English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Ç ] / Çalıştırın

Çalıştırın translate Spanish

3,592 parallel translation
Programlar... Motorlarınızı çalıştırın.
Programas... enciendan sus motores.
Motorları çalıştırın.
¡ Calienta los motores!
Hepsini tekrar çalıştırın!
¡ Activad de nuevo los filtros. ¡ Todos!
- Alt uzay motorlarını çalıştırın.
¡ Activando los motores del subespacio!
Hadi ama, çalıştırın saksıyı.
Vamos, chicos, pensad.
Saati çalıştırın.
Reloj a cero.
Tüm sistemleri çalıştırın.
¡ Todos los sistemas encendidos! Sí, tú. ¡ Vé!
Kafalarınızı çalıştırın dostlarım.
Y cuidado con la cabeza, amigotes.
Anonymous hiç bir zaman medyanın dikkatini çekmeye çalışmamıştır, veya tüm dikkati üzerine çekmeye çalışmamıştır. Bu da bazen içe dönük, bir topluluk olduğunu gösteriyor. Bunu biraz kendisine saklıyordu, kendi içinde espriler, yorumlar yapıyordu.
Anónimo nunca ha sido sobre cómo obtener atención de los medios o conseguir toda esta atención hacia él, lo que significa que es una comunidad un bonito, a veces, insular comunidad que se mantuvo un poco a sí mismo, para hacer bromas y hacer que el contenido,
Annem bana Toplu Temizlik'in her yerden çalıştırıldığını söylemişti.
Mi madre me contó que Operación Limpieza podría activarse desde cualquier lugar.
En yakın verici üstünden çalışmıştır.
La llamada tuvo que usar alguna antena cercana.
- Kafayı bulmaya mı çalıştın? - Hayır.
- ¿ Intentabas colocarte?
Bunun imkansız olduğunu anlatmaya çalıştım ama hayır cevabını kabul eden bir kız değildi.
Traté de decirle que era imposible. Pero no lo aceptó.
Onyılların çalışmaları sonrasında, CERN'de BHÇ'nin bir selefi olan LEP çarpıştırıcısı, Higgs'in alabileceği potansiyel kütle değerlerinin alt ucundan itibaren olası kütlelerin bir kısmını ekarte etti.
Tras décadas de trabajo, el colisionador LEP del CERN predecesor del LHC descartó que el Higgs se encontrara en el rango más bajo de las masas posibles.
Peter Clarke, Edinburgh Üniversitesinden gelen meslektaşı Conor Fitzpatrick ile birlikte Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın BHÇb deneyi üzerinde çalışan bilim insanlarından biridir.
Peter Clarke es uno de los científicos que trabajan aquí en el experimento llamado LHCb junto con su compañero de la Universidad de Edimburgo Conor Fitzpatrick.
Şahinlerden kurtarmaya çalıştığım sincaplardan ne kadar biriktirdiğimi mi soruyorsunuz? - Eğer gerçekten de öyle insanlarla dost olmak istiyorsan, rehber programını bırakman ve sana bir gelecek sağlayacak gerçek bir iş bulman gerekiyor. - Sıfır.
¿ Se refiere a guardar a las ardillas de los halcones?
Yani, onu çalıştığım çocuklarda görüyorum önce hepsinin tavırı var ama katmanları aştığın zaman genellikle altında bir insan buluyorsun.
Quiero decir, veo eso en los chicos con los que trabajo, y al principio tienen una actitud hostil, pero retiras las capas y normalmente encuentras una persona debajo.
Sanırım annenin söylemeye çalıştığı şey şu ; eğer bunu yapmana izin verirsek, bu işi ciddiye almalısın.
Creo que lo que tu madre está intentando decir es que si te dejamos hacer esto, tienes que tomártelo en serio.
Gece saat 2de uyandı, ağlıyordu ve yatıştırılamıyordu. Neden kötü şey yaptığını anlamaya çalışıyordu.
Se despertó a las dos de la mañana, llorando desconsolado, tratando de entender por qué había hecho algo tan horrible.
" Bir çalışanla kırıştırdığın için kovuldun beyaz kalede hamburgerci olarak iş bulabilirsen ne mutlu.
" Se corre la voz que fuiste despedido... por estar con un empleado, tendrás suerte si... te contratan para hacer hamburguesas en White Castle.
Hayır ama kimlik bilgisini tarattığımda Agua Blanca'da bir salonda çalıştığını gördüm.
No, pero según su número de seguro social trabaja en un salón para fiestas, en Agua Blanca.
Akbaba Barnes'ın çiftliğe ve oğlumun bulduğu petrole el uzatıp Southfork'u çalmaya çalıştığını duyunca bir yatırımcı grubu kurup harekete geçerek burayı Del Sol'dan satın aldım.
Cuando oi que el buitre de Barnes estaba intentando robar Sourhfork, poner sus manos en el rancho y sobre el petroleo que mi chico encontró en él, Conseguí un grupo de inversores que se arriesgaron y se lo compraron a del Sol.
Sanırım bir şekilde de çalıştın.
Creo que lo has estado haciendo, de alguna forma.
Ne yapmaya çalıştıklarını bilmiyorum ama Ehrmantraut bir kavga istiyorsa âlâsını alır. - Tamam.
No sé a qué están jugando, pero si Ehrmantraut quiere pelea, va a tener una.
Sen çalıştığın zaman çok tatlı oluyorsun ve.. .. uzun zamandır birisi beni böyle sabırsızlıkla beklemiyor.
Eres tan guapo cuando te pones nervioso, y... ha pasado un tiempo desde que un tío cuenta los minutos esperándome.
