Yürüyor translate Spanish
2,249 parallel translation
- Uykusunda mı yürüyor?
- ¿ Es sonámbula?
- O kapı dışarı yürüyor tekrar bu serseri görmek asla.
- Cuando traspase la puerta, no verás a ese vagabundo de nuevo.
Ölüm Gölgesi Vadisi'nde yürüyor olsam bile kötülükten korkmam.
Aunque ande en el valle de la sombra de la muerte no temeré a ningún mal.
Bir de bakalım Antonio'suz fabrikada işler nasıl yürüyor.
Y luego a la fábrica para ver qué pasa. Ahora que Antonio no está.
Camino'yu sigarayı bırakmak için yürüyor.
Tomando El Camino para dejar de fumar.
Irak, şu anda polislikle yürüyor.
Iraq necesita principalmente mantenimiento del orden.
Adamın teki bir ağacın altında yürüyor.
Un hombre camina bajo un árbol. No.
O kadar alçak ki ; adeta yürüyor gibisin.
Vuelas tan bajo que parece que camines.
Yaptığımız şey iş bulmak, işler böyle yürüyor.
Trabajamos para inventar. Qué nos quieres hacer, ya es así.
O burada yürüyor, Havlusunu açar, uzanır... 15 dakika sonra bilekliklerini çıkarır. Amele yanığı olmamak için.
Camina hasta aquí, desdobla la toalla, la tiende... luego de 15 minutos se saca la pulsera para que no le quede la marca.
- İşler böyle yürüyor. - Hayır.
Así es como funciona.
Nasıl yürüyor biliyorsun bebek.
Ya sabes cómo funciona esto, cariño.
Mihraba yürüyor gibi miyim?
¿ Parece como si estuviera desfilando?
Chris hedefe yürüyor.
Chris dio un paso al frente.
- Şimdiden yürüyor.
- Ya está caminando.
* Kız yürüyor sokakta *
* Ella esta caminando por la calle *
Beğenmek zorunda değilsin ama kabul etmek zorundasın. İşler böyle yürüyor.
No tiene que gustarte, pero debes aceptar... que así son las cosas.
* Steve temkinlice yürüyor sokakta *
# Steve camina # # cautelosamente por la calle #
Taktiğimiz yürüyor!
¡ Nuestra táctica es funcionando!
Dikkat, hedef yürüyor.
Atención, el objetivo está caminando.
"Ayrıca, ölümüm gölgelediği vadide yürüyor olsam bile..." "... sen yanımda oldukça, hiçbir kötülükten korkmam ben. "
Aunque cruce por oscuras quebradas... no temeré ningún mal, porque tú estás conmigo. "
Dede yürüyor.
El abuelo está dando una vuelta.
Lawson patron olabilir ama işler benimle yürüyor.
Lawson podrá ser el jefe, pero yo soy el que concreta las cosas.
İşler böyle mi yürüyor?
¿ Así es como funciona? Se te escapó una teta.
Jo, Florida'da işler nasıl yürüyor bilmiyorum. Anlattığına göre renksiz, düzensiz bir bataklığa benziyor.
Jo, no sé como funcionan las cosas en Florida... que, según tu descripción, suena como un pintoresco pantano sin ley.
İşler böyle yürüyor.
Soy doctor. Así es como funciona.
Neden o dul yavaş yürüyor?
¿ Por qué la viuda camina a cámara lenta?
Nasıl yürüyor bir baksana.
Mira como camina.
Benimki arkamdan yürüyor ve saçımı kokluyor.
Mi jefe camina detras de mi y huele mi cabello.
İşler böyle yürüyor, yani konuşma bu kadardı.
Así es como funciona, así que fin de la conversación, ¿ vale?
- Ne oluyor? - Dışarıda bir adam var. Köpeğiyle yürüyor ve bir elbise giyiyor.
- Hay un hombre fuera, está paseando un perro, lleva un vestido.
Şöyle yürüyor.
Esto funciona así :
Tekrar, yürüyor.
Repito, en marcha.
Tekrar, yürüyor!
Repito, ¡ en marcha! .
"Gündönümü arifesinde Gardiyan, bir çocuğun suretinde aramızda yürüyor olacak. Ve kör Arayıcı onun önderliğinde yoluna devam edecek."
"En la víspera del solsticio, con la máscara de un niño el Custodio caminará entre nosotros y guiará ciegamente al Buscador".
" Gündönümü arifesinde Gardiyan, bir çocuğun suretinde aramızda yürüyor olacak.
"En la víspera del solsticio con la máscara de un niño el Custodio caminará entre nosotros y guiará ciegamente al Buscador."
O zamanlar, çok farklı bir çevrede yürüyor olurdum. Alt-tropik bataklıklar ve ormanların içinde.
EN ese entonces, yo habría estado caminando a través de un paisaje completamente diferente - pantanos y bosques subtropicales.
İşler böyle yürüyor, Brian.
Oh, si continúa, Brian.
Orada işler değişik bir düzene göre yürüyor ve Harry Belafonte bunun dışında kalıyor.
Porque tienen una forma particular de hacer las cosas y eso incluye a Harry Belafonte.
Saat 3.19'da Frost'un tarifine uyan bir adam açık mavi renkte, üstü gümüş gri olan 1971 model bir Citroen DS sedana yürüyor.
A las 3 : 19, un hombre cuya apariencia concuerda con la de Frost camina hacia un Citroën DS Sedán, modelo 1971 azul pálido de techo plateado.
İşler böyle yürüyor burada!
Así es como se hacen las cosas
Kızlar ona tahammül edemiyor çünkü kaliteli biri gibi yürüyor, görünüyor ve sürüyor.
Las chicas no la soportan porque camina, y se ve como un as
- Kural böyle. İşler böyle yürüyor.
- Es el protocolo, así se hace.
İşler böyle mi yürüyor?
Vamos, ¿ Así funciona?
Eğer boğazı yaşıyorken kesilseydi Kan içinde yürüyor olurduk.
Si alguien cortó la yugular mientras seguía viva, debió irse encharcado en sangre.
Lois, bu yüzden yürüyor.
Lois, es la razón de que esto funcione.
Saçları kana bulanmış Kanlı Cellat, sağlam gözünden irin damlarken kaldırım boyunca yürüyor ve ve uğursuz şarkısını söylüyordu.
Y así el ahorcado ensangrentado, su cabello pegajoso con la sangre, deslizó por los adoquines, mugre goteando por su único ojo bueno, cantando su saloma de la tierra del mal.
Herkes dikinin doğrusunda yürüyor.
- Sí. Aquí cada uno va a su bola, ¿ sabes?
Tam olarak bu iş nasıl yürüyor?
Puedo hacerlo por mi mismo. Sr. Spencer, exactamente ¿ Cómo funciona eso?
Söylesene, aranızdaki ilişki ne şekilde yürüyor? O gerçekten güçlü biri.
Es una mujer fuerte.
İşler böyle yürüyor.
- Así funciona.
yürüyorum 69
yürüyordum 18
yürüyoruz 17
yürüyüşe 21
yürüyelim 51
yürüyerek 26
yürüyemiyorum 22
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyelim mi 17
yürüyordum 18
yürüyoruz 17
yürüyüşe 21
yürüyelim 51
yürüyerek 26
yürüyemiyorum 22
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyelim mi 17