Sıraya translate Spanish
4,588 parallel translation
İlişkilerini bir sıraya koyabilmen için bir nezaket ziyareti demiştin.
Lo llamaste una llamada de cortesía así que puedes poner tus asuntos en orden.
Sıraya girin!
¡ La fila!
Ağabey! Ağabey! Ağabey sen neden sıraya girdin ki?
¿ Por qué estás en la fila?
Bütün dünyanın en iyi hocası Sang bey'i görmeye geldim bende. Tabiiki sıraya gireceğim.
Estoy aquí para ver el mejor lector de cara, el famoso Sr. Kim.
Tabii, sıraya girmeni hatırlatmam gerektiğini hatırlat.
Sí. Recuérdame recordarte que te comportes.
Evet, bu pisliği öldürmek istediğini anlıyorum ama sıraya gir. Herkes istiyor.
Sí, entiendo por qué quieres matar al desgraciado, pero ponte en la fila.
Her şey birbirinin ardına sıraya girmişti.
Todo cobró sentido.
Of be, bunu alfabetik sıraya dizmem gerektiğini biliyordum! Kardo Kanunu'nu kim ne yapsın?
Maldita sea, sabía que debería haberlo hecho por orden alfabético. ¿ A quién le importa el código de hermanos?
Müşteriler de sıraya giriyor öyle mi?
¿ Y los compradores guardan cola?
Sıraya gir, dostum...
Ponte a la cola, colega...
Gerçi bu puan sizi birinci sıraya yerleştiriyor zaten.
Eso te puso en primer lugar, de hecho.
Ben gidip başka almak için sıraya girerim.
Voy a hacer cola para coger otro.
Sıraya girsinler!
¡ Que cojan número!
Sıraya gir.
Ponte a la cola.
Sadece türbinlerin itme vektörlerini yeniden sıraya koymam gerekiyor.
Solo debo realinear los vectores de la turbina de impulso.
İnsanlar kesinlikle şarkıya bayıldı. Billboard sıralamasında birinci sıraya yükseldi, ve herkes onun sesinin ne kadar olgunlaştığını gördü.
La gente está loca con el disco, debutó en el número 1 en Billboard... y todo el mundo recibió una voz más madura.
Justin Bieber'ın albümü Believe, Billboard 200 listesinde ilk haftasında 374,000 kopya satarak, birinci sıraya yerleşti.
"Believe" de Justin de Bieber llegó al primer lugar... en la lista Billboard 200, vendiendo 374 mil copias... en la primera semana.
Bir keresinde, yüzümün pinata'sını * yapmışlardı. Şehirdeki herkes gelip sıraya girmiş, ve sopayla vurmuş hakareti daha incitici kılmak için de içine brokoli doldurmuşlar. Politika işte.
Una vez hicieron una piñata con mi cara y vino todo el mundo de la ciudad y lo golpearon por turnos con un palo y lo habían rellenado de brócoli, solo para añadir un insulto a la injuria... pero los políticos... ya sabes lo que quiero decir, ¿ no?
Sıraya gir, çünkü bu onların tavırları.
A la cola, porque ellos sienten lo mismo.
Merhaba komiserim. Sıraya dizmek için birine ihtiyacım var.
Sargento, necesito a alguien para llenar una rueda de identificación.
Hitchcock, Boyle'un sıraya dizmek için sana ihtiyacı var.
Hitchcock. Boyle te necesita para llenar una rueda.
Bununla birlikte, çocuklar sıraya olur, salıvermek, on dolar, gelir ödeme.
Sin embargo, esos chicos hacen cola, pagan 10 dólares, entran y se dejan llevar.
Oyuncular her sıraya girişinde içiyoruz.
Cada vez que uno de los jugadores se las acomode, tomamos un trago.
Sen neden sıraya geçmiyorsun?
¿ Por qué no empiezas con ponerte en la fila?
Baksanıza haline, sanki 30 yıl önce az biraz ünlü değilmiş gibi gelmiş sıraya girmiş.
Míralo, simplemente esperando en una fila... Vayamos a saludarlo.
