English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ H ] / Hayatının zamanı

Hayatının zamanı translate Spanish

2,090 parallel translation
Durulmasının ve bir hayat kurmasının zamanıydı.
Era hora de que sentara cabeza y tuviera una vida.
O zaman seninle birlikte mezun olan diğer bütün gençlerin yaşadığı boktan hayatı yaşayacaksın.
Luego será la misma vida de mierda que el resto de los chicos con los que te graduarás van a vivir...
- Bu hayatımın işi dostum. - Phillip. - O zaman saçmalık sensin.
- Es el trabajo de mi vida.
Hayatı yaşamanın zamanı geldi.
Es hora de empezar a vivir. ¿ No?
Uzay, zaman, hayatın kendisi.
La reproducción humana, invariable durante millones de años, está a punto de ser sometida a una revolución.
Zaman geçtikçe paylaştığımız hayat tuhaf da görünse artık daha yakın olmaya başladı.
en el transcurso del tiempo, mientras vivamos juntos, Lo que solía ser increíblemente extraño, es cada vez más familiar para mí.
O zaman hayat boyu bu elini kullanamazsın.
Entonces quedarás lisiado de por vida. Aguanta.
Sadece hepinizden hayatın güzelliklerine de zaman ayırmanızı istiyorum.
Solo quiero asegurame que todos tomeis un tiempo para oler las rosas
"bu senin tutkun ve hayatın boyunca bunu yapmak istedin," " Sanırım burada her zaman senin için uygun bir iş bulabiliriz
"esta es tu pasión, es todo lo que has querido en la vida", le dije : " Siempre podrás volver a trabajar aquí,
Annen her zaman hayatın asla başa çıkamayacağımız şeyleri karşımıza getirmeyeceğini söylerdi.
Tu madre siempre decía que la vida nunca te da lo que no puedes manejar.
Tüm zamanını aptalca videoları çekmeye harcayan uzaylı kafalı bir çatlağı öldürüp hayatımı hapishanede geçirecek kadar aptal mıyım?
¿ Cree que soy tan tonta como para pasar mi vida en prisión por matar a una loca de los extraterrestres que se pasaba todo el tiempo filmado unos videos estúpidos?
Hepimizin ailesinde bir yerlerde. O orada... ilk Amerikalı. Buraya gelen, sıfırdan başlayan, ve tüm hayatını çocukları ve hiçbir zaman tanımadığı gelecek kuşaklara bir yaşam sağlamaya adayan bir adam.
En algún lugar sobre la línea en cada una de nuestras familias, él está ahí- - el primer norteamericano, el tipo que vino aquí y empezó con nada y trabajó toda su vida para construir algo para sus hijos
Bana her zaman bunun bir iş olduğunu, sosyal hayatım olmadığını söyledin. Ama yine de lisede rüyalarını süsleyen Serene van der Woodsen'la iş pişirmek adına bir çuval inciri berbat ettin!
Bueno, siempre estas diciéndome que esto es un negocio y no mi vida social, pero aún así tú eres el que fastidió un negocio importante porque querías conseguir un sueño de instituto de una noche con Serena van der Woodsen.
Evet, sanırım komik olmadığı tek zaman sevdiğin kadınla kurduğun hayatın çökmeye başladığı an.
Si, supongo que la única vez que no es gracioso es cuando la vida que has construido con la mujer que amas se derrumba a tu alrededor.
Ama, şunu da iddia edebiliriz ki... İnsanın hayatında önemli bir zaman bir şeyler öğrenmek için!
Pero se argumenta a favor diciendo que es el momento más importante en la vida de una persona en lo que refiere al aprendizaje.
O her zaman bir kahramandı. Hayatını insanlarını korumak için vermeye hazırdı.
Siempre ha sido un héroe, preparado para dar su vida para proteger a su gente.
Gerçekten, hayatımı mahvetme planını ne zaman yaptın?
En serio, ¿ Cuándo tramaste este plan para arruinar mi vida?
