English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Y ] / Yağmur yağıyordu

Yağmur yağıyordu translate Spanish

334 parallel translation
Yağmur yağıyordu, orada yatıyorduk.
Llovía, estaba en el suelo.
Yağmur yağıyordu.
Llovía.
Yağmur yağıyordu. Havanın kararmasını seyrettim ve ışıkları bile açmadım.
Se puso a llover y observé el atardecer con la luz apagada.
Yağmur yağıyordu. Sizce doğru mu yaptım?
Estaba lloviendo, ¿ hice bien?
Yağmur yağıyordu.
Estaba lloviendo.
Yağmur yağıyordu. Ben...
Y estaba lloviendo, y yo...
Tepeme yağmur yağıyordu.
Cuando uno intenta resguardar su cuello de la lluvia.
Dışarıdaki son dövüşümde yağmur yağıyordu.
Cuando mi último combate llovía.
Sanırım o gün de yağmur yağıyordu.
Pensé "Hoy llueve".
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu ; kiliseye gitmeye cesaret edemedim.
Llovía demasiado para ir a la iglesia.
- Yağmur yağıyordu.
- Estuvo lloviendo.
Evinde. Dışarıda yağmur yağıyordu.
En su apartamento.
- Deli gibi yağmur yağıyordu.
- Llovía a cántaros.
Gök gürlüyor, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
Una tormenta, el agua cayendo a raudales.
Çünkü yağmur yağıyordu. Şimdi anımsadım.
Porque llovía, ahora me acuerdo.
Bakın şimdi, dışarıda yağmur yağıyordu.
Después de todo, estaba lloviendo.
O zaman da yağmur yağıyordu.
También llovía entonces.
Yağmur yağıyordu
Llovía
Çünkü o gün yağmur yağıyordu.
Te prohíbo estos comentarios. Somos cancilleres.
Pekala, yağmur yağıyordu ve saçı sırılsıklamdı.
Bueno, estaba lloviendo y tenía todo el pelo mojado.
Biraz soğuktu, yağmur yağıyordu.
Hacía un poco de frío, llovía.
Yağmur yağıyordu ve yolun ortasına atladı.
Además estaba lloviendo y cruzó la calle sin mirar.
Cenaze günü yağmur yağıyordu.
El día de su funeral llovió.
Yağmur yağıyordu, hava soğuktu, insanlar açtı ama her pencerenin arkasında elinde tüfeğiyle bekleyen bir adam vardı.
Bajo la lluvia, con frío y con hambre, pero detrás de cada ventana, hay un hombre y un fusil.
Yağmur yağıyordu.
La lluvia cae.
- Hayır, yağmurdu o. Yağmur yağıyordu.
No, era la lluvia.
Yağmur yağıyordu. Yol ıslaktı.
Llovía, la carretera estaba mojada.
Geçen hafta geldi ve yağmur yağıyordu o da sırılsıklam olmuştu.
Vino la semana pasada y... Había estado lloviendo y ella estaba completamente empapada.
Aynı kahvelere uğruyor aynı saatte aynı gara iniyorduk, üstümüze aynı yağmur yağıyordu handiyse aynı işi yapıyorduk.
Creía solo verles, pero tenemos los mismos cafés, la misma estación a la misma hora, la misma lluvia, casi el mismo trabajo.
Yağmur yağıyordu da umurumuzda bile değildi.
- Llovía, pero no importa.
- Yağmur yağıyordu.
- Ha llovido en el interior.
Sabah akşam bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
Y comenzó una lluvia negra, una lluvia de día, una lluvia de noche.
Dinle beni, piç kurusu! Öğle yemeğinden döndüm. Yağmur yağıyordu.
Escuche, desgraciado, volví con el almuerzo y estaban todos muertos.
- yağmur yağıyordu.
-... estaba lloviendo.
Laboratuvardan çıktım. Yürüttüğümüz araştırmanın başarısızlığı yüzünden tamamen hayal kırıklığı içindeydim o arada yağmur yağıyordu, fırtına, lastik patlamıştı.
Me fui del laboratorio y estaba muy frustrado por el fracaso con la investigación y estaba lloviendo, la tormenta, la llanta pinchada...
- Şiddetli bir yağmur yağıyordu.
Llovía. Mucho.
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
Chorreaba. Nunca estuve tan mojada.
Yağmur yağıyordu o zaman.
Llovía entonces.
Karanlıktı, yağmur yağıyordu.
Estaba oscuro, llovía.
Bir gece yağmur yağıyordu. Sürekli yağdı durdu.
Llovía todo el tiempo.
Seninle tanıştığım gün de yağmur yağıyordu.
Llovía el día que te conocí.
Yağmur yağıyordu efendim.
Estaba lloviendo, señor.
Kuru bir hava vardı. Buna rağmen yağmur yağıyordu.
Era la noche, Era una noche seca aunque llovía.
O saatte yağmur yağıyordu ve ölüm de kesinlikle yağmurdan önce gerçekleşmiş.
Llovía sobre esa hora y la muerte ocurrió con certeza antes de la lluvia.
Yağmur yağıyordu. Taksi bulamadın.
Además, Llovía y no encontraste taxi.
Kurşunlar yağmur gibi yağıyordu.
Las balas han volado por aquí.
Yağmur mu yağıyordu?
¿ La lluvia?
Rüzgâr öfkesini kusuyor yağmur adeta çekiç gibi yağıyordu.
El viento desató su ira y la lluvia caía como ejércitos de martillos.
Yağmur da yağıyordu.
Estaba lloviendo.
Dışarıda yağmur yağıyordu.
Llovía.
Mermiler yağmur gibi yağıyordu.
Balas zumbando como moscardones.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]