Sonu translate Spanish
21,706 parallel translation
Kadınlar için hiç sonu gelmiyor.
Nunca se acaba para vuestras esposas.
Günler boyunca taleplerin sonu gelmiyor.
Las exigencias que no paran, día tras día.
Ve kötü başlangıçların sonu her zaman kötü olur.
Y malos inicios siempre tienen malos finales.
Her partinin bir sonu olmalı ve geride bırakılmalı yalnız insanlar bir sonraki partiye gitmeli.
Cada fiesta debe llegar a su fin, y ser dejada atrás... Son personas solitarias, que luego irán a la próxima fiesta.
Her partinin bir sonu vardır ve geride kalanlar yalnız insanlardır.
Cada fiesta llega a su fin, y dejadas atrás quedan personas solitarias.
Sanırım bu hafta sonu golf oynayamayacağım.
Supongo que no podré llamar este fin de semana.
Bu hafta sonu kendine zaman ayır.
Trata de tener tiempo para ti este fin de semana.
Mutlu bir sonu hak eden biri varsa o da sensin.
Si alguien merece un final feliz para su historia, eres tú.
Geçen hafta sonu berbattın.
La cagaste la semana pasada
Ama dünyanın sonu geliyor ve beni dinlediysen zamanın daralıyor.
Pero... el mundo se está acabando, el reloj corre y eso si me entiendes.
O her şeyin sonu demek.
Es el fin de todo.
Bana itaat etmeyenlerin sonu gelecektir.
Cualquiera que me desobedezca está acabado.
Joe MacMillan ile olan hiç bir işin sonu iyi bitmez.
Ir de la mano con Joe MacMillan nunca termina bien.
Ama sonu kötü Bollywood filmi gibi.
Pero el final fue un mal Bollywood.
Şarkıcı Sonu Nigam ben.
Cantante Sonu Nigam aquí.
Shyra'yı hafta sonu oraya götürmek istiyorum.
Me gustaría que Shyra viniera el fin de semana.
Ne zamandır Alex'le sonu çığlıkla bitmeyen konuşmalar yapıyorsunuz?
¿ Desde cuándo Alex y tú tenéis conversaciones que no acaban en gritos?
Birimizin sonu hapis ya da kara toprak olmasın.
El primero de nosotros que no acabe en la cárcel o muerto, gana.
Sonu iyi bitmedi. Kim bu "önemli şahsiyet"?
Aparentemente Hannah Wyland estaba ayudándola, pero eso no terminó bien.
Şöyle diyeyim ilişkinin sonu pek de iyi bitmedi, tamam mı?
Solo digamos que las cosas no acabaron tan bien, ¿ bueno?
Şu an yeni okuluyla alakadar, ve futbol oynuyor neredeyse her hafta sonu maçı olacak.
Está tan metido en su nueva escuela y ahora también juega fútbol, así que juega prácticamente todos los fines de semana.
Hepimizin sonu olur.
Será el fin de todos nosotros.
Bu hafta sonu bizimle gelmiyorsun demek oluyor.
Esto significa que no vas con nosotros este fin de semana.
Bu hafta sonu daha ne kadar sıkıcı olabilir ki?
¿ Qué aburrido será este fin de semana?
- Sonu gelmeyen bir hediye gibi.
El regalo que sigue regalando.
Ve işte fimin sonu.
" Y aquí está su final.
Havuz uzatılmış hafta sonu nedeniyle kapanıyor.
PISCINA CERRADA POR VACACIONES LARGAS.
Havuz hafta sonu tatili için kapalı.
La piscina está cerrada por el fin de semana de las fiestas.
Bu sonu sana dokunacak bir iş.
Ese es un rastro que conduce directo a ti.
Hikayenin sonu bu.
Ese es el fin de la historia.
Her hafta sonu yatıya geleceğim.
Iré a visitarte cada fin de semana.
Dünyanın sonu hiç bu kadar rahat olmamıştı.
El fin del mundo nunca fue tan cómodo.
Dünyanın sonu gelmek üzere ve hâlâ beraber uğraşıyorlar.
El mundo está por terminar y siguen trabajando juntos.
Hala oyundayım, hala bir hafta sonu savaşçısıyım.
Todavía soy, ya sabes, un guerrero de fin de semana.
Güvenlikleri için bu ormanlara kaçtılar ama hepsinin sonu katliam oldu.
Por lo que huyeron a estos bosques para la seguridad, pero todos ellos terminaron siendo sacrificados todos modos.
Canım benim bu her şeyin sonu olabilir.
Cariño, esto podría arruinar todo el asunto.
Siklemez tavırlarına rağmen sormamın tek sebebi gerçekten dünyanın sonu yaklaşıyor.
Lo pregunto porque hay un real fin-del-mundo de mierda sucediendo. Y a pesar de tu actitud me-importa-un-carajo, se que te preocupas por tu gente.
Bir hafta sonu Echo Park'a mobilya almaya gitmiştik.
No sé... es también ese fin de semana Fuimos de compras de muebles en Echo Park...
Pretend Pretenders'tan bahsetmişken, bu hafta sonu tekrar çalacaklar.
Hablando de eso, los Pretenders pretendo están jugando de nuevo este fin de semana.
Ayrıca Max ve Caroline'ın da sonu. Ne?
Y también donde acaba todo para las viejas Max y Caroline.
Süveyş Kanalı'da kalıp orayı başarıyla savunmamız çok önemli. Bu konuyu hafta sonu bizzat Chequers'ta ağırlayacağım Milletler Topluluğu liderleriyle paylaşacağım.
Es fundamental que permanezcamos allí y defendamos con éxito el canal de Suez, un asunto que comentaré en persona con los líderes de la Commonwealth cuando los reciba en Chequers el fin de semana.
Sen... bu hafta sonu burada mısın?
¿ Estás... estás aquí este fin de semana?
Yani, hafta sonu kaçamağı yoktu huh, Christian?
Entonces... nos quedamos sin escapada de fin de semana... ¿ eh, Christian?
Eğer dikkatli olmazsa, sonu ıslahevi olacak.
Pues, puede que termine en el reformatorio si no tiene cuidado.
Tüm hayatım boyunca onu okula göndermeye çalıştım ve sonu şehrin iğrenç bir yerinde iğrenç bir lokantanın arka tarafında ölmek oldu.
Trabajé toda mi vida para que estuviera en la escuela y termina muerto atrás de ese restaurante de mierda en ese vecindario de mierda.
Aferin evladım senin için yolun sonu yaklaşıyor.
Bien hecho, hijo mío, ya que eres la punta de Su lanza.
- Umarım bu işin sonu onunki gibi olmaz.
Esperemos que esto acabe mejor que aquello.
Hafta sonu burada kalmamızı önerdiler.
Me cedieron la casa para el fin de semana.
Bunun sonu yok.
No va a funcionar.
Ama ırkçılık bittiği zaman akademinin de sonu geldi.
Pero cuando cayó el Apartheid, también lo hizo la Academia.
Bunun bir sonu olacak biliyorsun, değil mi?
Sabes que esto se va a acabar, ¿ no?
sonunda bitti 20
sonunda 771
sonunda oldu 28
sonuna kadar 81
sonuç 139
sonuçta 265
sonunda geldin 41
sonunda gelebildin 23
sonuncusu 51
sonun geldi 19
sonunda 771
sonunda oldu 28
sonuna kadar 81
sonuç 139
sonuçta 265
sonunda geldin 41
sonunda gelebildin 23
sonuncusu 51
sonun geldi 19