O zaman Richard'ın hayatı artık Nicci'nin ellerinde.
Entonces la vida de Richard está en las manos de Nicci ahora.
O zaman, sen bir bahane uydurup Karanlık Rahibeyle baş başa vakit geçirirken Confessor Ana'nın hayatını kurtaran aslında Başbüyücüydü.
si que de hecho fue el Primer Mago quien salvo la vida de la Madre Confesora mientras usabas un pretexto para estar días solo con una hermana de la Oscuridad.
Güzel, çünkü buradan çıktığın zaman turuncu kıyafetler içerisinde, çevrende bir sürü insanla hayatını geçireceksin.
Bien, porque vas a pasar mucho tiempo con gente con uniforme naranja. Una vez te saque de aquí.
"Hayatın sonuna kadar bekle. O zaman benim bir tavşan mı yoksa kaplumbağa mı olduğumu görürsün." derim.
Pero yo digo, espera al final de la vida y entonces verás si era un conejo o una tortuga.
Sana şunu söyleyeyim ki, o zamanlar oyunlara çıkmak, vücut çalışmak aktör olmaya çalışan arkadaşlarla takılıp zaman geçirmek hayatımın en güzel zamanlarıydı.
Bueno dejame decirte algo, por entonces, en las actuaciones, se cobraba una miseria, sólo éramos unos actores comprometidos haciendo el tonto... la mejor época de mi vida.
Hayatın boyunca rol yaptın, tamam mı? Şimdi bunun ötesine geçip seni oynayan aktörü bulma zamanı.
Ya es tiempo de dejar ese personaje y descubrir al actor que lo interpreta.
Beraber olduğumuz zaman, beni öyle korkuttu ki, çünkü sen dünyada hayatımı mahvedebilecek tek insandın.
Cuando nos juntamos, me cagué de miedo, porque... tu eras la única persona que podría arruinar mi vida.
Teselli olursa şunu bil ki hayatımdaki en önemli erkek her zaman sen olacaksın.
Bueno, por si te sirve de consuelo, tu siempre serás el hombre más importante en mi vida.
Ama bugün geri gelmeseydin O zaman ikimizin hayatını da bilerek mahvetmiş olurdun.
Pero si yo no hubiera regresado hoy yo habría estropeado nuestras vidas a propósito.
Ne zaman hayatının hatalarla dolu olduğunu söylesen benim varlığımın da bir hatadan ibaret olduğunu anlıyorum sadece.
Cada vez que dices que tu vida ha sido un error, todo lo que escucho es que toda mi existencia ha sido un error. - Y tú...
Gerçekten de hayatının en güzel zamanı.
Realmente es la mejor etapa de tu vida.
Evet ve ne zaman Michael'ın kalbi kırılsa bütün ofiste hayat durur o yüzden biz de bunları yaşamak istemiyoruz.
Y cuando le rompen el corazon a Michael, todo este lugar se detiene, Asi que vamos a tratar de ayudarlo a salir adelante de esto
Önemli bir zaman dilimi... Açıkçası bir arkadaşım da bu kazada hayatını kaybetti.
A pesar de que fue un momento importante, pero para ser honesto mi amigo también perdió la vida en este accidente.
Çünkü vurulduğum zaman hayatımda göreceğim son şeyin beni öldüren adam olacağını düşündüğümü hatırlıyorum ve aynısının ona da olmasına göz yumamazdım.
Porque cuando me dispararon, recuerdo haber pensado que lo último que vería en mi vida sería el hombre que me mató y no podía permitir que eso le sucediera a él.
Hayatımın o kısmını öğrenmek için zaman mı harcamak istiyorsun?
¿ Quieres dedicar tiempo a conocer esa parte de mi vida?
Anlıyorum, hayatımı kurtardın, bunun için müteşekkirim de ama geleneksel olarak, birine hastanede ziyaret edeceğin zaman hediye getirirsin.
