Son şans translate Spanish
4,876 parallel translation
Bize katıImak istiyorsanız bu son Şansınız.
Si alguien más quiere venir, es su última oportunidad.
Son şansın, Pearly.
Font color = "# ffff80" Última oportunidad, Pearly.
Bu son şansımız.
Es nuestra última oportunidad.
Lütfen, bu uçaklar son şansımız!
Sus aviones son nuestra última esperanza.
Bizde olup da insanların isteyebileceği bir şeye sahip olmak için son şansımızdı.
Era nuestra única oportunidad de tener algo que otras personas podrían querer.
Fakat bu elime geçecek son şansım.
Pero esta será mi última oportunidad.
- Bye. Son şans.
Oye, última oportunidad.
Seni çok uzun zamandır tanıyorum, gerçekten kimsin biliyorum ve şimdi uzakta okuyorum, bu son şansımız olabilir.
Te conozco desde siempre, sé quién eres en realidad y... Estoy en tu escuela y esta podría ser la última oportunidad.
Son şansın.
Es tu última oportunidad.
En azından sen insanlar için güzel şeyler yapıyorsun. Tamam, son şans, göt herif. Doğruyu söyle.
- Por lo menos eres generoso. última oportunidad tonto, sólo dile la verdad.
İşte. Bu senin son şansın.
Tres, este es el final para usted!
Jambonunuzu kurtarmak için son şansınız
# Pero a salvo puede estar #
Bunu çıkarmak için son şansımız.
Es la última oportunidad para sacarlo.
O benim son şansımdı.
Esa fue mi única oportunidad!
Bu son şansın, unutayım deme.
Es tu última oportunidad.
Son şansın
Última oportunidad.
Son şansın pislik.
Última oportunidad, hijo de perra.
Ama bu, ninenin pastanesini ve ağaç evimizi kurtarmak için son şansımız.
Pero esta es nuestra última oportunidad de salvar la panadería y la casa del árbol.
- Bak, bu son şansınız, anladın mı?
Mira, esta es tu última oportunidad, ¿ entiendes?
Son şansın.
Última oportunidad.
Son şansın.
La última oportunidad.
Son şansın, evlat.
Última oportunidad.
Yerini almak için son şansın.
Última llamada para sus lugares.
Her kimse, bu onun son şansı.
Sea quien sea, es tu última oportunidad.
Son şansın.
Muy bien.
Bu, bildiğin her şeyi anlatmak için son şansın.
Es tu última oportunidad... de decir todo lo que sabes.
Dünyanın her yerinde birlikte sörf yaptık ve dalgalar bizi yutmadan önce bu son şansımız olabilir, bu yüzden, güneye inelim.
Hemos surfeado por todo el mundo. Pero puede que esta sea la última vez... antes de que el mundo real nos engulla. ¡ Que sea especial!
- Son şansın.
Última oportunidad.
Bu Altera için son şans olabilir.
Esta puede ser la última oportunidad para Altera.
Son şansın!
¡ Última oportunidad!
Dr. Howell'ın el kitabından bir sayfa. Ayrıca senin bir sonraki gün doğumunu görmek için son şansın.
Una página de uno de los manuales del Dr. Howell y tu última oportunidad de vivir para ver el sol salir de nuevo.
Son şansın Souliman.
Esta es tu última oportunidad, Souliman.
Sence şansı var mı?
¿ Cuáles son sus probabilidades?
Lucia, yaşama şansı son derece düşük olan hastalarla haddinden fazla ilgilendi.
Lucia atendía a pacientes extremadamente enfermos con muy poca esperanza de vida.
Son zamanlarda şansımız yaver gitmedi.
Hemos tenido mala suerte.
- Cidden, bu işi kıvırma şansımız nedir?
De verdad, ¿ cuáles son las chances de lograrlo?
Ama sen de biliyorsun ki burası aslında küçük bir şehir ve çekici bir kızla karşılaşınca... arkadaşlarından birinin onunla daha önce yatmış olma veya yatma isteği olma şansı oldukça yüksektir.
Pero tu sabes que esta ciudad es muy pequeña. Y si conoces a una chica atractiva, son muchas las posibilidades de que uno de tus amigos se acueste con ella.
Ve üçünsüsü, daha bilimsel ve matematiksel konuşursak, eğer ebeveynlerin çok büyük başarıya imza atamış ise, sanırım bir bahisçinin diyeceği şey ; yıldırımın aynı yere ikinci kez düşme şansının özelliklede birsonraki jenerasyon için çok az olduğunu söyleyecektir.
Y tercero, más limpieza, mejores modales hablando, y si tus padres son ricos, más posibilidades de tener éxito. Y en las segundas generaciones es especialmente muy duro.
Son bir şans. Hadi!
Otra oportunidad.
Sofia'ya son bir şans ver.
Dale una última oportunidad a Sofía.
O öldü ve annesinin onu son kez görmeye bile şansı yok.
Él murió y su madre no tuvo la oportunidad de despedirse.
Dürüst olman için son bir şans vereceğim sana.
Te daré la oportunidad de que seas sincera conmigo.
Şimdi beni son öldürme şansın, gitti.
Deberías haberme matado cuando tuviste la oportunidad porque ahora se esfumó.
Şansınıza, Büyük Göller Ordusu Hava Üssü'nden Apache'mi alıyordum neredeyse ama Albay Gatins beni fena terletti.
Son afortunados, casi consigo ese Apache de la base aérea militar Great Lakes, pero no pude por el coronel Gatins.
Ya çizburger ya da kıymalı sandviç yeme şansın var.
La opción eran las hamburguesas con queso, o carne preparada. Ninguno de los dos son tan saludables.
Bu son şansın.
Es tu oportunidad.
son cevabını değiştirmen için son bir şans.
Otra oportunidad para cambiar tu respuesta final.
Yani, bunun olma şansı nedir ki?
Es decir, ¿ cuáles son las malditas alternativas?
Şansını Bollywood da dene.
Son solo cien dolares señor.
Şansıma, ayaklarım çok güçlü.
Oh, por suerte, mis piernas son tan fuertes.
Bense son beş blokta dokuz tane para kazanma şansı gördüm.
- Yo solo he visto oportunidades de hacer dinero en las ultimas 5 manzanas.
son şansın 29
şans 100
şanslı 131
şanslısın 256
şanslıyım 72
şansıma 19
şansını zorlama 45
şanslısınız 85
şanslıyız 73
şansına küs 32
şans 100
şanslı 131
şanslısın 256
şanslıyım 72
şansıma 19
şansını zorlama 45
şanslısınız 85
şanslıyız 73
şansına küs 32
şanslı adam 21
şansımıza 17
şanslı mı 26
şansın yok 21
şansın açık olsun 28
şansımız var mı 19
şanslıydım 39
şansımız varmış 21
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25
şansımıza 17
şanslı mı 26
şansın yok 21
şansın açık olsun 28
şansımız var mı 19
şanslıydım 39
şansımız varmış 21
şanslı günümdeyim 16
şanslıydık 25