Ve sen bunu biliyorsun translate Spanish
625 parallel translation
Onun hakkından gelebilirim ve sen bunu biliyorsun.
Puedo darle una paliza y lo sabe.
Bu çocuğun başka bir jüriyle şansı yok, ve sen bunu biliyorsun.
Ese chico no tendría posibilidad alguna con otro jurado.
Seni eve almamın nedeni bu değil, ve sen bunu biliyorsun.
- No es por eso que te recibí en casa y lo sabés.
Şimdi, Tom, bu polis örgütüne insafsızlık olur, ve sen bunu biliyorsun.
Ahora, Tom, que no es justo para el departamento de policía, y usted lo sabe.
- Ben biraz abartırım ve sen bunu biliyorsun.
- Estaba exagerando, ya lo sabes.
Babamın ölümüyle ilgili yapacak hiçbir şeyim yoktu, ve sen bunu biliyorsun.
No tuve nada que ver con su muerte. Bien lo sabes.
Sevdiğim biri yok, ve sen bunu biliyorsun.
Yo no amo a nadie, ya lo sabes.
- Ve sen bunu biliyorsun.
- ¡ Eso lo sabes tú!
Halka yayıldığı için buraya geldi ve sen bunu biliyorsun.
Ha venido por la opinión pública, y usted lo sabe.
Başarılı olamaz ve sen bunu biliyorsun.
No puede tener éxito, usted lo sabe.
Marty, hasta olacak en son kişi, ve sen bunu biliyorsun.
Marty es el último hombre que colapsaría, y lo sabes.
Orada inşaat yapmak zorundayım, ve sen bunu biliyorsun.
Tengo que construir allí. Lo sabes.
Senin kulun kölen olan onlar uyanıyorlar, vatandaş olarak haklarını istiyorlar, ve sen bunu biliyorsun.
También los súbditos de ustedes están tomando conciencia de su derecho de ciudadanos, y tú lo sabes.
Alexander, ben haklıyım ve sen bunu biliyorsun.
Alexander, tengo razón y tú lo sabes.
Babanı öIdüren kurşun arkasından gelmedi ve sen bunu biliyorsun.
La bala que mató a tu padre mostró que no vino por detrás, y lo sabes.
Bana bu şekilde hitap edilmesini sevmiyorum ve sen bunu biliyorsun!
¡ Sabes que odio que me llamen así!
Bu çılgınlık. Ve sen bunu biliyorsun!
Es una locura... y lo sabes.
Ve sen bunu biliyorsun.
Y tú lo sabes.
Bu imkansız ve sen bunu biliyorsun!
- Es imposible, y Ud. lo sabe. - Sí.
Bu adamın hiçbir şansı yok, sen de bunu biliyorsun ve ona bir şans vermiyorsun.
Asesinato. No le da chance a este hombre y usted lo sabe, pero jamás le da una chance a nadie.
Sen de bu işin içindesin ve bunu çok iyi biliyorsun.
A mí no me engaña. Está atrapado, y lo sabe.
Sen çok iyi dans edersin ve bunu biliyorsun.
Lo haces muy bien y lo sabes. - Nick, no quiero.
Biliyorsun, tıpkı senin gibi Yahudi olan bir sürü çocuk var ve sen bunu söyleseydin, Yahudiliğin kötü bir şey olduğunu, gurur duyulacak bir şey olmadığını kabul etmiş olacaktın.
Hay chicos igual que tú que son judíos y... sí Io dices, estás admitiendo que está mal ser judío.
Böylesine öfke patlamalarına ve sinire gelin gitmeyeceğim ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun.
No me casaré para que me grites y más vale que Io sepas.
Sen bir Yahudi'sin ve bunu biliyorsun.
Eres judío y Io sabes.
Hiçbir tavuğu boğmadım ve sen de bunu biliyorsun.
¡ Nunca he estrangulado a un pollo y tú lo sabes!
Seni ilk gördüğüm andan beri seviyorum ve sen de bunu biliyorsun.