Escucha, lo entiendo. Me salvaste la vida, y te estoy muy agradecida. Pero cuando visitas a alguien en el hospital, le llevas un regalo.
ne zaman daha cesur olduğum eski hayatıma özlem duysam sizin kitaplarınızdan okurum.
Siempre que quiero recordar mi vida anterior, más violenta, recurro a sus obras.
* Hayatımın en güzel zamanını yaşadım *
* Lo he pasado como nunca en mi vida *
* Çünkü hayatımın en güzel zamanını yaşadım *
* Porque lo he pasado como nunca en mi vida *
* Hayatımın en güzel zamanını yaşadım *
* I've had the time of my life *
* Hayatımın en güzel zamanını yaşadım *
* Tuve el tiempo de mi vida *
* Hayatımın en güzel zamanını yaşadım *
* Oh, tuve el momento de mi vida *
İçindeki karanlığın yalnız geçmişe gömülmediğini aynı zamanda geleceği de tehdit ettiğini göstermek istedim. Her zaman hayatımın böyle olmasını umdum.
Quería que vieras que tu oscuridad yace no sólo en vivir en el pasado sino también en temer al futuro.
Sevgili Fry, birlikte geçirdiğimiz zaman çok kısaydı ama hayatımın en iyi yıllarıydı.
Estimado Fry : El tiempo que pasamos juntos fue breve. Pero fue lo mejor de mi vida.
Hey Liz, hangisini tercih ederdin? Sonsuza dek sevdiğin kişiyle birlikte olmayı mı ama her zaman onun kasık kıllarından yapılma gömlek giyeceksin yoksa hayatının sonuna kadar yalnız olup istediğin şeyi giymeyi mi?
Oye, Liz, ¿ Preferirías estar con la persona que amas, para siempre, pero usando siempre una camiseta hecha con sus vellos púbicos, o estar sola por el resto de tu vida, pero puedes usar lo que quieras?
Demek istediğim büyük bir olay yaşandığında, hiçbirşey olmamış gibi hayatınıza devam edemezsiniz, çünkü her zaman artçı şoklar olacaktır.
Digo, después de que algo importante pasa no puedes fingir que no ha pasado nada porque siempre habrá secuelas.
İyi alışveriş, iyi yemekler, şatoda Harold ve Roman'la haftasonları, sanırım hayatının en iyi zamanını geçiriyor.
Buenos negocios, buena comida fines de semana con Harold y Roman en el chateau... Creo que se está divirtiendo como nunca.
Gerçekten bu zamanını, hayatını düzene sokmak için harcamış, değil mi?
Él realmente ha pasado este tiempo organizando su vida, ¿ no?
Hayatın istenildiği zaman gitmediğinde, doğru kararlar alabilmesi için yetiştirmek benim görevimdi.
Debía criar a mi hija para que tomara las decisiones adecuadas cuando la vida no saliera como esperaba.
O saati geri götürmek sana hayatının en iyi zamanına mal olabilir.
Por devolver ese reloj puedes perder el mejor momento de tu vida.
Jenny'nin her zaman hayatını canlı bir cehenneme dönüştürmeye gücü vardı.
Siempre tuvo talento para hacer de tu vida un infierno.
Gerçek anlamda amerikalıların kütürüne ve hayatına zarar veren meth, crack, kokain, eroin gibi narkotiklerle savaşa, ilk sıralarda yer vereceğimiz bir zaman gelecek mi?
¿ Llegará un momento en el que se vea que hay que priorizar el crack, la cocaína y la heroína, y tratar con las drogas que realmente afectan a la cultura americana y causan pérdidas de vidas?
İşte o zaman yetenekli zekasını iş hayatımda kullanacak kişiyi bulduğumu fark ettim.
Fue entonces que supe que debía tener cerca a una persona de su calibre mental.
Hapishanede biraz zaman geçireceksin. Tüm hayatını burada geçirmek yerine!
Debes pasar un poco de tiempo en prisión en vez de malgastar el resto de tu vida aquí.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]