English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Y ] / Yapmayın

Yapmayın translate Spanish

10,613 parallel translation
yapmayın durun bebekler!
- ¡ No! ¡ No lo hagan! ¡ Alto!
Bizim raporlarımız gelmeden bir şey yapmayın.
Bueno, no haga nada hasta que la policía de Boston redacte un informe.
Yapmayın.
No lo hagas.
Merdivenlerden inince beyler... Dallamalık yapmayın.
Bajando las escaleras, caballeros, y no seáis capullos.
Hata yapmayın, Bay Burke.
No te equivoques, Sr. Burke.
Yapmayın lütfen.
¡ Por Dios!
Aptalca bir şey yapmayın.
No hagáis nada estúpido.
Yapmayın!
¡ Basta! ¡ Basta! ¡ Basta!
- Kapatmadım, yapmayın.
No había colgado, ¡ cállense!
Sadece ani hareketler yapmayın.
- Nada. Solo no hagas ningún movimiento repentino.
Panik yapmayın!
No entren en pánico.
Yapmayın, Başkomiserim.
Vamos, señor.
Lütfen bunu yapmayın.
Por favor no hagas esto.
Biz gelene kadar hiçbir şey yapmayın!
¡ No haga nada hasta que lleguemos allá!
Sakın, yapmayın bunu.
Basta. No hagáis eso.
Yapmayın, sanki onun kaçırılacağını biliyormuşum gibi konuşuyorsunuz.
¡ Vamos! Hacéis que parezca que sabía que iban a secuestrarle.
Yapmayın.
Por Favor.
Lütfen, yapmayın!
¡ Por favor, deténgase!
Sen ve kardeşin, çocuk yapmayın. Üçümüze de param yeter, sonra da ölürüz.
Tú y tu hermana no tenéis hijos, yo trabajo por todos y luego nos morimos.
Hayır onlar paha biçilemez. Lütfen onu yapmayın.
No, son de un valor incalculable, por favor no hagas eso.
Yapmayın ama.
Vamos.
" Bu bok gölünde sakın paten yapmayın çünkü ; eğer düşerseniz bok içinde boğulursunuz ve bahar geldiğinde cesedinizden geriye kalan hiçbir şey olmaz.
"No patinéis sobre esas lagunas de caca, porque si os caéis en ellas, os ahogaréis en la caca, y para cuando la primavera venga, no quedará nada de vuestro cuerpo".
Lütfen yapmayın.
¡ Oh, no, por favor!
- Panik yapmayın.
- Um, ¿ no se asusten?
Yapmayın.
Oh, por favor.
Dur, dur. Hayır, hayır, yapmayın!
No. ¡ No!
Hayatının geri kalan kısmında böyle yapmayı mı düşünüyorsun?
¿ Es así como usted planea ejecutar el resto de tu vida?
- tabi onların ödeme yapmayı bırakmasına kadar. - Para almadı mı?
- por lo menos hasta que dejaron de pagarle. - ¿ No le pagaban?
Burada olmayı çok istiyorlardı tabi ki ama yılın bu zamanı tatil yapmayı alışkanlık haline getirdiler.
Ellos querían estar aquí, por supuesto, pero tienen la costumbre... de tomar unas pequeñas vacaciones en esta época del año...
Ya da bunların hepsi birer bahanedir ve sen bana büyü yapmayı öğretecek kadar yetenekli bir öğretmen değilsindir.
O quizás todo sean excusas, y simplemente no eres tan buen profesor como para enseñarme.
Ne yapmayı planladıklarını düşünüyorsun, buna ne kadar daha devam edecekler?
¿ Qué crees que planean hacer? ¿ Qué tan lejos llegaran con esto?
Yapmayın!
¡ No lo hagan!
Bunu yapmayı nasıl planladın?
¿ Así es cómo planeas hacerlo?
Kraliçem, yapmayın.
Mi reina, no lo hagas.
Doğru şeyi yapmayı o kadar çok istiyorsun ki bir binadan atlamayı nasıl durduracağını bile bilmiyorsun.
Quieres hacer lo correcto tan desesperadamente que estás dispuesto a saltar de un edificio.
Nina Simone 1993'te Fransa'nın güneyine yerleşti ve dünya turneleri yapmayı sürdürdü.
Nina Simone se instaló en el sur de Francia en 1993 y siguió recorriendo el mundo de gira.
Tanrıların bize verdikleri lütufları nasıl unutabildim? Mambe yapmayı bile unutmuşum.
¿ Cómo olvidé los regalos de los dioses?
Her neyse, Cal'ın babasının önünde hiçbir hata yapmayışından.. ... bıkıp usandığını söyledi.
De cualquier manera, ella dijo que estaba enferma y cansada... de como Cal no podía hacer nada malo a los ojos de papá.
- Tamam be. Cassandra, hayatının bu kadar harap olmasına ve bir köpek ve bebekle üçlü yapmayı kıl payı kaçırdığına üzüldüm. Ancak hayatının bir anlamı vardı.
Cassandra, siento que tu vida estuviese tan jodida que casi haces un trío con un perro y un bebé, pero tu vida no fue sin significado.
Ama sürekli evham yapmayı bırakmazsan, bir daha seks yapamayacaksın.
Pero si no puedes dejar de preocuparte todo el tiempo jamás volverás a tener sexo.
Yapmayın.
No.
Bu arada, babanın hisseleriyle ne yapmayı düşündüğünü konuşmamız gerek.
Tenemos que hablar de lo que quieres hacer con los intereses de tu padre y esas cosas.
Bunu yapmayın.
No lo hagáis.
Doğru şeyi yapmayı düşündüm ama sonra onu orada bıraktın.
Pensaste en hacer lo correcto, pero luego la abandonaste ahí.
Bunu yapmayı sen mi planladın yoksa birisi seni zorladı mı?
¿ Esto es cosa vuestra o alguien os ha presionado?
Ama eğer Mary'i yolundan çeviremezsen, hayatını korumak için herşeyi yapmayı ona borçlusun.
Pero si no puedes disuadir a María de hacerlo, entonces debes hacer lo que puedas para protegerla.
Rol yapmayı seven, cinayete meyilli baskın biri.
Es un homicida dominante interesado en los juegos de roles.
- Yapmayın ama.
¿ Cómo el arma del crimen?
- Yapmayın!
¡ Por favor!
Nasıl yapmayı başardın?
¡ Está funcionando! ¿ Cómo lo has hecho?
Babanın aşırı zengin olmasını ve seninle seks yapmayı seviyorum.
Me encanta que tu padre sea tan rico y me encanta liarme contigo muchísimo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]