Ve şey translate Spanish
65,430 parallel translation
Ve şey gibi aşağı süzülen bir şifon elbise...
Y con una larga cola de chifón que parezca una...
Ve bu sefer seni kurtarabilecek hiçbir şey yok.
Y no hay ningún eclipse para salvarte el culo esta vez.
Kendi hakkımızda, Enzo hakkında... yada Stefan ve diğer her şey hakkında konuşmak istemiyorum.
No quiero hablar de nosotras ni de Enzo ni de Stefan ni de nada, excepto del problema que tenemos.
Ayrıca mavi bir şeyim de var, eski bir şey, ve ödünç alınmış bir şey.
También tengo algo azul, algo viejo y algo prestado.
Siz annenizin önünden yürüyeceksiniz, sonra anneniz koridordan tek başına yürüyecek, ve her şey güzel olacak.
Chicas, vosotras iréis delante de mamá, luego mamá caminará sola por el pasillo y todo irá bien.
Pan flüt ve balkabağıyla yaptığı şey...
Hizo esa cosa incluso con una flauta de Pan y una calabaza...
Bir de Tibet yemek dövme kabım ve balla bir şey yaptı.
Hizo eso con mi cuenco tibetano y miel artesanal.
Porno, dolgun kenarlı pizza ve Hello Kitty'den oluşan bir şey gibi.
Como el porno y la pizza con los bordes rellenos y mi mantita de Hello Kitty todo en uno.
Kısa ve net bir şey diyeceğim.
Es sencillo.
Oldukça berbat ve nahoş bir şey ve 24 saatin sonunda...
Es tan asqueroso y repugnante, y 24 horas después...
Sadece beni takip et ve ben bir şey demedikçe sakın bir şey yapma tamam mı?
Solo... sigue mis indicaciones y no hagas nada a menos que lo diga, ¿ vale?
Evrendeki en güçlü iki şey ve zamanlarını kavga ederek geçiriyorlardı.
Los dos seres más poderosos del universo, desperdiciándolo en disputas entre sí.
Demek istediğim her şey siyah ve beyaz, iyiye karşı kötü değil.
Escucha, lo que digo es que no todo es blanco y negro, el bien contra el mal.
Şu an iyi anneyi oynamak istiyor olabilirsin ama işe girdiğinde elinde bıçak ve havada kan kokusundan başka bir şey olmayacak. Bu gerçek sensin, en iyi versiyonun.
Ahora puedes jugar a ser la buena mamá, pero cuando estás metida en ello, solo con una espada en la mano y la sangre en el aire, ese es tu verdadero yo, la mejor.
Ama araştırmamızı tamamladık ve erkek arkadaşını öldüren şey...
Pero hemos terminado nuestra investigación y lo que mató a su novio...
Dean bildiğimiz bütün avcılar hatta Cass bile bu olayla ilgileniyor ve hala bir şey bulamadık.
Solo digo, Dean, que incluso con Cass y con cada cazador que conocemos trabajando en esto, prácticamente todavía no tenemos nada.
Çok büyük ve kötü bir şey geliyor Bay Davies.
Algo importante y malo está de camino, Sr. Davies.
Her şey yolunda gözüküyor.
Todo se ve bien.
Her şey yolunda gözüküyor!
¡ Todo se ve bien!
Hiçbir şey göremiyorum.
No se ve un carajo.
Dagon ve Renny ile olan şeylerden sonra Mick'in cevap vermesi gereken çok şey var.
Después de todo ese tema... tan desagradable con Dagon y Renny, bueno... tiene mucho por lo que responder.
Elbette bulacağı şey onu ve çocuğu öldürmeden yapılacak bir şey olacak.
Por supuesto, esta empeniado en encontrar algo que no signifique matarla ni matar al bebe.
Belki yaşadığım her şey ve bundan sonra yaşayacaklarım bir nedenden dolayı.
Tal vez... tal vez todo por lo que he pasado, todo por lo que todavia tengo que pasar, esta pasando por una razon.
Londra'da yaşlı adamlar aradığında her şey büyük biralar ve Savile Row'a seyahat etmek gibi olmuyor.
Cuando eres llamado a Londres por los ancianos, no todo son pintas de cerveza negra y viajes a Savile Row.
Bu Mick'in ve oğullarının yapamayacağı bir şey.
Algo que la gente como Mick y tus hijos son incapaces de hacer.
Bizim aradığımız şey büyük ve kötü bir şey olmalı.
Escuchad, lo que sea esta cosa va a ser, va... va a ser importante y mala...
Her şey ve daha fazlası.
Todo y más.
Yâni sen- - Bunların hepsini biliyordun, bu geceyi,... Ve hiç kimseye bir şey söylemedin mi?
¿ Así que? Tú sabías... sobre todo esto, sobre esta noche, y no dijiste nada a nadie?
Hayır hayır bu koku nem ve yaprak kokusu bir şey daha votka belki, ya da ona benzer bir şey. İçmiş olmalı.
