Yıldızım translate Spanish
6,425 parallel translation
Benim Michelin yıldızım var mı?
¿ Yo tengo una estrella Michelin?
İlk yıldızımızı 30 yıl önce kazanmıştık, yani o zamandan beri bekliyorum.
Ganamos nuestra primera estrella hace 30 años así que estoy esperando desde ese momento.
Millet, üçüncü yıldızımızı alacağımız yer burası.
Escuchen aquí ganaremos nuestra tercera estrella.
Fransız televizyon yıldızım için bir şişe Fransız şarabı getirir misin?
Permíteme coger una botella de champán francés para mi celebridad de la tele francesa.
Haftaya Gezgin Wallace yıldızımızla tanışmak için Büyük Beyaz Kuzey'e seyahat edecek.
La próxima semana, Wallace se va de viaje a el Gran Norte Blanco a encontrarse con una estrella.
Haftaya Gezgin Wallace yıldızımızla tanışmak için Büyük Beyaz Kuzey'e seyahat edecek.
La próxima semana, Wanderin'Wallace se va de viaje al Gran Norte Blanco a encontrarse con una estrella.
Poutine ile yıldızım hiç barışmadı.
El puchero realmente no va conmigo.
Yıldızımız merkezden yaklaşık 30 bin ışıkyılı uzaklıkta.
Nuestra estrella está a unos 30.000 años luz del centro.
Rüzgarlar bizzat güneş enerjisiyle çalışır çünkü rüzgarı ve dalgaları yaratan bizim yıldızımızdır.
Los vientos en sí son con energía solar porque nuestra estrella impulsa los vientos y las olas.
Ama açılabilir ve içerideki kaynağımız sayesinde nasıl açıldığını da biliyoruz.
Solo que si que se puede, y gracias a nuestra fuente en el interior, ahora sabemos como hacerlo.
İzin ver bir toplantı ayarlayıp, İHA saldırılarının sistemimize sızıldığı için kontrol dışı olduğuna ilişkin tüm delileri sunayım.
Voy a organizar una reunión, y traeré pruebas sobre los ataques con aviones no tripulados, lo que puedo tener en mis manos que indica la penetración de nuestros sistemas estaba fuera de nuestro control.
İzin ver bir toplantı ayarlayıp, İHA saldırılarının sistemimize sızıldığı için kontrol dışı olduğuna ilişkin tüm delileri sunayım.
Déjame organizar una reunión y llevaré evidencias que demuestre que la penetración de nuestros sistemas estuvo fuera de nuestro control.
Bence rock yıldızını belli bir mesafeden görmeyi becermek lazım.
Pero creo que como estrella de rock, podrás verlo desde cierta distancia...
10 yıldır burada kurmaya çalıştığımız her şeyi yerle bir etmek mi?
¿ Destruir todo lo que hemos tratado de construir los últimos 10 años?
Amcanız Ted burada çünkü Teyze Penny, onun görüştüğü tek kişi, iki yüz yıldır falan, ve şimdi... sizi uyarıyorum ki, hepimiz yetişkinizmiş gibi konuşacağım, o tam bir amcık.
- Su tío Ted está aquí porque su tía Penny, a quien sólo vieron dos veces hace un siglo, y les advierto que les hablaré como adultos, es una chocha.
- İki. - İki yıldız mı?
Dos.
İki yıldız mı?
¿ Dos estrellas?
Bugün yıldızın hakkında haber almayacak mısın?
Hoy sabrás si te dan la estrella, ¿ no?
Blade televizyon yıldızı mıymış?
Esperen, ¿ Blade era una estrella de televisión?
Atalarımız küçük gruplar halinde yaşayan gezginlerdi. Yıldızların altında uyudular.
Nuestros ancestros eran nómadas viviendo en pequeños grupos.
Kız çıldırdı. "Sen benim arkadaşımı becerdin."
Y ella me grita "Te has tirado mi novio".
Senin de gördüğün gibi ben, ekranların bekar süper yıldızıyım.
Mira, soy una superestrella de la gran pantalla.
Ayrıldık diyene kadar, o benim kız arkadaşım. Ve senin bacın.
Hasta que no nos separemos, es mi novia y tu cuñada.
Yıldız Savaşları melodisi için parmaklarımızı çapraz yapalım.
Dedos cruzado para el tema de La Guerra de las Galaxias.
15 yıldır kızımı arayıp duruyorum.
Pasé 15 años buscando a mi hija.
Ağaçların arasından fısıldıyor rüzgar Sarıyor etrafımızı yıldızlar
Los vientos susurran a través de los árboles y las estrellas distantes nos rodean.
Gece bizim eşyalarımızı karıştıran cesur arkadaş birazdan kampın sadece eğlence ve oyunlardan ibaret olmadığını öğrenecek. Anlaşıldı mı?
El tipo duro que cree que puede perder el tiempo con nuestras cosas en la noche está a punto de descubrir que ir a un campamento no es todo diversión y juegos. ¿ Entendido?
- Kendimi bir yıldız sandığım için oldu.
¿ Porque pensaba que era una estrella?
Anneniz ve ben buradan ayrıldığımızda,.. ... bu odayı dışarıdan kilitleyeceğim,... ayrıca perdeyi de kapalı tutacaksınız.