Yarışmamız onların 24 saat içinde nasıl çalıştırılacağını ve... açık yolda bu 10 tonluk canavarların nasıl kullanılacağını öğrenmekti.
Nuestro reto fue aprender Cómo manejarlos En simplemente 24 horas Y entonces conduce estos Las bestias de 10 toneladas en la vía abierta.
Hayır, onun şirketinde çalıştığın için.
No, por trabajar en su compañía.
Sınır tanımayan doktorlar bölümümüze danışmanlık yapmıştı. Şimdi Cleveland Kliniği'nde çalışıyor.
Fue asesor en nuestro episodio "Doctores Sin Fronteras", y ahora tiene una clínica en Cleveland.
Jeoloji laboratuvarının tam altındayız ve iğrenç elek sallama cihazlarını çalıştırıyorlar.
Estamos directamente debajo del laboratorio de geología y están usando sus malditas tamizadoras de nuevo.
Nerede çalıştıklarını sonunda buldum sanırım.
Bien, creo que finalmente me imagino donde tuvieron esa práctica.
Sanırım bu durum genç kızlarla şüphe çekmeden iletişim kurmasını sağlayabilirdi. Fakat elimizde kıza yardım etmeye çalıştığını gösteren bir şey var mı?
Supongo que eso le permitiría acercarse a menores... sin llamar la atención equivocada, pero ¿ tenemos algo que sugiera que... pudo estar ayudando a la chica?
Onları çalıştırıyorum, yoruyorum, kazanmalarını sağlıyorum ki takımı bir arada tutabileyim.
Así que, hago que sigan trabajando, que sigan cansados, que sigan ganando y eso hace que seamos un equipo.
Nerede çalıştıklarını sonunda buldum sanırım.
Bueno, yo creo que al final lo descubrí donde ellos tienen su practica
Belki burada çalıştığımdandır ama istem dışı olarak her şeyi sınıflandırdığımı fark ettim.
A lo mejor es porque trabajo aquí, pero... últimamente veo que yo también lo clasifico todo.
Bunu nasıl çalıştırırsın?
¿ Cómo se encienden?
Motorlarını çalıştır!
¡ Enciende el motor!
Tahminimce Kök bunu, Motorlu Taşıtlar Departmanı'nda çalışan birisinden kayıt dışı olarak satın almıştır.
Me imagino que alguien del departamento de vehículos pudo vendérselo.
İki tür gerçeklikle mücadele etmeye çalıştığınıza inanıyorum birini şu anda yaşıyorsunuz ve acı dolu gerçeklerle dolu diğerini ise buna karşılık olarak kafanızda canlandırıyorsunuz.
Creo que ha estado intentando mantener dos tipos de hechos acordes, uno que está sucediendo y lleno de realidades dolorosas, y uno que ha imaginado como respuesta.
Hayır, başın belada falan değil ama seninle üzerinde çalıştığım bir dava hakkında konuşmam gerekiyor.
No, no te has metido en problemas, pero... tengo que hablarte acerca de un caso en el que estoy trabajando. ¿ Un caso?
İyi iş. Yüz tanıma programını çalıştırıyorum.
Buen trabajo.
Onları yıkasın diye hizmetçi çalıştırıyoruz.
Ya tenemos a una empleada.
Umarım sen işini yaparken sana yardımcı olmaya çalıştığımın farkındasındır.
Espero que sepas que solo intento ayudarte para que hagas tu trabajo.
John Ross'a yardım etmeye çalışarak zaten sınırı aşmıştım ve bu neticelerle yaşamaya hazırlıklıyım.
Me pasé de la raya intentando ayudar a John Ross, y estoy preparada para afrontar las consecuencias.
Nereni çalıştırıyorsun, üst vücut başarısızlıklarını mı?
¿ Qué estás trabajando, tus fracasos superiores?
Bu sadece tahmin, ama kimyasal ya da füzyon patlamasının aksine füzyon tepkimeleri, uzay mekiklerinin ana motorunu çalıştıran hidrojen-oksijen karışımından yaklaşık dört milyon kat fazla enerji açığa çıkartır. Güneş çekirdeğindeki füzyon tepkimelerindense 100 kat fazla.
Mira, esto solo es una especulación pero a diferencia de una explosión química o de fisión las reacciones de fusión liberan casi cuatro mil millones de veces más energía que la mezcla de hidrógeno y oxígeno que propulsan los motores principales del transbordador espacial y cien veces más que las reacciones de fusión que ocurren en el centro del sol.
Belki bir ara çalıştırırsın beni.
Bueno, quizás puedas ayudarme a practicar alguna vez.
Çalıştır ayağını!
"Mantén los pies en movimiento."
Hayır, bizi şaşırtmaya çalıştıklarını söylüyorum.
No, simplemente digo que intentan despistarnos de nuestro juego.
sanırım ne söylemeye çalıştığını biliyorum.
Creo que sé lo que estás a punto de decir.
Sanırım bir enstrümanın nasıl çalıştığını açıklamam lazım. Ya da enstrümanın en sevdiği rengi. Bu sadece enstrümanın sanat yapmasını engeller.
Creo que tener que explicar cómo funciona el recipiente o cuál es el color favorito del recipiente bueno, solo entorpece su habilidad de crear arte.
Odadaki herhangi bir hareket kamerayı çalıştırır ve ışıklar kapalı olsa bile yaptıklarınızı kaydedip sinyali kameranın IP adresini alan herkese gönderir.
Cualquier movimiento en esta habitación enciende la cámara, y graba lo que esté haciendo, incluso con las luces apagadas, después transmite la señal a cualquiera que tenga la dirección IP de la cámara. - Entonces podría ser...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]