Son şansın translate Spanish
2,220 parallel translation
- Son şansın, Griffin.
Última oportunidad Griffin.
Madem son şansın, sağlam olsun.
Que valga la pena.
Kenny Powers'ı görmek için bu son şansınız.
Esta es su última oportunidad de ver a Kenny Powers.
Gelini öpmen için son şansın.
Última oportunidad de besar a la novia.
Peçete yüzüğü için son şansın.
Última oportunidad para ir a medias con los servilleteros.
Bu son şansın Ruben..
Última oportunidad, Rubén...
Son şansın, Belloc.
Una oportunidad, Belloc.
Öyle ya da böyle, kızını geri almak için bugün son şansın.
En cualquier caso, hoy es su última oportunidad para que vuelta su hija.
Kızını geri almak için bugün son şansın.
Hoy es el último día para conseguir que vuelva tu hija.
Bu 7. albümünle ilk sıraya yerleşmen için son şansın olabilir.
Este 7mo. álbum puede ser tu última oportunidad de subir a la cima.
Ve mağazamızla sözleşme yapman için de son şansın olabilir.
Y puede ser tu última oportunidad para tener un contrato con nuestra tienda.
Çıkmak için son şansınız.
Última oportunidad para salir.
Bunun son şansın olduğunu aklında bulundur.
Recuerde... que ésta es su última oportunidad.
Bu senin son şansın.
Ésta es tu última oportunidad.
- Son şansın.
- Última oportunidad.
Bu geri dönmek için son şansınız, Majeste.
Es la ultima oportunidad para regresar, Su Majestad.
Bu son şansın amigo.
Última oportunidad, amigo.
Vazgeçmek isteyen varsa aranızda, bu son şansınız.
Si alguno se quiere ir, esta es su última oportunidad.
Bu görev senin kendini bana ve krallıktakilere kanıtlaman için, Bu aileye layık bir erkek olduğunu göstermek için, Ve cesur, onurlu, asil olduğunu kanıtlaman için son şansın.
Esta expedición es tu última oportunidad para probarnos, al reino y a mí que eres un hombre digno de usar el escudo de armas de la familia y mostrarnos que en el fondo, no estás malcriado sino que eres valiente, honorable y noble.
Hayatlarınızı kurtarmak için son şansınız bu.
Ésta es la última oportunidad de salvar sus vidas.
Tekrar ediyorum, bu son şansınız.
Repito, ¡ ésta es la última oportunidad!
Bu senin son şansın.
Es tu última oportunidad.
Bu senin son şansın, Marcus.
Esta es su última oportunidad, Marcus.
Geri çekilmek için son şansın.
Es tu última oportunidad.
Fikrini değiştirmek için son şansın.
Última chance para cambiar de idea.
Son şansın, Steven.
Última oportunidad, Steven.
- Son şansın, Mickey.
Última oportunidad, Mickey.
Bunun senin son şansın olmasına ne dersin, seni piç?
¿ Qué tal si es tu última oportunidad, maldito...?
Tamam, Magic 8 Ball *, son şansın.
Bien, Bola 8 Mágica, la última oportunidad.
Birine bu okulda olduğunu hatırlatmak için son şansın bu.
Es tu última oportunidad de que alguien te recuerde.
Bu senin son şansın.
Esta es tu última oportunidad.
Starlar ile dörtlü dansa gelmeniz için son şansınız. Bahse giren?
Ok, última oportunidad para venir a Square Dancing con las esterllas. ¿ Voluntarios?
Bu son şansın.
Esta es tu última oportunidad.
Bu sizin son şansınız.
Es su última oportunidad.
Bu son şansın, Kessler!
¡ Última oportunidad, Kessler!
Gerçek için son şansınız, Bay Turner.
Momento de la verdad, Sr. Turner.
Son şansın!
Última oportunidad!
Bu son şansın.
Última oportunidad.
Şu son hareketi yapana kadar, büyük bir şansın vardı.
Tenías una oportunidad hasta que dijiste eso último.
Aşırı dozda radyasyona maruz kalırsınız, Şansımıza atmosferimiz x-ışınlarının çoğunu soğurur, ve burada, dünya yüzeyinde bu kötü etkiyi hissetmeyiz.
Por otra parte, son extremadamente peligrosas para los astronautas, cuando trabajan en el espacio.
Hey Hank, güçlü bir vinci olana bir canavar kamyonet bulma şansın var mı? Olabilir.
Hank, ¿ cuáles son las posiblidades de conseguir un camión con un enorme cabestrante?
Bu çete savaşına son vermek için gerçek bir şansımızın olduğunu düşünmesem senden böyle bir şey istemezdim.
No te pediría hacer esto si no pensara que tenemos una oportunidad de terminar con esta guerra de pandillas.
Cevap vermek için son bir şansın var.
Tienes una última oportunidad para contestarme.
Bana olan bağlılığını kanıtlaman için son bir şans veriyorum.
Les daré una oportunidad más para aliarse a mí.
Sistemine devam ederse hiç şansın kalmaz çünkü.
En su sistema tus oportunidades son nulas.
Dünyadan kopmuştum, ama beni sıkıntıdan kurtardın ve politikanın kendisinden de öyle, ve bana son bir kere daha savaşma şansı verdin.
Había desistido del mundo, pero usted me rescató del aburrimiento y de la restricción política y me dio la oportunidad para una pelea más.
Zaman azaldıkça, iyi anlaşma yapma şansınızda azalıyor. Hemen gelin!
Cuando los tiempos son rudos, los rudos hacemos negocios. ¡ Vamos, vengan ya!
Kimse geçmiş zamanı öğrenememiş Bugün geçmiş zamanın kurallarını tekrar etmek için son şansımız.
Tú también, tú también. Nadie aprendió el tiempo pasado. Hoy es la última chance que tenemos de repasar las reglas del tiempo pasado.
Doğu Dillon'un aslanlarının son bir şansı var.
Los Lions de East Dillon tienen una última oportunidad.
Son şansın.
Última oportunidad.
- Bu konuda şansın var m -
Sí, probablemente. ¿ Cuales crees que son las probabilidades?