Central Şehri'ne vaktinde döndüm ama S.T.A.R. Labs'te sıraya alınmadım.
Conseguí llegar a Central City a tiempo, pero se me pasó cortar la línea a los laboratorios STAR.
En son yıkanan havlular en alta konulmalı böylece havlu kullanımı sıraya girer.
Las toallas recién lavadas se tienen que poner en el fondo de la pila para que cada una sea usada regularmente por la rotación.
Onları kovmak için sıraya koyuyoruz.
Estamos alineándolos para despedirlos.
Eğer müvekkillerimizi sıraya koymazsak, açacak bir şirketimiz de olmaz.
Si no alineamos a nuestros clientes, no tenemos bufete que inaugurar.
Biz genelde sabah saat 3'te sıraya girmeye başlarız kendimizi domuz kanına bularız çünkü bu şekilde kapılar açıldığında kalabalığın arasından sıyrılmamız kolaylaşır.
Nosotros solemos empezar a hacer cola sobre las 3 de la mañana. Nos embadurnamos con sangre de cerdo, porque eso nos ayuda a escurrirnos entre la multitud cuando se abren las puertas.
Sıraya girmediler, ana girişe yüklendiler.
No hacían cola, sino que se amontonaban junto a la puerta principal.
Tanrım, daha şimdiden sıraya girmişler.
Oh, Dios, ya están haciendo cola.
Hayır, bu kadar erken sıraya giremezler.
No, no pueden hacer cola tan pronto. - Esto es de locos.
Alışveriş merkezi Şükran Günü gecesinden önce sıraya girmeyi yasakladı.
El centro comercial ya no permite que la gente haga cola para el Viernes Negro hasta la noche de Acción de Gracias.
Sıraya girin, size bileklik dağıtacağım.
Para mantener sus lugares, les entregaremos unas pulseras.
Bu yüzden sıraya girilmesini istiyorlar.
Por eso quieren colas alrededor de la manzana.
17'nci sıraya hoşgeldin.
Bienvenido a la fila 17.
Sadece Soho'daki pastacı dükkanından alabilirsin ve insanlar sabahın 4'ünde.. ... sıraya girmeye başlıyorlar.
Solo puedes conseguirlos en una tienda de repostería en el Soho, y la gente se ha puesto a raya desde las cuatro de la mañana.
Şu sıraya bak.
Mira esta cola.
Buradaki harfleri sıraya koyarsak... O-R-I-S
Ponemos las letras en ese orden, es O-R-I...
"Belki de klasik Amerikan küvetine sığamayacak kadar şişmandır" İnsanlar annenin yumurtaları için de sıraya girdiler mi hiç?
¿ Alguien ha hecho cola por los huevos de tu madre?
İlk sıraya girin.
A la fila uno.
Sıraya geç!
¡ En fila!
Elini salladığın an dünya peşinde sıraya dizilecek sanıyorsun!
¡ Mueves tu mano y se supone que el resto del mundo te consienta!
Burada saç kestirmek için sıraya dizilen adamları hatırlıyorum.
Recuerdo las filas de hombres esperando por un corte de pelo.
Sihirli bir şey istemiştim efendim ama sırf bakmak için bile millet sıraya girer.
Sé que he pedido algo mágico, señor, pero harán fila solo para echarle un vistazo.
Tasmasını sıkı tutuyoruz, ve görevin parametreleri hakkında oldukça kesin konuştum.
Le mantenemos a raya, y he sido muy claro sobre los parámetros de la misión.
Kızı, annesi tarafından saldıraya uğrayabileceğinden onun elinden alınmış.
Le robaron a su hija antes de que pudiera atacarla.
- Sınırı aştın diyorum, çocuk!
- ¡ Dije que te pasaste de la raya, muchacho!
Palyaco tarafından saldıraya ugramış kuzeneim Ama biz ona yalakalık yapmıyoruz değil mi?
El payaso que abusó de mi primo, y no estamos todos adulándolo, ¿ no?
Pekala, şişko kediler sıraya dizilin.
De acuerdo, veamos a esos peces gordos.