English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ V ] / Ve sen de

Ve sen de translate Spanish

35,627 parallel translation
Ben onu öldüreceğim ve sen de bana olan borcunu affederek ödeyeceğin Oval Ofis'e gideceksin.
Yo tendré su cabeza y tú acabarás en el Despacho Oval, donde podrás liquidar tu deuda conmigo con un indulto total.
Ve sen de ona inandın mı?
¿ Y la has creído?
- 1000 $ lık bir şişe. ve sen deseydin ki, bunu almak için 1000 $ eder.
- que su valor es de 1000 dólares para compartirla, y tú dices, para mí su valor es de 1000 dólares para tenerla.
Bak ; param var, çocuğunu seviyorum ve sen de bok gibi giyiniyorsun.
Mira... tengo dinero. Me gusta tu hija, y tú vistes fatal, así que no te quitaré nada de ropa.
Sanırım biraz boş vaktim var ve sen de hatırı sayılır derecede çekicisin.
Bueno, supongo que tengo algo de tiempo y... eres bastante atractivo.
Ve sen de bir avuç bozukluk getiriyorsun, öyle mi?
¿ Y me traes un cubo lleno de cambio?
Biliyorsun bu bir şantaj ve sen de bir polis memurusun.
Usted sabe que esto es un chantaje... Y usted es un oficial de policía.
Ama endişeleniyoruz ve sen de öyle.
Pero lo hacemos y tú lo haces.
Eğer kaçarsan sana 50 bin dolar verip, seni terminale bırakacağım. Ve sen de kaybolacaksın.
Si huyes, te daré 50 mil, te llevaré a la estación de bus y podrás desaparecer.
Ve sen de kız kardeşimin evine gizlice girerek soru soruyorsun sana resmi cevap vermek zorumda olduğunu biliyorsun.
Entró a escondidas a casa de mi hermana a hacerme una pregunta que sabe voy a tener que responder oficialmente.
Biz sana bir rüya gösteriyoruz, ve sen de buna inanıyorsun.
Les mostramos un sueño, pero te enamoras de él.
Ben sana krallığın anahtarını sunuyorum ve sen de gidip uyuyor musun?
Te ofrecí las llaves del reino, ¿ y tú te vas a dormir?
Ve sen de kendinin bu yeni versiyonundan korkuyorsun.
Y estás asustada de conocer a esa nueva versión de ti.
Papa Hazretlerinin teşrifleri bir ay sonra olacak ve sen de karşılama heyetindesin.
La visita de Su Santidad está a un mes, y estarás en el comité de bienvenida.
Yeni ev partisi veriyorum ve sen de geliyorsun.
Voy a dar una fiesta de inauguración y vas a venir.
-... ve sen de değildir diyordun?
- y tú me decías que no lo era?
Sen de bir gariplik sezmiyor musun? NSFNET işini askıya aldığımız ve Joe'yu kovduğumuz gün o yavşak imana geliyor ve üzerinde şirket kurduğumuz yazılımın Gordon'a yani eski ortağına ve onu dava eden kişiye ait olduğunu söylüyor.
¿ No te parece curioso, el día en que tomamos la NSFNET y jodemos a Joe el se vuelve religioso y dice que Gordon inventó el Software sobre el que está construida esta compañía, dándole a su ex-socio,
Bu arada sen de bir uçağa binip oraya git.
Mientras tanto, sube a un avión y ve allí.
O zamanlar oyuncu mentalitesi vardı bende ve sen biliyordun Andre, her şey batarsa tüm bu anlaşmanın battığı gibi, toparlanamayacağımı biliyordun. O zamanlar öyle düşünmemiştim ben.
Sabías que tenía mentalidad de jugador y que, si todo salía mal, como de hecho sucedió yo no reconsideraría.
Ne diyorsun, uh, Sen ve ben sadece arabayı alıp göle gidelim mi eski günlerdeki gibi?
¿ Qué me dices de coger el coche tú y yo e ir al lago tal y como solíamos hacer?
Sen iğneyi kaldırmadığın sürece durmayacak ve başa dönecektir.
A menos que tú lo pares, la aguja se levantará, volverá al inicio y el concierto empezará de nuevo.
Peki baban ve sen ne konuştunuz?
¿ Así que de qué hablasteis, tu padre y tú?
Bu şehirde bir ağırlığım vardı ama sonra sen ve şu küçük orospu çocu...
Solía ser alguien en esta ciudad, entonces tú y ese pequeño llorica hijo de...
Sen peşimden gelip hızımın bir kısmını kullanır ve kendininkiyle birleştirirsin, yeterli hıza ulaştığında da o şeyi Hız Gücü'nün derinliklerine fırlatırsın.
Vienes justo detrás de mí, succionas parte de mi velocidad, la combinas con la tuya y, cuando tengas suficiente, tiras esa cosa dentro de la Fuerza de la Velocidad.
Sen ve dostum şu zamanda dünyadaki takipçilerim misiniz?
Así que tú y tu... colega, ¿ sois los típicos seguidores míos de hoy en día en la Tierra?
Sen Charlie'yi seviyorsun ve belki de dürüst biridir.
Te agrada Charlie, y quizá sea honesto.
Hepsi O'nun suçu, ve sen yanlış bir şey yapmadın!
¡ Todo fue culpa de ella, y usted no hizo nada mal!