Yo te he amado desde el momento en que te vi y tú lo sabías.
Burada bir başımızayız ve bunu sen de biliyorsun.
- En Berlín se nos considera secundarios.
Bu doğru değil ve bunu sen de biliyorsun.
No es cierto, y lo sabe.
Hayır, ve sen de bunu biliyorsun.
No, y tú lo sabes.
Hepiniz buradasınız ve sen bunu biliyorsun.
Todos estabais allí y lo sabéis.
Seni mahvederim çünkü böyle bir skandala karşı dayanamzsın ve bunu sen de biliyorsun. Ve Alice'i de alamazsın. Çünkü onu yine de bırakmam.
Le hundiré, no soportará un escándalo, y no conseguirá a Alice, no la dejaré ir.
Bu doğru değil, ve sen de bunu biliyorsun.
Eso no es cierto, y Ud. Io sabe.
- Kaybolduk Fritz ve sen de bunu biliyorsun.
- Estamos perdidos y lo sabes.
Danny, bu aptalca ve sen de bunu biliyorsun.
Danny, tú sabes que es una idiotez.
Bu halinle insanlara liderlik etmeye hiç hakkın yok, ve bunu sen de biliyorsun.
No tienes ningún derecho a guiar a nadie en este estado y lo sabes.
Ya onlar ya bendim, sen bunu biliyorsun ve bu kasaba da biliyor.
Espera, yo no, lo sabes, y la ciudad también sé...
Sınırı geçtiğin anda sen de onun gibi kötü biri olacaksın. Kişisel bir mesele haline gelecek ve bunu sen de biliyorsun.
Cuando cruce la frontera usted también estará fuera de la ley, y se convierte en un asunto personal.
Sen bebekken iksirin içine düştün... ve iksirin etkisi sende kalıcı oldu, bunu biliyorsun.
Caíste en la marmita cuando eras un niño. Y los efectos de la poción son permanentes en ti.
Senin için yaptıklarım dostluktan da öte, ve bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Y todo lo que he hecho ha sido por amistad hacia ti.
Bu saçmalık ve bunu sen de biliyorsun. Benim gibi aptal bir polis bile savcının jüriyi istediği yere çekebileceğini bilir.
Eso es mierda y tú lo sabes, porque aún un policía estúpido como yo lo sabe... un fiscal puede tomar un jurado donde sea que quiera tomarlo.
Anlaşılamaz derecede saçmaydı ve sen de bunu gayet iyi biliyorsun.
Era una basura incomprensible y lo sabes.
O kurallar bu bina için yeterli değil, ve bunu sen de biliyorsun.
¡ Eso no es suficiente aquí! ¡ Y lo sabes!
Bu doğru, domuz-port... ve sen de bunu biliyorsun.
Es la verdad, Cerda-Puerca y tu lo sabes
Daha iyi olacak gibi de değiller, ve sen bunu biliyorsun.
Ni mejorarán, y lo sabe.
Ve bunu sen de biliyorsun.
Y Ud. lo sabe.
Sen partisin ve bunu biliyorsun.
¡ Son todo excusas! El partido eres tu y lo sabes.
O tesadüften başka bir şey değildi ve bunu sen de bal gibi biliyorsun.
Fue pura casualidad y lo sabes.
Artık iniştesin ve bunu sen de biliyorsun!
Estás para el arrastre y lo sabes. Estás aterrorizada.
Ne yapılacağını biliyorsun ve sen bunu yaptın.
Sí sabes lo que has de hacer, y lo has hecho.
Lenny, kaslarım Tanrı vergisi ve bunu sen de biliyorsun.
Lenny, mis musculos son la fortuna que Dios me ha dado.
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
bunu biliyorsun 667
bunu biliyorsun değil mi 52
bunu biliyorsunuz 81
ve şey 20
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
bunu biliyorsun 667
bunu biliyorsun değil mi 52
bunu biliyorsunuz 81
ve şey 20