No, no.
- Uskumru var, kanca ve plastik sadece. - Bir şey yakalayabiliyor musun?
Caballa, también anzuelos con señuelo.
Bilgisayarı öğrenirseniz ve orada olduğumu da bilirseniz bilmiyorum bu ciddi bir şey, tecavüz.
Pensé que si habían averiguado lo del ordenador y que si sabían que yo estuve allí... No sé. Un violación es una cosa muy grave.
Bahçe de dahil. Sadece kırk saat önce ve bir şey bulamadık.
Por todo, incluyendo el cobertizo, hace 40 horas y no vimos eso.
Sen kâfirden başka bir şey değilsin ve o orospu evli!
¡ No es nada más que un pagano y la perra está casada!
Her şey rastgele ve berbat.
Todo es azaroso y terrible.
Çünkü burada göreceğin tek şey Keder ve dehşettir
No hay más que angustias Y mil molestias, vete ya
Ama Violet'ın zihnindeki mucitlik bölgesi büyük ve aydınlıktı, içinde de ihtiyacı olan her şey vardı.
Pero la mente inventora de Violet era amplia y luminosa y ahí dentro tenía todo lo que necesitaba.
Ama bu, çocukların ölü ebeveynlerinin servetini çalmak amacıyla bir tiyatro oyunu düşünmek, yazmak, yönetmek ve üretmenin yanında hiçbir şey.
Pero no es nada comparado a crear, escribir, dirigir, producir y actuar en una presentación teatral con el objeto de robar la fortuna de sus difuntos padres.
Yerinizde olsam hazır Baudelaireların talihsiz hayatlarının bu feci bölümünü oluşturan korkunç ve korkutucu olayları görmemişken başka bir şey izlerdim.
Si estuviera en su lugar, me iría ya para no ver los hechos horrendos y horripilantes que contiene este nuevo y atroz episodio en la desgraciada vida de los Baudelaire.
Şimdi onlardan geriye kalan tek şey muazzam servetleri ve o muazzam servet, benim olacak.
Y ahora lo único que queda de ellos es su cuantiosa fortuna, y esa cuantiosa fortuna es mía.
Belgelerini inceledim ve her şey yolunda görünüyor.
Vi su identificación, y todo está en orden.
Bana söz verin, film sırasında salonu terk edersem hiçbir şey çaktırmayacaksınız ve gözlerinizi de sahtekâr Stephano'dan ayırmayacaksınız.
Prométanme esto... Si me retiro durante la proyección, no se mostrarán preocupados y mantendrán vigilado a ese fraude Stephano.
Ancak olan şey budur ve bu şekilde yaşanmıştır.
Pero es lo que sucedió y cómo sucedió.
Hükümet bir avuç yalancıdan başka bir şey değil ve çocuklar seni kötüleyenin ağzına yumruğu çakma hakkına sahip.
Que el gobierno es un maldito mentiroso, y que tienen permiso de golpear a cualquiera que hable mal de ti.
Federal rezerv ve piyasa hakkındakı tuzak sorularını saymazsak asıl sorduğun şey, en kötü senaryoda portföyü nasıl koruyabileceğimizdi. Haber, Wall Street'e sızmadan önce.
Sin contar las preguntas sobre la reserva federal y el mercado, lo que pediste fue proteger tu portafolio en el peor de los casos, antes de que se supiera en Wall Street.
Bildiğim kadarıyla Tanrı lütfederken karşılığında hiçbir şey istemiyor. Sevgi ve bağlılık dışında.
El punto de jurar por Dios, según entiendo, es no esperar nada a cambio más que amor y devoción.
Axelrod'un arabalarından ve telefonlarından bir şey çıkmıyor.
No encontramos nada en sus autos y teléfonos.
O şey benim lanet köpeğimi öldürdü, ve orada, sisin içinde bir şey vardı.
Mató a mi... perro y había... algo en la niebla.
Siste bir şey var ve köpeğimi öldürdü.
Hay algo en la niebla y después mató a mi perro.
Ve daha bir sürü şey.
Muchas cosas.
Ve ona bir sürü şey verdiler.
Y... le daban tantas cosas diferentes.
Sen serserilerle takıldığında, paranı kumarda yediğinde, uyuşturucu ve içkiye saplandığında sürekli öfkeli olduğunda hiçbir şey yapmadım.
No te hice juntarte con gente alocada. No te hice apostar todo ese dinero. No te hice consumir drogas y beber alcohol o estar tan terriblemente enojado todo el tiempo, Joe.
seyirciler 18
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
seyredin 30
şey evet 24
şey için 42
şey gibi 140
şeytan mı 26
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
seyredin 30
şey evet 24
şey için 42
şey gibi 140
şeytan mı 26
şeyy 181
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727
şeye benziyor 18
şey ben 70
şey mi 23
şey efendim 19
seyret şimdi 29
seyir subayı 22
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727