Ama bu günlerde sen de... Fetty Wap ve the Gang gibi söylüyorsun.
Pero hoy en día tienes a esos cantantes negros como Fetty Wap y la banda.
Ve buna sen de dahilsin Earn.
Earn.
Sen de ikile şimdi.
Ve para allá.
Şerifin yanından yeni geldim ve sen haklıydın.
Acabo de llegar de hablar con el sheriff y tenías razón.
Noah, arkadaşlarımız öldürüldü ve o kimseye hiçbir şey söylemedi, sen de dâhil!
Noah, nuestros amigos estaban siendo asesinados, y no le dijo nada a nadie, ¡ ni siquiera a ti!
Nasıl güven...? Noah'ın hayatı tehlikede ve sen hâlâ bir şeyler saklıyorsun.
La vida de Noah está en peligro, y tú sigues sin explicarme nada.
Tuzağı sen kurdun, üstüne cinayet yıktın ve onu öldürmeye çalıştın.
Lo engañaste y lo inculpaste de asesinato. Y trataste de matarlo.
Sen gerçeksin ve seni onlar getirdi. Ve benimle uğraşmaya çalışıyorlar.
Eres tú de verdad y te han traído y están intentando putearme.
Kızlarının sen yokken bana karşı olan tavırları zoruma gidiyor ve biraz daha saygılı olmaları gerektiğini düşünüyorum.
Se me está haciendo muy difícil la forma en la que me hablan tus hijas cuando no estás aquí, - y creo que deberían aprender un poquito de respeto. - Vale.
Öncesinde sen ve Peña dilediğinizce davranıyordunuz.
Antes de eso, usted y Peña podían hacer lo que les diera la gana.
Sen ve ortaklarının desteğine güvenebilir miyiz?
¿ Podríamos contar con su apoyo y el de sus compañeros?
Ben orada yatardım, sen ve adamların bana işkence ederdiniz.
Yo ahí acostado, y uno de tus hombres listo pa'torturarme.
Ama eğer Tata ve çocuklar ülke dışında olurlarsa, sen de özgürce savaşını verirsin.
Pero con Tata y los niños fuera del país, vas a poder batallar más tranquilo.
Kellene yedi milyon dolar ödül koydular ve sen hala bir turist gibi takılıyorsun.
Ofrecen siete millones de dólares por tu cabeza y vos acá sentado como un turista.
Elbette kıyafet dolabın değildi bu ve muhtemelen senin hayatın boyunca ettiğin küfürleri ben bir günde ediyorumdur ama sen de doğruyu yanlıştan ayıracak bir dürüstlüğe sahipsin.
Obviamente no tu vestuario de centro comercial y probablemente maldigo más en un día de lo que has maldecido en toda tu vida, pero tienes integridad para corregir errores y para que se haga justicia.
Sen Roma'dasın, ama kalbin Secondigliano'da ve evimizde de saatli bir bomba.
Tú estás en Roma, pero tu corazón sigue en Secondigliano. Y nuestra casa es una bomba de relojería, Gennà.
Sen söylemeden önce ben bir şey söyleyeceğim. Genetik test yaptırdım ve GSS pozitif çıktı.
Antes de que me lo diga, debería decirle que me hice el test genético y que dio positivo... para GSS.
Yine aynı şekilde, bir gün. sen de benim gibi yaşlı bir adam olacaksın ve genç bir adama senin nasıl hayatın sana sunmuş olduğu ekşi bir limonu lezzetli bir limonataya çevirdiğini anlatacaksın.
Me gusta pensar que quizás un día serás un hombre mayor como yo... hablándole a un hombre joven hasta marearlo, explicándole cómo tú... tomaste el limón más amargo que la vida te ofrecía... y se convirtió en algo parecido a una limonada.
Sen ve Lee Harris, belli ki zaptedilmesi son derece zor iki kadınsınız.
Usted y Lee Harris son dos mujeres que aparentemente son muy difíciles de contener.
Sen de asistanım ve arkadaşım olmak için kurnazca hayatıma giren bir delisin.
Muy bien, yo pienso que tú eres un demente, que se ha introducido a sí mismo siendo mi combo de asistente y mejor amigo.
Bunu parçalarım ve her şeyi sona erdiririm. Sefil hayatının geri kalanını o bedende geçirirsin sen de.
Aplastaré esto y acabaré con todo, y tú pasarás el resto de tu miserable vida en ese cuerpo.
Sen söylediğin gibisin ve seninle çok gurur duyuyorum.
Eres lo que dices ser, y estoy muy orgulloso de ti.
Öyleyse sen de kabul edeceksin, bilgi vermek için söylüyorum sadece,... sen, ben ve Patrick Spring cinayeti davası arasında bir şekilde gözden kaçan bir bağlantı daha varmış.
Entonces, ¿ quizás aceptes, solo para que me quede claro, que existe otra conexión, por insignificante que sea, entre tú, yo, y el caso de asesinato de Patrick Spring?
Patronunda bize lazım olan bir şey vardı ve ölmeden önce küçük uslu bir aptal gibi onu teslim edecekti şimdi sonuçlarına sen katlanacaksın.
¡ Tu jefe tenía algo que necesitamos y antes de morir, iba a entregárnoslo como un buen y pequeño idiota, pero ahora depende de ti! Esta es tu última oportunidad.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]