Y cuando su madre y yo nos vayamos aquí, voy a cerrar esta habitación desde el exterior, y mantendrán las cortinas cerradas.
Altın yıldız mısın?
OH, ¿ ERES UNA ESTRELLA DE ORO?
Sorunun cevabı, bu dünyaya salgın olarak ilk bırakıldığımız ve güneşin karşısında ilk durduğumuz anda saklı.
Para responder a la pregunta que nos ha plagado desde la primera vez que nos arrastramos en esta Tierra y nos paramos erectos en el sol.
- Sagittarius bir okçuk ( takım yıldızı ).
- Sagitario es una flecha.
Galiba, eski mısırlılar büyük piramidi inşa etti. Orion takım yıldızını diğer yıldızlarla ilişkilendirmek için
Parece ser que los antiguos egipcios construyeron la gran pirámide correlacionada con una de las estrellas de la constelación de Orión.
Yıldızlarda yazılı mesajlar atalarımız ve analarımıza ne zaman konaklayıp ne zaman harekete geçeceklerini söyledi.
Los mensajes escritos en las estrellas le dijeron a nuestros antepasados cuando acampar y cuando continuar el viaje. Cuando los rebaños migratorios, las lluvias y el frío llegarían.
Oort'un mantığı, kuyrukluyıldızlar ve Güneş Sistemimiz hakkında onyıllardır yaptığımız tüm keşiflerin ardından bugün hala ayakta durmakta.
La lógica de Oort aún se mantiene, incluso después de todos los descubrimientos que hemos hecho acerca de los cometas y del sistema solar en las décadas siguientes.
Bu uzak gelecekteki dünyaların üzerinde bulunan tüm yaşam emniyette olacaktır. ama milyar yıl uzunluğunda, muhteşem bir ışık gösterisine yarım trilyon yıldızın dansına tanıklık edecektir. Bir küçük dünyada, tek ama gerçek bir arkadaşı olan adamın müziği eşliğinde.
Cualquier vida en los mundos de ese futuro lejano debería estar segura, y estaría invitada a un increíble, espectáculo de luz de mil millones de años de duración... una danza de medio billón de estrellas... con una música escuchada primero en un pequeño mundo
Doğanın milyarlarca yıldır bunu yaptığı, bizim ise bu işe daha yeni başladığımız düşünülürse bu pek de şaşırtıcı değil.
Y no es sorprendente considerando que la naturaleza lo ha hecho desde hace miles de millones de años y nosotros apenas acabamos de empezar.
Aldığımız her bir nefesle görülebilir evrendeki tüm galaksilerde bulunan tüm yıldızlarla aynı sayıda molekül soluyoruz.
En cada respiración inhalamos tantas moléculas como la cantidad de estrellas que hay en todas las galaxias en el universo visible.
Boston Üniversitesi'nden tam burs kazanmış. Okulun kros koşusundaki yıldızı ve atletizm takımının kaptanıymış.
Consiguió una beca completa para la B.C.U. dónde fue la corredora estrella de campo a través y capitana del equipo de atletismo.
Seni film yıldızı yapmaya o kadar kendimi kaptırdım ki bazen sadece köpekliğini yaşamak istediğini unuttum.
Estaba tan inmerso en convertirte en una estrella que olvide que, a veces, necesitas ser un perro.
Yıldızlı bir mızıkçı olmayı bırak.
No seas un aguafiestas con uniforme.
Tekrar karşılaşacağız, yıldırım getiren.
Nos veremos de nuevo, Tronador.
Krallardan bu yana iki yıldır ikinci dereceden katibim, ki bazıları buna sahip ve Dışişleri Bakanlığı'nın bağımsız krallığındayım.
Hace dos años que salí de la universidad de Kings. Soy un empleado de segunda fila en, según algunos, el reino independiente del Ministerio de Exteriores.
İki cephede savaşırsak dokuz yıldır üzerinde çalıştığımız planı hayata geçiririz.
Si combatimos en dos frentes, podemos aprobar un plan que hemos trabajado, durante nueve años.
Ama son üç buçuk yıldır her ay kızımı aramak için buraya gelirim.
Pero cada mes durante los últimos tres años y medio, he estado regresando aquí para buscar a mi hija.
O takımın yıldız oyuncusu.
Es su estrella.
Bay J ile ayrıldığımızı bilmek hislerini değiştirir mi?
¿ Importa que el señor J y yo ya no estemos juntos?
Yıldızı ona verdim... ve bir gün birbirimizi bulacağımıza dair... bana söz vermesini istedim.
Así que le di la estrella... y le hice prometerme... que un día nos encontraríamos.
Bunca yıldır ben ağabeyimle benim birbirimize bağlı olmadığımızı düşünüyordum.
Dado que la sangre es más gruesa que el agua.
Orada büyüdüm ve yaptığımız işin, yarattığımız şeylerin tarihin hatırlayacağı bilgisayarlara eşsiz katkısı olacağına inandırıldım.
Crecí allí. Y me enseñaron a creer que el trabajo que hacíamos, las cosas que construíamos, eran la contribución a las computadoras que la historia iba a recordar.
Yıldız olmak için oraya gittiğimde tanıştığım bir yapımcıydı.
Es un productor que conocí cuando fui allí para ser una estrella.