğini düşünüp bir daha olmaması için kafa yoracaksın.
Vas a permanecer en tu habitación durante dos semanas y pensar en cómo tu ira ha jodido tu vida y la mía y cómo nunca va a suceder de nuevo.
Biliyor musun? Senin bu tavrın hayatımın işini onun ellerine veriyor.
Sabes, tu mal comportamiento le dará el negocio de toda mi vida.
Başarısız olursan sadece senin hayatını almayacağım.
Si fallas, no sólo tomaré tu vida.
Böyle düşünüyorsun çünkü senin için hayatını riske atacağını biliyorsun.
Porque sabes que arriesgaría su vida por ti.
İki hafta boyunca odanda kalacaksın ve öfkenin, senin ve benim hayatımı nasıl mahvettiğini düşünüp bir daha olmaması için kafa yoracaksın.
Vas a quedarte en tu cuarto durante dos semanas a pensar cómo la ira ha arruinado tu vida y la mía y que jamás volverá a suceder.
Hayatımı senin için seve seve tehlikeye atarım. Aynısını benim için sen de yapmıştın.
Con gusto arriesgaría mi vida por ti, como tú por mí.
Hayatımın senin yüzünden böyle olduğu doğru.
A pesar de que mi vida es un circo por tu culpa...
Ben işlediğim günahlar için cezaevinde bir kaç yıl kalırım ama senin bütün hayatın hapiste çürür.
Los pecados que he cometido... sólo necesito pagar por ello unos pocos años. Pero tú vas a pasar el resto de la vida pudriéndote en la cárcel.
Bu ülkeyi inşa eden, senin gibi çalışkan insanları düşündüğünde işte itfaiyeciler, öğretmenler, FBI ajanları bir bakıyoruz, hayatınızı güç bela idame ettirebiliyorsunuz bu da beni çok kızdırıyor.
Piénsalo, la gente que construye este país, la gente trabajadora como tú. Tú sabes, bomberos, maestros, agentes de FBI. Al final del día, es a ustedes a los que se desolló vivos, financieramente.
Senin cinsel hayatın kimsenin umurunda değil Evan.
Nadie da una mierda sobre tu vida sexual, Evan.
Hey, bak, senin bir hayatın var ve benim de bir hayatım var.
Hey, mira, yo tengo mi vida, y te tengo el tuyo.
Ama senin kariyerini bitirecek, hayatını mahvedecek kadar ve Tuscany'de müthiş bir tatil yapacak kadar uzun da yaşayabilir.
También podría vivir lo suficiente para acabar con tu carrera, destruir tu vida y disfrutar unas vacaciones geniales en Toscana.
Kardeşinin hayatını ve krallığımızın geleceğini senin ellerine emanet ediyorum.
Confío en ti la vida de tu hermano. Por el futuro de nuestro Reino.
- Hector, bu senin bir sonraki hayatın.
Héctor, esta es tu próxima vida.
Çocukların senin çocukların değildir. Onlar hayatın kendisine olan özleminin oğulları ve kızlarıdır.
Tus hijos no son tus hijos, son los hijos e hijas de la vida.
Çocukların senin çocukların değildir. Onlar hayatın kendisine olan özleminin oğulları ve kızlarıdır.
# Tus hijos no son tus hijos, # # son los hijos e hijas de la vida. #
Çünkü hakiki olmak için çok iyisin. Çünkü senin gibi bir sevgiliyi hayatım boyunca bekledim. Şimdiye kadar ortaya çıkmadın ve bir şey yapıp batıracağım diye ödüm kopuyor.
Es porque eres demasiado bueno para ser verdad, porque he estado esperando a un amante como tú, toda mi vida, y te has aparecido hasta ahora, y estoy asustado de que voy va a hacer algo para joderlo.
Geçmişte yaşadıkların, şu anki hayatını etkilemesin demek, adil olur mu senin için?
¿ Es justo decir que no dejas que el pasado interfiera con el presente?
Hayatım boyunca bir sürü polis tanıdım ama senin adamların polis gibi durmuyor. Güzel.
En mi época conocí policías, pero tus hombres no parecen policías.
Sen ve senin Debbie'yle olan ev hayatın!
Usted y su vida en casa con Debbie.
Bizim kendi hayatımız olmalı, senin de kendi hayatın olmalı.
Es raro. Necesitamos tener nuestra propia vida, y es necesario que tengas la tuya.
Hiçbir şey beni senin yeni hayatına kadeh kaldırmaktan daha mutlu edemez. Ama yapamam. Ve sen de yapmamalısın.
Nunca pensé que diría esto, pero en este momento, no creo que sea una buena noticia.
Senin bile aşk hayatın olması bana geleceğim için umut veriyor.
El solo hecho de que hasta tú tengas una vida amorosa me da esperanza para mi futuro.
Hayatımın geri kalanında senin için adam öldürmek istemiyorum Vivi.
No quiero pasar el resto de la vida matar por ti, Vivi.
hayatını 28
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayatını kurtardım 33
hayatının zamanı 17
hayatın tehlikede 18
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayatını kurtardım 33
hayatının zamanı 17
hayatın tehlikede 18
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
seninleyim 95
senin derdin ne 338
seninle gurur duyuyorum 314